Başıboş Köpek Terörü Niçin Başıboş-2: Rant Kesilmesin
30 Mayıs 2022 tarihli köşe yazımdaki
“Başıboş Köpek Terörü” konusunu
açmaya devam edelim:
10 milyon köpeğin sokaklarda
yaşadığı bir ülke olduk. Siyasiler bu köpeklerden mi oy
bekliyor ki, insanların göz göre göre öldürülmelerine, sakatlanmalarına,
yaralanmalarına, ısırılmalarına göz yumuyor, kör olmuş, sağır olmuş, bir
aymazlık içindeler.“Günde” ortalama
600-700 Kuduz Şüpheli Temas vakası yaşanıyor (Sağlık Bakanlığı Resmi
Verileri). Bunların da kahir ekseriyeti köpek kaynaklı! Bizler haberlere düşen
birkaç kötü vakadan haberdar oluyoruz sadece! İçişleri Bakanı ülkede 100
terörist kaldı sanıyor, 10 milyon terörist her gün eylem yapıyor,
insanları, öldürüyor yaralıyor, korkutuyor, hasta ediyor Sayın Süleyman Soylu!
Sizin bu terörden haberiniz mi yok? Sayın Milli Eğitim Bakanı, çocuklar
okula giderken ısırılıyor haberiniz var mı? Sokakları başıboş köpeklerden ve
başıboş köpek teröründen temizleyin artık! Unutmayın hiçbir Avrupa ülkesinde
sokakta başıboş hayvan yok.
Türkiye’de yıllık 1 MİLYAR $ (USD) civarında köpek maması
rantı döndüğü konuşuluyor. MİLYAR
dolarların havada uçuştuğu yerde çocukların, yaşlıların, gençlerin vs
insanların ölmesinin hiçbir öneminin kalmıyor olduğunu görmek çok korkutucu… Bu
rantın da iki yönü var; Birincisi yolsuzluğa alet edilen mama rantı;
Belediyeler bütçelerinden köpek maması alabiliyor. Mama faturasını alıp
köpeklere dağıtınca para “buharlaşıyor”. Ancak insanların
ihtiyaçlarına dağıttım dese, “size bu
yardım yapıldı mı” diye insanlara sorulabilir, ancak köpeğe gidip de “sana belediye mama verdi mi”
diyemeyeceğimize göre mama faturasıyla mamalananlar olduğunu
göz ardı edemeyiz. İkincisi mama dilencilik/dolandırıcılık rantı;
bunlar da köpeklere mama vereceğim diye sosyal medyada, şurada, burada para
dilenen, topladıkları para ile beslenen “köpekler” sorunu. Hatta mama rantı
lobisinden birilerinin çok kısa sürede yat filan sahibi olduğu konuşuluyor. Her
şeyden önce bu kayıt dışı dilencilik ve yolsuzluk sisteminin kontrol ve kayıt
altına alınması ve başıboşluğun yasaklanması şart. Sokaklarda
başıboş/rastgele/vahşi besleme yapılmasına izin verildiği sürece bu sorunun
çözülmesi mümkün değil. Bir insan yararına yardım toplamak sadece resmi izinle
ve kontrollü şekilde mümkünken, köpekler için yardım toplamak her türlü
başıboşluk içinde. Yani insanına yardım çok zor, insan öldüren köpekler
üzerinden para toplamak çok kolay! Sonra da vatandaş, “bu siyasetçiler/yöneticiler bize
köpek kadar değer vermiyor” dediklerinde kimse alınmasın...!
Başıboş köpek terörü ile ilgili
olarak birileri çıkıp UNECSO Hayvan Hakları Beyannamesi vs vs diyor, bakınız
önceki yazımda söyledim; her kim size bu beyannamenin hukuki bir metin
olduğundan bahsediyorsa bilin ki o kişi; ya cehli mürekkep câhili ya da şovmen…!
Bu yönüyle Hayvanları Koruma Kanunu’nun (HKK) gerekçesinde de, olmayan bir UNESCO hukuki metnine dayalı
yapılan HKK Anayasaya da aykırı, kaldı ki, HKK Anayasa’nın pek çok maddesine ve
özellikle de Temel Hak ve Özgürlüklere “çok
açık ve çok çok ağır şekilde aykırı.”Bu sorunun tek ve en doğru çözümü de Anayasa Mahkemesinin HKK’nu iptal
kararı ile olacaktır. Tekrar
söylüyorum; UNESCO’nun böyle bir resmi belgesi yoook…!Uluslararası hukuk metinleri günlük gazetelerle bağlayıcılık kazanmaz,
22.05.1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (VAHS) ile düzenlenmiş çok
ciddi bir prosedür var. VAHS hükümlerince hazırlanıp, yetki belgesi verilmiş
yetkililerce imzalanarak, usulüne göre yürürlüğe girmişler dışında bir uluslararası
hukuk metni doğmaz! Hayvan severim diye ortaya çıkanların bir kısmı, hayvanları kullanarak şov yapma meraklısı
tipler…! Hukuk nedir, biliyor musunuz bu konuda: Ülkemizin de taraf olduğu 20 Ekim 2003 tarih
ve 25265 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa
Sözleşmesi “ÖLDÜRME” kenar başlıklı 11.maddesinde başıboş hayvanlarının öldürülmesi
ve öldürmenin usulünü düzenlemiştir. Buna rağmen, ben kişisel olarak
hayvanların insan öldürmesine seyirci kalınmasına karşı olduğum kadar, hayvanların
öldürülmesine de kesinlikle karşıyım.
