Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2384.89
BIST 100
10176.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Nisan 2015

Bilinmeyen kut'lu zafer

Bu ara tarihimizle yüzleşmek, bunu istemek hatta buna zorlanmak moda ya, buyurun yüzleşelim efendim.
Cumhuriyet tarihçileri ne yazdı, hatta yazdı mı yazmadı mı, ne iş yaparlar onu bir kenara bırakalım. Sizin anlıyacağınız, iş yine gazetecilere kaldı!
Ben yine yabancıların gözünden daha doğrusu James Stokesburry'nin A Short Story of World War 1 kitabından bazı şeyler yansıtacağım. Zaten çoğu Türk Tarih 'anlatıcısı' da Edward J Erickson'dan araklamıyor mu? İnanmazsanız Hüseyin Kıvrıkoğlu Paşa'ya sorun!
Bizim çok bildiğimizi sandığımız Osmanlı'nın birinci dünya savaşına girişinin sebebi Almanların bizi çokca kendilerine yakın bulmalarından falan değildir. Hele hele iki gemiyi, katakulliyle boğazdan geçirip emrivaki ile bizi savaşa soktuğuna artık kargalar bile gülmüyor.
Öte yandan bizim bir taraftan İngilizler'le, diğer taraftan Ruslar'la, geç bu tarafa Fransızlar'la ittifak arayışımız da kimine göre diplomatik beceriksizlik hatta rezillik, çokca İttihad muhibbanına göre ise 'kurnazlık' olabilir ama kesinlikle 'zaten savaş Osmanlı'yı parçalamak üzerine yapılıyor' ve buna çare olsun diye de değildir.
Çünkü yine Stokesburry'e göre İtilaf devletleri, Türklerin bu savaşta ne işi var! cinsinden şaşkınlıklıklarını bize aktarıyor. Bu işe en çok İngilizler'in karşı olduğunun altını çiziyor.
Bizde öteden beri gelen 'Emperyalizme karşı savaş' sloganı var ya, hah, onun mucidi de İngilizler aslında! Evet, İngilizler ta Avusturalya'dan, Afrika'dan adamları Avrupa'ya 'Zalim Almanlar'ın emperyalizmine karşı savaşmak' için getiriyorlar.
Bir diğer anlatı ve öğreti de, müttefiklerimizin yenilmesinden dolayı bizim yenildiğimiz söylemidir. Doğrudur, 1916'da Almanlar kendi lehlerine ateşkes girişiminde bulundu ama gerçekleşmedi. Halbuki biz Almanlar'dan da, Avusturya-Macaristan'dan da önce 30 Ekim'de Mondros'u imzaladık. Avusturya-Macaristan 3 Kasımda Guisti, Almanlar 11 Kasımda en son Rethondes'i imzaladı.
Aslında İttihatçıların hırsıyla, 'bile istiye' girdiğimiz savaş bizim için pek fena gitmiyordu.
Önce Çanakkale'de düşman durduruldu. Sonra Kars'da Sarıkamış'da felaket gibi gösterilse de Ruslar püskürtülmüştü. Daha sonra ancak 1 yıl geçince tekrar Ruslar işgale başlamışsalar da sonuçda Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa ile Bakü'ye kadar gidilmiştir.
İşte tam da bu evrede yine Stokesburry'e göre 500 bin Ermeni tehcir esnasında ölmüştür. Evet bu Stokesburry'nin ifadesidir ve Yüzleşmeci yüzlerin arzuladığı gibi 'Soykırım' demeyen tarihçilerden biridir!
Asıl konumuz ve de İngilizler'in itirafıyla 'Tarihlerinin en büyük yenilgisi' ise Kut savaşıdır. Ama kahramanca. Ne o, kahramanlar sadece sizde mi var sanıyordunuz!
Stokesburyy'nin ifadesiyle İngilizlerin Osmanlı'nın savaşa girmesiyle korktukları nokta Irak, yani petrol bölgesi olmuş ve hemen bu alana hakim olup petrol güvenliğini sağlamak için Bağdat yakınlarındaki Kut'a kadar gelmişlerdi. Bu defa Sarıkamış şartlarının aksine çöl sıcağı, bölge halkı(Araplar, Kürtler), hastalıklar Türklerin lehineydi. Ancak ortada çok tuhaf bir tablo vardı. Türkler sanki petrolün kıymetini bilmiyor ve sadece Almanların hesabına savaşıyor gibiydiler!
General Frederick Townshend gelebileceği noktaya gelmiş olduğunu söylerken yani Çanakkale'nin aksine bu defa ana karargahdan Bağdat'a ilerlemesi istenmiş ve böylelikle etrafı Türkler tarafından kuşatılıp nihayet on bin askeriyle tam bugün 29 Nisan 1916'da teslim olmak zorunda kalmıştır. Bu teslimiyetde en büyük etken ise daha sonra Cumhuriyet döneminde İngilizlerle işbirliği yapmakla suçlanan Şeyh Said'le olan muharebe de tam altı bin İngiliz askeri kayıbıdır.
Kimi Kut'ul Amare için 'unutturulan' yazmış da aslında 'bilinmeyen' olmalıydı, Ne dersiniz?
***
Herkesin bir çilesi var Dostum. Canında ızdırap duyan mümin, mükafatını uman sadık ve mütmain.
Yazarımız Yakup Köse'nin yanındayız.
@yusufserce twitter.com/yusufserce