Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2400.74
BIST 100
10336.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Şubat 2023

​Bir kamu güvenliği sorunu olarak internet

Hepimizin bildiği bir şey var ki, bilgi çağında yaşıyoruz ve bu çağda her şey bilgiye erişimden geçiyor. Eğer bilgiye erişemezsek veya bilgiye erişim hızımız düşük ise ciddi şekilde çağın gerisinde kalmışız demektir. Gençlerin istekleri arasında ilk sıralarda yer alan taleplerden biri de bu konuda: Yüksek hızda, kaliteli ve ucuz internet istiyor gençler. Bu beklenti karşılanmalıdır.

Kahramanmaraş ve diğer illerimizi etkileyen büyük depremde mobil internetin hayati önemini çok açı bir tecrübe ile yaşamanın kahrediciliğini hepimiz iliklerimize kadar hissettik. Gördük ki, Cumhurbaşkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ile Telekom hizmeti sunan şirketler ile bunları denetleyen kurumların bir acil durum eylem planı olmadığını gördük.

İnsanın hayata tutunmasını sağlamak için ihtiyaç duyduğu bir zamanda internet yoksa ortada çok ciddi bir kamu güvenliği zaafı vardır. Zira, en basit anlamı ile “kamu güvenliği” halkın can ve malının korunması için devletçe alınması gerekli önlemler, sunulması gerekli olan hizmetler anlamına gelir. Bu bağlamda bakıldığında, deprem günü hepimizin bildiği bir problem daha vardı neydi o? “İnternet yok…!”. Bunun acı sonucu ne oldu? Enkaz altında canlı olarak bulunan kişilerden bazılarının ellerinde cep telefonları olduğu halde, mobil internet olmadığı için hiçbir erişimleri olamadı, göz göre göre çaresizlik içinde kaldılar. Oysa 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günü bize internetin, toplumsal hareketin gerekli olduğu zeminlerde ne kadar faydalı olduğunu göstermişti. 15 Temmuz tecrübesi sonrasında, kriz anlarında internetin kesintisiz devam etmesinin sağlanması gerektiği çokça dile getirilmişti. Kaldı ki, sistem güvenliği, sistemin kriz anında ayakta kalmasını sağlayacak tedbirlerin alınmış olmasını ifade eder. Bu tedbirler alınmamış ise bizim her konuda olduğu gibi bu konuda da sistem kurmaya ihtiyacımız olduğu ortada demektir. Yaşanan çok acı tecrübe sonrasında, kriz anında şebekenin ve baz istasyonlarının ortak kullanımını sağlayacak tedbirlerin alınması konusunu kamu tarafı da dile getirmeye başladı.

Dünyadaki internet hızı sıralamalarına ilişkin en son verilere baktığımızda, ülkemizin mobil internette 102 ülke içinde 65.sırada, kablolu internette ise 179 ülke içinde 107.sırada yer aldığını görüyoruz. Kablolu internet tarafında Burkina Faso, Kongo, Rwanda, Gabon, Bangladeş, El Salvador gibi ülkelerin bile bizden daha iyi durumda. Türkiye’nin 32.45 Mbps internet hızı sunduğu belirtilmiş. Bu listede en son sıraları ise -sırasıyla- Etiyopya, Sudan, Nijer, Yemen, Suriye, Türkmenistan, Afganistan ve Küba yer alıyor. Bunların da en düşüğü olan Küba’nın internet hızı en 1.84 Mbps.

Her ne kadar raporda ülkemizdeki internet hızı 32.45 Mbps olarak görülüyor ise de yaygın kullanımda çoğu vatandaşımızın erişim hızı bu hıza erişmiyor. Mesela İstanbul Üsküdar’da Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı gibi önemli kişilerin ikamet ettiği bir bölgede alınan test sonucunun ekran görüntüsünü aynen aşağıda veriyoruz (sonuç 0.45 Mbps – aynı yerde bu veri birden fazla kere alınmış, en yüksek bu hız çıkmış):

Bu veriyi dikkatle okursak dünyanın en yavaş internetini sunan ülke 1.84 Mbps hızı sunarken ülkemizde 0.45 Mbps hızında hizmet sunan bir firma faaliyetini devam ettirebiliyor ve kimse de buna sen halkı aldatıtorsun, ülkemizin gelişimini olumsuz etkiliyorsun demiyor. Örnek olarak verilen yer de dağın başı değil, ülkenin çok çok saygın bir muhiti. Bu hizmeti sunan firma da çok yüksek hızda internet sağlamak üzere müşterilere vaadlerde bulunuyor ve yüksek hızda hizmet sunmak için sözleşme yapıyor. Sonuçta sunduğu hizmet ortada, sıfır ile başlayan bir hızda hizmet sunuyor 0.45 Mbps (sıfır nokta kırkbeş….!). Bu hızda internet sağlayan bir firmayı şikayet eden vatandaş muhatap bulamıyor, firma yeterli sayıda müşteri temsilcisi ve teknik personel çalıştırmıyor, ancak Ulaştırma Bakanlığı da bir denetim yapıp herhangi bir yaptırım uygulamadığı için -en nazik ifadesi ile- vatandaşlarımız aldatılıyor.

İnternet ile ilgili şikayette bulunursanız özel şirketlerin tamamı ağız birliği yapmış; “TürkTelekom altyapısından kaynaklı sorun var” diyor. TürkTelekom müşterisi olursanız bu sorunları bu ölçüde yaşamıyorsunuz, demek ki, ya TürkTelekom özel şirket müşterilerine ayrımcı uygulama yapıyor veya özel şirketler halkı aldatıyor. Olayın bu yönü de ayrı bir vahamet.

Bakanlık bu konuyu “önemle” gündemine alarak bu şirketlere çok ciddi standartlar getirmeli, sıkı denetimler yapmalı, ihlal edenlere de ağır yaptırımlar uygulamalıdır. Bu sistemsizlikten istifade ederek haksız menfaat elde eden şirketlere engel olunması lazımdır. Aksi halde bu başıboşluk içinde internet kalitesi artmıyor, kalite artmadan da bir şekilde menfaat/kazanç çarkları dönüyor çünkü. Başıboşluk o derecededir ki, hukuken “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” kelimeleri marka olamayacağı gibi şirketlerce ticaret unvanında kullanılması da Bakanlar Kurulu kararıyla mümkündür. Ülkemizdeki bazı şirketler bu ibareleri de kullanarak hukuku ihlal ettikleri halde, her nedense, kimsenin bunlara dur dediği yok.

İnternet kalitesinin artması ve kesintisiz erişim sağlanması meselesi devletimizce bir kamu güvenliği meselesi gibi ele alınmadığı sürece her türlü sıkıntıya hazır olmalıyız.