Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Temmuz 2023

​Beşir Bey

Muarefemiz eskidir. Kırk yıla yaklaştı sanırım. Ben ona “Beşir abi” diye hitap ederim. O da bana “Mehmet” diye seslenir. Dile kolay, 1985’lerden başlayan bir aşinalıktan bahsediyorum. Hemşehrisi Ergun Göze merhumun kurucusu olduğu İslam Ansiklopedisi’nden sonra Tercüman gazetesine geçmiştim. Orada Ergun ağabeyin yanında bir sene asistanlık yaptıktan sonra Doğuş gazetesine geçmiş, kültür sanat bölümünü yönetiyordum. Sonra Türkiye gazetesinde çalışmaya başladım. Beşir Bey de o sıralarda Tercüman gazetesinin kültür sanat servisinin başına getirilmişti. Arayıp kutlamış, “Hayırlı olsun” demiştim. Yıllar sonra Türkiye gazetesinin kültür sanat sayfasını idare etti. Burada halef selef olmuştuk. Başka gazetelerde de çalışmıştı. Gittiği her müesseseye seviye taşıyan bir kalem erbabıdır Ayvazoğlu.

1980’li yılların ortalarında Kubbealtı camiasından saydığım bir büyüğüm, beni teşvik etmek için olsa gerek “Geleceğin Beşir Bey’i olacaksın!” deyince anında “Estağfirullah!” demiştim. Şimdi de diyorum. Aynı geniş yolda yürüyen ve ‘Ulu Yapı’ya taş taşıyan kişiler olduğumuzu düşünüyorum. Merhum Orhan Şaik Gökyay’ın güzel tabiriyle kendimi hep “talebe” kabul ettim, hâlâ öyleyim. Her gün okuyor, haberdar olmadığım yeni bilgilere erişiyorum. Kitaplarımın yeni baskılarında, edindiğim taze bilgileri okuyucularıma sunuyorum.

İlk okuduğum edebî çalışmaları şiirleriydi. Kubbealtı Akademi Mecmuası’nda neşrediliyordu. Sonra Aşk Estetiği ve diğer kitaplar çıkageldi. Her kitabı edebiyat tarihimizin temel köşe taşı oldu. En çok ihmal edilen ‘biyografi’ türü, sayesinde neredeyse en itibarlı seviyeye çıktı. Her biri hakkında olmasa bile çoğuna dair yazılar yazdım, kendisiyle röportajlar yaptım. Bugüne kadar kaç toplantıya davet ettik, sohbetlerini istifade ederek dinledik, inanın sayısını hatırlamıyorum. Ama kurulan bu ilim irfan meclislerinin sayısı 10’dan aşağı değildir.

1990’larda birkaç arkadaşla Fındıkzade’de İstanbul Yayıncılık’ı kurmuştuk. O sırada Beşir Bey, bu tür hür teşebbüsleri desteklemek için Fuzulî kitabını getirmişti. Yayına hazırlamıştık. Unutamadığım toplantılardan biri, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda gerçekleşmişti. Ney’in Sırrı Hâlâ Hasret kitabının tanıtım programıydı. Çok seçkin bir dinleyici topluluğu vardı. Her toplantıya kolay kolay gitmeyen Mustafa Kutlu abimiz de katılmıştı. Merhum Mustafa Miyasoğlu ile yan yana, salonun arka sırasında oturmuştu. Ben de yanlarındaydım. Birlikte fotoğrafımız var. Unutulmaz günler!

Bir gün Kubbealtı’ndaki odamda, sevilen ve sayılan, değerli eserleri de bulunan bir profesör hocamızla sohbet ediyoruz. Mevzu Beşir Bey ve eserlerinden açılınca şunu söyledi: “Beşir Bey, taşradan Sivas’tan geldi. Ama bizim gibi doğma büyüme İstanbulluları sollayıp geçti. Haza bir ‘İstanbul Beyefendisi’ oldu.” Elhak öyledir. Hani Orhan Okay için “Erzurum’un İstanbullu Hocası” denilmiş ya. Beşir Bey için de “Sivas’ın İstanbullu Yazarı” dense sezadır.

