Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Kasım 2012

Başkanlık sistemi!

Parlamenter sistem yıllardır eleştirilir. Özellikle, güçlü cumhurbaşkanının onayı altında yürütmenin zorlandığını A. Necdet Sezer döneminde iliklerimize kadar hissetmiştik.

Parlamenter sistem, seçim barajı, milletvekili adaylarının geleceğinin genel başkanların iki dudağının arasında olması, güçlü iktidarlara karşı Meclis'te muhalefet etmenin zorluğu gibi nedenlerle yerden yere vurulur.

Koalisyon hükümetlerinin, İstanbul dukalığı gibi karşılarına dikilen TÜSİAD, medya ve sermaye karşısında nasıl un ufak olduğunu iyi biliriz. Bazı dönemlerde ülkenin başbakanını evinde pijama ile kabul eden medya patronları bile gördük.

Çıkarlarına göre bir hükümet teşekkülü için medya ve sermayenin, nasıl güçlü "koalisyon" oluşturup Meclis'i, Çankaya'yı hatta sokağı kafakola alarak iktidarları değiştirdiğini de unutmadık.

***

Devleti, 90 yıldır bizim yerimize düşünüp, neyin bize yakışıp yakışmayacağına karar veren "Baba" olarak gören statüko tahkimatçıları, Başkanlık sistemiyle ilgili düzenlemenin Meclis'e gelmesiyle panik oldular. Konuyla ilgili tartışmalara bile tahammül edemiyorlar.

"Sınıfsal" olarak onlardan daha 'pozitivist'i yoktur ama parlamenter sistemi ve darbe anayasasını "gökten inmiş" gibi kutsamalarındaki çelişkiyi bile göremiyorlar!

***

Tamam Atatürk ve İnönü'lü tek parti döneminde ihtiyaç duyulmayan "başkanlık" sistemi, Özal ve Erdoğan döneminde dillendiriliyor ise bir sebebi var demek ki! Demirel de bir ara ağzında gevelemişti Başkanlık mevzusunu ama daha sonra "arkadaşların" tepkisini görünce geri adım atmıştı.

Bir nevi Başkanlık sistemi de denilebilecek Osmanlı devlet yönetimi, Eyalet sistemi ile bugünkü yerinden yönetim, özerklik, anadilde eğitim gibi tartışmaları da sorun haline getirmeden çözebiliyordu.

***

Şimdi başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefetin yeniden gündeme gelen Başkanlık sistemiyle ilgili tartışmalarda, "İstemezükçülüğü" bırakıp salim kafayla meseleye dahil olma zamanı.

Başkanlık sisteminde toplumsal kesimler siyasi dengeler, çıkarlar ve muhasebeler ile mevcut iki aday arasından birini tercih edecek. AK Partili Başkan adayını istemiyor musunuz, o zaman tüm muhalefetin isminde ittifak edeceği bir aday bulunarak seçim yarışına koymak, en azından muhalefet için iktidar olabilme umudunu artırır. Muhalefet, Erdoğan'ın karizmasından mı çekiniyor? Epey bir süre daha iktidarın hayal olduğunu mu düşünüyor? O zaman ortak bir adayla ikili mücadele şansı yakalar ve iyi olan kazanır!

***

Diyelim 40 milyon seçmen var. Bunların 20 milyon artı 1'inin oyunu alan iktidar olacağı için, Başkan sürekli halka hesap verme ve arkasındaki halka güvenerek de çıkar gruplarına karşı dik durabilme cesaretini gösterir.

28 Şubat sürecindeki 5'li çete gibi sendika ağalarına da, medya kartellerinin patronlarına da, iş dünyasının dış destekli patronlarına da Başkan, halkın yarısından fazlasının oyunu aldığını bilerek çok daha kararlı duracaktır.

***

Bu jakoben- seçkinci yaklaşımlara, ön seçim bile yapamayan, genel merkezin dediğinden çıkamayan, 'baraj'larla set çekilen, "gerekirse" kapatılan partileri örnek göstermek lazım!

Türkiye'nin kadim birçok sorunu yönetim sistemiyle ilgili. Mesela Başkanlık veya Yarı başkanlık sisteminin, Eyalet ve yerinden yönetim uygulamalarını güçlendirerek merkezi yapının gücünü yerele dağıtmasının, Kürt sorununu bitirebileceği söyleniyor.

***

Bugün dünyada Eyalet-federasyon sistemi ABD'den Kanada'ya, Almanya'dan Avrupa'daki birçok ülkeye kadar rahatlıkla uygulanabilirken, Türkiye'de parlamenter sisteme adeta kutsiyet atfediliyor. Bazı yazarlara ve akademisyenlere göre, Amerika'daki "Başkanlık" sistemi de, Fransa'da uygulanan "Yarı-Başkanlık" rejimi de kesinlikle Türkiye'ye uymaz. Sormak lazım, Kuvvetler ayrılığının altının daha keskin çizildiği Başkanlık sistemi, bugünkü durumdan şikayet edenlerin bile isteyebileceği bir şey değil midir?

***

Yeni Anayasa çalışmalarında olduğu gibi Başkanlık sistemiyle ilgili konularda da medyatik gürültünün sığ sularından daha derinlerde köklü çalışmalar yürütülüyor.

2007'de Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesine ilişkin anayasa değişikliği 376 oyla kabul edildi. Halk Cumhurbaşkanını doğrudan seçebilirken neden iki turlu bir sistemle kendi başkanını seçemesin ki? Olur oluru2026

 
TDV kurban