Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Kasım 2015

Başbakan ve Kültür

Mehmet Nuri Yardım

Geçenlerde Topkapı Sarayı'nda gerçekleşen Kültür ve Turizm Bakanlığı 'Kültür Sanat Ödülleri'nin verildiği törendeydim. Merasime iştirak eden ve bir konuşma yapan Başbakan Ahmet Davutloğlu, muhtevalı, derinlikli ve ihatalı konuşmasıyla kalabalık dinleyici topluluğunun gönlünü fethetti. Tarihçiler, edebiyatçılar, sanatkarlar ve kültür adamlarının doldurduğu salondaki haziru00fbn, Başbakan'ı sık sık alkışladı. Konuşma biterken, yanımda oturan ilim adamlarına ve sanatçılara, "Davutoğlu'nun Başbakan olması ülkemiz adına bir şans. Allah yeni dönemde hayırlı çalışmalarını arttırarak devam ettirsin." dedim. Bu rüşvet-i kelam değildir, asla! İlmu00ee müktesabatıyla Başbakanımız, hakikaten herkese güven telkin ediyor. Nitekim kendisi de 1 Kasım Zaferi'ni "samimiyet"lerine bağladı. Doğrudur. Bu samimi eda, bu sağlam duruş her zaman ve her yerde kendisini hissediliyor.

Seçimden sonraki yazımda, artık yeni dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ayrılması gerektiğini, hatta bu konuda çok geç kalındığını yazacaktım. Cumhuriyet gazetesinin okuduğum tek yazarı Metin Celal, 4 Kasım Çarşamba günü bu konuyu ele aldı. Sevindim. Demek ki bu meselenin ıstırabını sadece ben çekmiyordum. Başka çevrelerden kişiler de, bu zoraki ve uzatmalı nikahtan hoşlanmıyor. Akıl için yol birdir. Nitekim yıllar önce Hürriyet'te de okuduğum tek yazar Doğan Hızlan ile ardarda, Fatih'te yeni yapılan kültür merkezine "Ali Emiri Efendi" adının verilmesi gerektiğini yazmıştık. Şükürler olsun ki bu talebimiz gerçekleşmişti. Bütün maddi gelirini ve ömrünü kitaplara, kitaplarını da bir kütüphane ile aziz milletimize hediye eden Ali Emiri Efendi'ye bu vefa gösterilmeliydi. Daha bir asır önce kendisine "Efendim, bu medresedeki bütün kıymettar kitaplar sizin, adınızı kütüphaneye vermek istiyoruz." dediklerinde, "Ben bu kitapları, milletimin, devletimin bana verdiği maaşlarla satın aldım. Yine onlara veriyorum, kütüphanenin ismi Millet Kütüphanesi olsun." diyerek kadirbilirliğini ve millet muhabbetini göstermişti. Bugün Fatih'imizin merkezinde bir inci gibi duran Millet Kütüphanesi, araştırmacıların ve öğrencilerimizin müracaat ettiği bir mekan olarak göz dolduruyor.

Söz az ve öz söylenmeli. Hem de çekinmeden, pervasız dillendirilmeli. Mesele milletimizin menfaati ise, açıkça ifade edilmeli. Evet Kültür ve Turizm Bakanlığı uzun yıllardan beri atıl durumdadır. Birkaç prestij kitabı ve "Beş Şehirli" projesini saymazsak bu bakanlık bünyesinde pek bir şey yapılamamıştır. Büyük takdir gören "Beş Şehirli" projesinin de Bakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Haluk Dursun'un başarısı olduğunu biliyoruz. Bu hayırlı teşebbüsü hep destekledik, destekliyoruz. Ama el-insaf, koca bakanlık 13 yılda sadece bir proje ile mi yetinmeliydi? Tabii bakanlıkta çalışanların görevlerini yapmadıklarını asla söylemek istemiyorum. Aksine o kadro içinde çok idealist, gayretli, kültüre ve sanata gönülden bağlı aziz dostlarımız vardır. Ancak elleri kolları bağlıdır. Ne hikmetse 'kültür' ve 'turizm'in ortaklığından (veya zoraki izdivacından diyelim) hep kültür kaybetmiştir, ağırlık ve ehemmiyet turizme verilmiştir. Bu hal, bir sancı olarak uzun zamandan beri başta İstanbul'da sonra da bütün Anadolu'da üzüntüyle dillendirilmekte ve "Sağ iktidarlar kültüre ve sanata niçin değer vermiyor, niçin Kültür Bakanlığı müstakil bir bakanlık olarak düşünülmüyor." denilmektedir. Elçiye zeval olmaz. Ben bu yazıyı okumasını temenni ettiğim Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun aynı düşüncelere sahip olduğundan eminim. Çünkü o da ilim çevrelerinde bulunmuş, kültür mahfillerine iştirak etmiş, kütüphane ve sahafların rafları önünde ömür tüketmiştir. Yani kültür sanat çevrelerinin bu dileğini, arzusunu, istirhamını Başbakan anlamazsa Türkiye'de artık hiç kimse anlamayacaktır. Bu ümitsizliğe bizi düşürmeye kimsenin hakkı yok.

Biraz daha açık konuşmak gerekirse, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere bazı belediyelerin kültüre ve sanata sahip çıkmasıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu alanda büyük ölçüde devredışı kalmıştır.

Peki niçin müstakil bakanlık, buna ne gerek var? Bu talep, kanaatimce lazım değil, elzemdir, mübrem bir ihtiyaçtır. Zira Türkiye eski Türkiye değildir. 1980 öncesinde belki bakanlık böylece idare edilebilirdi, ama artık genişleyen, büyüyen ve evrensel boyutlara ulaşan kültür ve sanatımız bu araçla taşınamıyor. Turizm elbette çok önemli. Ama o da daha randımanlı olabilmesi için ayrı bir bakanlık olmalı. Bakın eskiden beş on yayınevi vardı, şimdi binlerle ifade ediliyor. Eskiden sadece İstanbul ve Ankara'da kitap fuarları açılırdı, şimdi neredeyse 81 ilimizde kitap şölenlerine şahit oluyoruz. Eskiden bir iki yazarımızın kitapları dünya dillerine çevriliyordu, şimdi yüzlerce yazarımızın eserleri muhtelif lisanlara tercüme ediliyor. Bu terazi artık bu tonlarla mücevheri tartamıyor. Peki bu inat neden? Bir çok bakanlık, kaldırıldı, eklendi veya birleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ayrılmaması için kimler ısrar ediyor?

Yeni bakanlığın isminin Kültür ve Sanat Bakanlığı veya Kültür ve Medeniyet Bakanlığı olabileceğini düşünüyorum. 13 yıldan beri hiçbir beklenti içinde olmadan, sırf Allah rızası için ve büyük hizmetlerinin devamı için hükümeti gönülden destekleyen yazarlar, sanatçılar, münevverler, yayıncılar, kültür insanları, kitapseverler, kütüphaneciler, sahaflar, alimler, üniversite hocaları ve milyonlarca gencimiz bu hayırlı kararı bekliyor.

Sayın Başbakanım! Bakanlar Kurulu'nu hayırlısıyla açıkladığınızda Kültür Bakanlığı'nı müstakil görmek istiyoruz. Söylemeye hacet yok, elbette zat-ı aliniz gibi kültür ve sanatla hemhal olan bir kişinin bu makama getirilmesini bekliyoruz. Bakanlar Kurulu listesi açıklandığında,"Eyvah" değil, "Elhamdülillah" demeyi ümit ediyoruz.