Beşir Bey’i tanımayanlar kendisini ‘kibirli’ sanabilir. Hâşâ, aksine ona yakınlaştıkça ne kadar mütevazı, mahviyetkâr, hatta çelebi bir kişiliğe sahip olduğunu anlayabilirler. Ama onun kıylu kale, dedikodulara harcayacak saniyesi yoktur. Bu yüzden edebî mahfillere bile biraz mesafelidir. Bir gün Bâbıâli’de yürürken bana, “Bizimkiler hep oturup konuşur ama yazmaz.” Çok haklı. Meşhur Marmara Kıraathanesi’ne 100’den fazla Marmaratör büyüğümüz katıldı, senelerce mühim sohbetlerde bulundular. Eser hani, yok! Allah rahmet eylesin Mehmed Niyazi ile Ahmet Güner Elgin de yazmasalardı, bu kültür mahfili kahvehanemiz, bir efsane gibi tarihe karışıp gidecekti.

Geçenlerde Şiraze dergisi de “vefa köşesi”nde “Beşir Ayvazoğlu Dosyası” yapmıştı. Kadirşinas dergiye bir şeyler karalamıştım. Fakat Penceremizden Beşir Ayvazoğlu kitabını gördüğümde sevincim katmerlendi. Çünkü Beşir Bey 70 yaşına girmişti ve bu eser, güzel yaşın hatırına bir ‘diş kirası’ gibi hazırlanmıştı. Fotoğrafika Ltd.Şti. tarafından yayımlanan eserin banisi, Muhibban Grubu. Editörleri Şaban Özdemir ve Emre Ayvaz. Muhibban mensuplarının çoğunu tanırım. Beşir Bey gibi çalışan, üreten, hürmete ve muhabbete şayan kişiler. Sunuşta, kitabın basımı esnasında Zeytinburnu Belediyesi Başkanı Ömer Arısoy’un desteğine teşekkür ediliyor. Son yıllarda kültür sanat dünyamızın irtifa kazanmasında emeği, katkısı ve alın teri olanlardan biri de Ömer Arısoy’dur. Bu kaydı düşmeden geçmeyelim.

Ortak yönlerimiz var ama birini belirtmeliyim. Yoksa Kediname’nin başkahramanı buna çok üzülür: İkimiz de kedi severiz. Yetmez, evde kedi besliyoruz. Yine kifayet etmez. Kediler için kitaplarımız var. Ayvazoğlu Ailesi’nin kedisinin adı Boncuk. Bizimkisi Lokum. Darısı başınıza. Allah size de birer kedi nasip etsin.

Kitabın ilk sayfalarında yazarımızın kıymetli eşi Handan Hanım, kızı Elif, oğlu Emre ve gelini İlkay Baliç’in hem yazıları hem fotoğrafları var. Torun Ömer Kanat’ı unutmayalım. Bu sevimli fotoğraflar bana Ziya Osman Saba’nın Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi kitabını hatırlattı. Ayvazoğlu Ailesi’nin bütün mensuplarına sağlıklı, bereketli, huzurlu ve hayırlı ömürler diliyorum. 186 sayfalık büyük boy birinci hamur kitabın sayfalarını bir albüm niyetine de çevirebilirsiniz. Nadide fotoğraflar kareleri size tebessüm edecektir. Kitabı dikkatle okudum, bazı kısımların altını kırmızı kalemle çizdim.

Müzmin muhaliflere bir çift lafım var: “Bulunduğunuz girdaptan kurtulun artık. Siz de Türkiye için çalışın ve üretin. Bakın hepimize örnek olan Beşir Bey böyle yapıyor. O, bürosunda eser yazıyor!”

Her şey iyi güzel de fakat bu kıymetli eserin mimarları olan yazarların, yani Beşir Bey’i farklı cepheleriyle ve vukufiyetle anlatan edebiyatçıların ve ahbabın adını anmasam vicdan azabı çekerim. İyisi mi bu isimlerle yazımızı taçlandıralım: Taha Akyol, Turgay Anar, Ömer Arısoy, Bahtiyar Aslan, Ali Ayçil, Göksel Baktagir, Nevzat Çalışkuşu, Mehmet Çebi, M. Uğur Derman, İnci Enginün, M. Sinan Genim, Doğan Hızlan, Ekmeleddin İhsanoğlu, Âlim Kahraman, Selçuk Karakılıç, M. Sabri Koz, Mustafa Kutlu, Talip Mert, Ramazan Minder, Haluk Oral, Azmi Özcan, Şaban Özdemir, Senail Özkan, İbrahim Öztürkçü, İskender Pala, Mustafa Ruhi Şirin, Mehmet Rüyan Soydan, Aylin Taşçı Şengün, Abdulah Uçman, Sinan Uluant, Erol Üyepazarcı, Tahsin Yıldırım.