Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2381.15
BIST 100
10224.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Temmuz 2013

Ben'lik Zırhından, Sen'lik Kisvesine\u2026

Şimdi ben, doludizgin kaçıyorum kendimden; Seni bulmak içinu2026

Billur bir yolun, tozpembe yolcusuyduk; hiç ölmeyecekti çocukluğumuz. Kerpiç yüzlü umutlardan, sabah bakışlı dualardan, hayal artığı yağmurlardan geçtik; geçerken bir kalmanın gölgesinde güneşlendik. Durgun nehirler gibi sakindi zaman, bakiydi an. Bir adı vardı kavgamızın; kalem ve kağıt; Kağıda düşmezdi ağıt.

Ufkun ardında, göğün üstünde, günün battığı yerdeydi küçücük avuçlarımızı açtığımız duanın sahibi. Her saklambaç sonrası geliverecekmiş, her evcilik oyunundada yanı başımızda bitiverecekmiş gibi bir yanımızla hep kaçar, diğer yanımızla hep saklanırdık kendimizden. Safi ve sonsuz bir nurdu O; görecektik. Görmek için bulmanın göğsünde eriyecektik.

Şimdi ben, doludizgin kaçıyorum kendimden; Sana varmak içinu2026

Işıklı hülyaların, arabesk şarkıların, özlenen diyarlardan gelecek beklenen aşıkların saçlarımızı ıslattığı zamanlardı. Mütemadiyen defter ve kitap arkalarına çizilen bir kalbin içine sığdırırdık kendimize bile anlatamadıklarımızı. Anlayamadıklarımızla ağlar, ağlayamadıklarımızla anlatmanın kapısını zorlardık. Zamanın durmadan uzadığı, boyumuzla adeta yarışa çıktığı demlerdi. Zaman geçmez sanılır ya da güçlükle ilerlerdi. Zorlukları yeni yeni fark ederken bu farkındalık içerisinde "hayat zormuş" u terennüme durur, göğsümüzde hüznün tatlı sızısını bağdaş kuran bir melankoli gibi hissederdik.

O'na en çok yorgun yokuşlarda ağrıdığımız demler müracaat ederdik.

Artık, su gibi dingin bir hayalin yahut Kaf Dağı'nın ardında ve çocuksu umutlarımızda değil de, ıslak bir seccadenin çağırdığı yerde; görülmeyen lakin hissedilen olduğunu bilirdik.

Nadiren bir ferdin, genellikle bir derdin davetçiliğini üstlendiği huzuruna, ilk gençlik sancımızı bırakır ve yine huzurundan ilkbahar letafetinde bir edeple dönerdik kendimizden gayrısına. O'na varmaktı madem gayemiz, biz de bizden giderdik.

Şimdi ben, doludizgin kaçıyorum kendimden; Sen olmak içinu2026

Bir zaman, öylesine yürüdüğümüzü sandık, gül sinemizi küle çeviren dünya vahasında. Saymadık; kaç yolu eskittiğimizi, kaç yolda eksildiğini ayaklarımızın. Ağaran saçlarımızın ağrıyan lisanını sonbaharın yaprak döken ahvaline benzettik. Aynalarda sararan suretimizi izlerken, biraz daha sığındık su00eeretine ötelerin.

Esaret ülkelerinden, firkat kentlerinden, dert ormanlarının elem nehirlerinden geçtik ve nihayet aşk isimli kervana bindik. Geçip gittiğimiz her zaman ve mekana izler sürdük, sonra o izlerin yüreğimizdeki aksini izledik.

Bildik, oyalayan bir yalanın içindeki tek gerçeğimiz olduğunu. İmtihandan murat almaktı muradımız; onun için çilemizi de sevdik.

Çocuk kalbimizde duran, genç ruhumuzda yavaşlayan o zamanın hızlanışına tanıklık ettik.

Uyuduğumuz ve unuttuğumuz anlarda da varlığını hep hissettik.

Yokluk yolculuğumuzun belki de son demlerinde geceye astık benlik elbisemizi, Sen olmak içinu2026

Selam ile.