Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2422.28
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Temmuz 2021

Bayramlar bayram ola

Yazımın başına oturduğum bu gün o tatlı bayram günlerinden biri. Ve nostaljik bayramlara hasret çeken ruhumun elini daima eski bayramlar öpmeye gelir. Dillerde ezber olmuş “Nerede o eski bayramlar!” sözleri kulaklarınızda yuva yapmıştır, muhakkak bir büyüğünüz ballandırarak anlatmıştır o iz bırakan eski bayramlarını.

Benim en güzel bayramlarım köyümde geçirdiğim bayramlardı. E bunu da duyduk dediğinizi duyar gibiyim, sizi birçok klişeye daha maruz bırakacağımı başlarken söyleyeyim sonradan demedi olmasın.

Şöyle bir yoklayınız geçmişi hatıraları, aile içinde toplu bayram yemekleri ki hazırlığı bir hafta önceden başlardı, kaç evde var şimdi? Ya aile büyüklerini ziyaretler, el öpmeler. Bunu gerçekleştirebilmek uğruna şehri bir uçtan öbür uca dolaşmalar, bayram armağanı işli mendiller, şekerler, lokumlar ve baklava götürmeler.

Günümüzde el öpmeye evinize gelen çocukları artık şeker ve mendil sevindirir mi dersiniz? Sanmıyorum. Z kuşağı çocuklarınız yeğenleriniz akrabalarınız hediye olarak çağ atlamış teknolojik aletlerden arzularlar artık. Bir de bizim onur duyarak coşku ile yaptığımız Bayram el öpmesi için çocuklarınızı İnternet’in başından kaldırmak da ayrı bir sorun. Eskiden özene bezene hazırlanan el yazınızla ıslak imzanızla gönderdiğimiz tebrik kartları çoktan tarihte yerini aldı. Bir telefon mesajı bir mail tüm gönül işlerinin yerini dolduruyor artık. İçinde yaşadığımız hızlı tüketim toplumunda bayramlık giysi telaşı da kalktı. Nasılsa parası olana her gün bayram, olmayana her gün eziyet. Alış ve veriş günü zamanı olmayan alışkanlık olmuş bir modern çağ eylemi.

Dünya hızla değişiyor. İnsanlar dünyadan daha hızlı evriliyor. Küreselleşen ve dijitalleşen çağa ayak uydurmak ve değişim kaçınılmaz.

Şehirleşme dur durak bilmeden devam ederken bayram bu curcunadan yorulan insanlar için tatil fırsatı dinlenme nefes alma zamanı oluyor.

Betonlaşan kentlerden kıyılara akın var. Bulunabilirlerse doğaya, ağaca ve yeşile de…

İç turizm canlandı diye sevinebilirsiniz. Aile geleneklerimiz sıkı sıkıya bağlanamadığımız kültürümüz bozuluyor diye kızar, öfkelenebilirsiniz de.

Bayramlar inanan toplumların kutsal günlerindendir. Küslerin barıştığı, sevginin dile eyleme getirildiği, paylaşmanın, hoşgörünün temellendiği kültürel bağlarında katkısı ile gelenekselleşen günlerdir.

Kurban bir ibadettir. Sosyal yönü ağır basan bir ibadettir. Hac Suresi’nin 37’nci ayetine baktığımızda kurbanın Allah’a kulluk, O’na bağlılık, emirlerine sadakat, bu yolda fedakârlık olduğun anlıyoruz.

“Kurban âdet olmadığı gibi, hac da bir seyahat değildir.”

İnsanların kurban edilmesi bugün de devam ediyor

Kurban Bayramı, İslam coğrafyasının birçok yerinde bayram coşkusu ile kutlanamadı. Savaşlar, sürgünler, soykırım ve mezalimlerle Müslümanlar kan ağlıyor. Bugün medeni geçinen güçlü devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarları için insanların KURBAN edilmesi devam ediyor. Göz yumulan insanlık suçları özellikle inanan Müslüman halklar üzerinde işleniyor. Yaşanan acı olaylara açlığa sefalete savaşlara yalızca Avrupalı devletler gayri Müslümanlar değildir. Bizzat öz kardeşimiz olan dindaş ülkelerdir. Evin dışındakinden çok aile evlatlarının bu bana dokunmayan yılan bin yaşasın ideası kınamaktan dahi utandığım bir meseledir.

Tüm İslam Aleminin, insanların kurban edilmediği bir dünyada yaşaması ümidiyle…

Bir Kurban bayramını geride bıraktığımız bu günlerde, aklımda yer edinen Abdurrahim Karakoc şiirini sizlerde paylaşmak isterim;

güneş yükselmeden kuşluk yerine

bir adam camiden döndü evine

oturdu sessizce yer minderine

kızı “bayram” dedi, yalın ayaklı

adam “bayram” dedi, tam ağlamaklı…

eli öpüldükçe içi burkuldu

konuşmak istedi, dili tutuldu

güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

oğlu “bayram” dedi, sırtı yamalı

adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

düşündü kış yakın, evde odun yok

tenekede yağ yok, çuvalda un yok

yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

avrat “bayram” dedi, eğdi başını

adam “evet” dedi, sıktı dişini..

çalışsa ne iş var, ne cepte para

dağ oldu içinde büyüyen yara

dikti gözlerini karşı duvara

takvim “bayram” dedi, silindi yazı

adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

döndürse yönünü herhangi dosta

yaralı, gariban, dul, yetim, hasta

aylar, yıllar, günler erirken yasta

yer-gök “bayram” dedi, ağzını açtı

adam “bayram” dedi, evinden kaçtı…

Sevgili okurlarım, bayramımız mübarek dünyamız barış ola.