Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Kasım 2016

Batı medeniyeti kötüdür !

"Sizi sömürgeleştiren yabancıların sizde yarattığı en büyük yıkım, zamanla kendinize onların gözüyle bakmanızı sağlamalarıdır" diyor bir fikir adamı. Hadiseleri değerlendirme kriterimiz, yani düşünme biçimimiz 'onların' istediği şekilde olduğu müddetçe, ortaya koyacağımız teşhis ve tedavi yöntemleri de 'onların' istediği gibi olacaktır.

Batı medeniyeti sadece uygulama yönünden değil, dayandığı ahlaki ve insani değerler bütünüyle de kötülüğün kaynağıdır aslında. Sadece güce tapan ve bu gücü azizleştirerek hak ve hukuk gözetmez tutum içinde hareket etmeleri işte bu anlayıştan kaynaklıdır.

Batı, vahşeti sever ve her dönem kendi bünyeleri de dahil gücü elde etmek için her türlü zulmü, ikiyüzlülüğü ve ahlaksızlığı meşru görür.

Ruh kökünden uzaklaştırılarak tabir caizse 'güdülmeye teşne' olduğumuz dönemlerde, 'Batının muasır medeniyetine ulaşma ' hikayesiyle kendi değerlerinden, ruhundan, geçmişinden ve inancından kopartılmak istenen Anadolu insanı, 15 Temmuz destanıyla hala o ruhun hasrı içinde olduğunu gösterdiğinden beri, Batı için yok edilmesi gereken " tehlikenin" merkezi haline geldi.

Ne maske kaldı artık ne temeli aldatmacadan başka bir şey olmayan diplomasi, ne uluslararası hukuk ve şu ne bu. Bizim gibi ülkeleri sömürmek için o şatafatlı cümlelerle iddia ettikleri ve dayattıkları demokrasi, insan hakları, özgürlük, hukuk mukuk, hepsini bir bir çöpe atıyor Batılı devletler panik halinde.

Tarih yaşananların aynasıdır. Son bin yılın hikayesi bu dediklerimizin ispatıdır. Fakat o kadar geriye gitmeye de gerek yok. Son yirmi otuz yıla baktığımızda dünyada yaşanan her kötülüğün, savaşın vahşetin soykırımın katliamın ve işgalin merkezinde, emperyalist Batı'yı görürsünüz. Ve bütün bu vahşetin üzerine bir de bize insan haklarından, hukuktan ve özgürlükten bahsederek ders vermeye kalkmaları yok mu, işte bu insanı çileden çıkartıyor.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun "Şartlar Türkiye'yi tarihi misyonunu üstlenmeye zorluyor" sözünü devamlı tekrar ediyor ve ekliyoruz. Bu misyonu üstlenmek bizim için ve bizden öte olarak, ezilen sömürülen yıkılan ve işgal edilen başta ümmet toprakları olmak üzere bütün yeryüzü için hayati bir varoluş kavgasıdır.

Ya bağımsız ve güçlü bir devlet olarak varlığımızı sürdüreceğiz yahut zillet içinde parçalanıp yok olacağız.

Kötüden uzaklaşarak, kötü ile savaşarak kötülükten uzaklaşılır.

AB hikayesini tamamen kapatıp NATO'dan ayrılmak ve Batı ile ilişkileri tamamen bitirmek, en azından bağımsızlığımız için birinci şart haline gelmiştir. Tarihi misyonumuza uygun olarak Doğu'ya dönerek kendi sistemimizi inşa etmeliyiz. Bu dönüşün nasıl ve hangi fikri temel üzerine olacağı, mevcut zulüm düzeninden hangi alternatif sistemle kurtulacağımızı konuşmamız gereken zamanlardayız.

Ahlaki çöküşün eşiğinde olduğu gibi ekonomik ve siyasi olarak da bitmek üzere Batı. Bunun farkına vardığı için İslam dünyasının merkezinde olan Türkiye'nin güçlü bir şekilde ayakta kalmasını engellemeye çabalıyor tüm cehdiyle. Artık su yatağına girdi. Öyle veya böyle gürül gürül akıyor inşallah. Belki çok daha sancılı dönemlerden geçeceğiz, belki çokdaha ağır bedeller ödeyeceğiz fakat Allah'ın izniyle bu suyun akışını artık kimse engelleyemeyecektir. Yeter ki hadiseleri kendi inanç ve anlayışımıza göre değerlendirip bu anlayışla yürüyelim.