Hukukumuzda hayvanların statüsü
belirlenmiştir. Hayvan “hakkı” olamaz, bu söylem hukuki
değil. Hayvanlar, Medeni Kanunun Eşya
Hukuku faslı, Borçlar Hukuku ve İcra İflas Hukuku gibi alanlarda düzenlenmiş birer “mal” statüsündedir. Haklara
ehil olmak sadece kişilere özgü bir hukuki durumdur. Hayvanlar hukuki
açıdan, mülkiyet hakkının konusu
olan, tazminat/sorumluluk hukukunda sorumluluk
nedeni olan, haczedilip satılabilen
bir maldır. HKK ile bu malların ticaretinin yasaklanması, bu malları, “mal” olmaktan çıkartmaz. Satışı
yasaklanan şey mal olmaktan çıksa, pek çok “mal”, “hak” sahibi olurdu. Öte
yandan, Devlet, hücreleri insanlardan
oluşan bir “leviathan” gibidir. Hukuk düzeni, köpekler değil, insanlar ve insanların birincil hakkı
olan Yaşama ve Vücut Bütünlüğünü Koruma
Hakkı üzerine kuruludur. Hiçbir hukuki metin, hiçbir uygulama, insan
hayatını tehlikeye atacak şekilde veya tehlikeyi önlemeyecek şekilde düzenlenemez ve yorumlanamaz. Bu nitelikteki kanun hükümleri Anayasa’ya ve
insan hakları ile ilgili uluslararası andlaşmalara aykırıdır. Her kanun, bu
sınırlar içinde uygulanır ve yorumlanır. Bazı
şovmen siyasetçiler, sırf şov yapmak için devleti devlet yapan esasları
ayakları altına alıp çiğneme cesaretini gösterebilmektedir. Devletimiz,
devlete olan inanca karşı “yıkıcı siyasetin” önünü kökten
kesmelidir. HKK’daki“öncelikle
alındıkları ortama bırakılmaları esastır”
hükmü, insan hayatını tehlikeye atmayacak uygun bir yere bırakılır
şeklinde uygulanmalı, köpeklerin çok olduğu, sürü olduğu yerlerde, barınağa
bırakılmalıdır!
Danıştay 8.Dairesi E:2020/7528, K:2021/1532 kararında şuna
hükmedilmiştir; hayvanların verdikleri
zararlardan dolayı yerel belediye, büyükşehir belediyesi ve valilikler birlikte
sorumludur. Bu nedenle, ölüm ve yaralanma halinde Vali ve Belediye
Başkanına rücu edilmek üzere belediyelere ve valiliklere de dava açılmalıdır.
Aynı şekilde ölüm ve yaralanma halinde,
Savcılıklar da tedbir alma görevlerini yerine getirmeyen Valiler ve Belediye
Başkanlarına da ceza davası açmalıdır. Vali/Belediye Başkanı terörü önleme
görevini yapmadığı için ölüm ve yaralanmalara olmuşsa cezasını çekmelidir.
Son olarak, köpeklerden daha saldırgan hayvan sever görünümlü rant şebekesi ile gerçek hayvan severler birbirinden
ayrılmalıdır. Hayvan öldürme ve eziyet olaylarının önlenmesi için de hayvanların sokaklardan uzaklaştırılması şart.
Ancak “ölüm kampı” fonksiyonlu barınak uygulamasına da son verilip; barınaklar,
“gerçek hayvan severler” ile “birlikte” valilik/belediye kontrolünde hayvan
refahını gerçekten sağlayacak şekilde kurulmalı ve “yönetişim” yapılmalıdır.
Erkek ve dişi hayvanlar için ayrı barınaklar yapılarak üreme önlenmelidir. Kısırlaştırma
işlemi on yıllarca sürede bitirilemeyeceği için, kesinlikle bir çözüm değildir.
Devletin kurduğu bu barınaklar dışındaki yerlere mama/yem bağışı da
yasaklanmalı ve cezalandırılmalıdır.
Konuya devam edeceğiz…