Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Ağustos 2020

Bilmem yanılıyor muyum!

Avrupa'nın içerisinde yaşanan iki büyük savaş, Washington'un patronluğuyla sonuçlandı. BRETTON WOODS ‘dan sonra ise Amerika, tam manasıyla imparatorluğunu ilan etti. Nitekim rezerv para statüsü kazanan Dolar, her devleti Amerika’ya bağlamayı bir şekilde başardı. Artık Dolar'ı olmayan hiçbir ülke, banka hatta kurum kalmıyor, Petrol ve doğalgaz gibi ihtiyaçlar yine DOLAR ile işlem görüyordu.

Amerika’nın askerden ziyade para ile nüfuz etme planı, bir süre böyle devam etti. Bir süre diyorum!

Çünkü parayı elinde tutanlarla yaşadıkları KIRILMA (11 Eylül İkiz Kule saldırılarıyla), sonraları

aralarında bir GÜÇ MÜCADELESİNE evirildi. Derken, bunun Amerika’ya yansımasının, kısa sürede “DEVLET-SERMAYE” temelinde biçimlendiğini izledik. Devlet tarafını temsil eden Cumhuriyetçiler Pentagon, dinci lobiler, bazı silâh, enerji ve makina-kimya girişimcilerinden destek alırken; sermaye saflarındaki Demokratlar, finans güçleriyle birlikte hem ABD-Çin, hem de ABD-AB kardeşliği güden bir politika sürdürdüler. Bu çatışma dünyanın tepesine ise; Çin ve bir takım AB ülkesini (Almanya, Fransa…vb) üst edinen küresel sermayedarlar, karşılarında da AMERİKAN DERİN DEVLETİ ile BUCKİNGHAM SARAYINA BAĞLI İngiltere şeklinde aks etti.

Bu bağlamda Avrasya'da da, Afrika'da da, Ortadoğu'da da bahsettiğimiz İKİ GÜRUHUN, mücadelesinden kaynaklanan bir iklim hüküm sürdü. Ama gelin görün ki stratejik konumu, bölgesel misyonu ve yükselen gücü vesilesiyle, Türkiye planları adına her İKİ TARAFIN da rüyalarını süslemekteydi. Zira Türkiye’yi KONTROL EDEN yahut en kötü ihtimalle YANLARINA ALAN tarafın, diğerine üstünlük sağlayacağından en ufak bir tereddütleri yoktu. O yüzden de PKK’dan tutunda DEAŞ’a kadar, bölgedeki bütün terör örgütlerini başımıza bela etmeyi denediler. Bunu Reina saldırısı, Atatürk Havalimanı baskını, Dolmabahçe patlaması…vb. terör olayları pekiştirdi. Finali ise 15 TEMMUZ ile yaparak, TÜRKİYE’NİN KOORDİNATLARINI değiştirmeye soyundukları aşikâr.

Bu kadarla da yetinmediler elbette. İstediklerini alamayınca, bu sefer de zaman zaman uyguladıkları PARA KARTINI ellerine aldıkları malumunuz. Öyle ki dış kaynaklı bazı finans oyunlarına açıkça başvururlarken, DOLAR ve EURO baskısı uygulamaktan da hiç geri durmalar. Amaç mı? Döviz kuruna ve faize hükmederek, borçlandıracakları Türkiye'nin, söz dinlemesinden başka bir şey değildi muhakkak… Trajik olan ise bunu içerideki bazı mahfillerin görmemesi, görse de susmalarından ibaretti… Yoksa büyük resmi görüp doğru analiz edenleri, “YİNE Mİ DIŞ GÜÇLER” sözleriyle alaya almaları üzerine daha ne söylenebilirdi ki!..

Fakat Türkiye, son yıllarda çıtayı yükselttiği BAĞIMSIZLIK ADIMLARINDAN asla taviz vermedi. ÜLKENİN ÇIKARLARI adına, bazen farklı ülkelerle KISMİ işbirlikleri yaptı tabi ki. Lakin dümeni, onlara kesinlikle teslim etmedi. Çünkü Türkiye YÜZYILIN YÜRÜYÜŞÜNÜ başlatmıştı bir kere. Keza İran sınırından itibaren Irak, Suriye, Akdeniz, Ege, Libya, Afrika hatta Kafkasya’da, izlenen her siyasetin özünde bunu ispatladığımız tartışılmaz. Savunma sanayi, sağlık, yerli oto, bağımsız dış politika derken; sondaj faaliyetlerinden enerji sağlayarak, tüm hayallerini bir anda suya düşürdüğümüzü ise saymıyorum bile… Artık geriye, son bir argümanları kalmıştı. Bunu ise “ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI” şeklinde, piyasaya sürdükleri inkâr edilemez. Ne alakası var demeyin sakın! Siz hiç bir Amerikan seçiminde, adayların “Türkiye Başkanını” seçim malzemesi yaptığını, duydunuz mu Allah aşkına… Peki, Fransa, Almaya, Avusturya, Hollanda seçimlerinde… Joe Biden’ın, geçenlerde gündeme düşen ifadeleri de mi, zihninizde bir şeyler canlandırmıyor yoksa? Hadi onları bir yere kadar anladık! Sosyal medyadan benzer şeyleri sarf eden, içimizdeki ideolojik tiplere ne demeli? Karadeniz’de keşfedilen gaz rezervinde dahi, MİLLİ SEVİNCİMİZE ortak olmamaları sizce de manidar değil mi? Bırakınız sevinmeyi, Ülkemizin cari açığının kapanacağını ve Türkiye’nin şahlanacağını bilmelerine rağmen, bunu

SULANDIRMA yoluna gitmelerini nasıl tarif etmeli o zaman? Bizim ki de laf… Oysa plan, gayet açık ve net… Zira her şey “ERDOĞAN’I DEVİR, TÜRKİYE’Yİ DURDUR” tezinin, ete kemiğe bürünmüş halini yansıttığı şüphesiz. Şayet yanılıyorsam, hiçbir zeminde yan yana gelemeyecek ülkelerin, uluslar arası kurumların, ideolojilerin ve kişilerin, bu minvalde aynı cephede yer almasını, lütfen biri bana izah etsin…

NOT: Karadeniz’de keşfedilen büyük gaz rezervi vesilesiyle, başta Sn. Cumhurbaşkanımız olmak üzere, emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Darısı Akdeniz’in başına… Allah o günleri de göstersin inşallah…