Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2428.59
BIST 100
9972.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Kasım 2013

Bir Romanın Sergüzeşti 'Aşkın Meali ve Sinan Yağmur'

Yazar Sinan Yağmur, geçtiğimiz hafta "Aşkın Meali" adlı romanının galası münasebetiyle Urfa'daydı. En çok okunan yazarlar arasında yer alan bu yazarımızın çok az okuyan bir kentte bulunmasının sebebi şu idi. Roman'ın konusu Hz. İbrahim ve eşi Hacer'in aşkını anlatıyordu. Ve inanışa göre Urfa bu aşklarına tanıklık etmişti.
Yazar Sinan Yağmur'la -gala- imza günü öncesi TYB Urfa yönetiminden yazar arkadaşlarımız Dr. Mahmut Kaya ve Seyyid Ahmet Kaya ile ziyaret edip kafede çay içtik. Bizden Urfa'yı anlatmamızı istedi. Hz. İbrahim'i, İbrahimu00ee davadan bahsetmemizi istedi. Konuştuk, dertleştik. Biz konuşurken kendisi not aldı. Kendisi konuştu bizler dinledik.
Sinan Yağmur'a anlattığımız şu idi. 2006 yılında dal budak salan "Halil İbrahim Buluşmalarını" bir gurup arkadaşımızla İbrahimu00ee bir davayı yaşatmak adına giriştiğimiz faaliyetin yazar ve aydınların katılımıyla daha da güçleneceğini vurguladık. Çünkü geleneklerimizi yaşatmak adına bir fırsat olarak bunu görüyorduk. Hele bu faaliyetlerin edebu00ee bir eserde ebedu00eeleştiğini düşünmek, Hz. İbrahim'in İsmail'e bakan yüzünün, yani İslam'a bakan yüzünün dillendirilmesi, bu manada felsefesinin geliştirilmesi arzusundaydık. Bütün bunları söylerken o günlerin tanığı olan gazeteci arkadaşımız İbrahim Gaffar'ın başıyla tasdik edişi, bizi çıktığımız yolculukta yalnız kalmayacağımızın işaretiydi.
İmza vakti gelmişti. Yazarımızla beraber kitabevinin yolunu tuttuk. Bu kadar duyuru, bu kadar reklama rağmen gelen okuyucuları görünce bizim gibi yazarımızın da morali bozulacak ki "bir cigara daha yakalım bu fani dünyada" sözleriyle tekrar dışarı çıkmıştık. Yarım saat sonra geldiğimizde kitabevinin önü biraz daha kalabalıklaşmıştı. Bir futbol müsabakasında "neden otuz bin kişiyi stada dolduramadık" diyen güruh; ben, sen, o. Bizler, sizler, onlar ve anneler-babalar bu soruya değil cevap vermek, görmezlikten gelme telaşındaydık. Evet Türkiye'nin en çok okunan yazarlarından biri olan Sinan Yağmur, Türkiye'nin en az okuyan şehrinde bir imza günü düzenleyecekti. Hatta sadece imza değil başta da söylediğimiz gibi "Aşkın Meali" yeni çıkmış ve kitabı ilk olarak burada imzalayacaktı. Yani Hz. İbrahim'in hem aşık olduğu (Hz. Hacer'e) kent hem de aşık olduğu kentte olacaktı.
İlk önce Yazarlar Birliği üyelerine kitaplarını imzaladı ağabey. Hem de kaligrafik bir imzayla. Ben yazar olmasaydım yine yazar olurdum (hattat) der gibi bir hüsn-ü hatla kitaba imzasıyla beraber bir "Vav" harfini yazıp takdim etti. Sinan Yağmur'un "Vav" ı her ne kadar Hafız Osman "Vav"ına benzemese de oradaki nevcivanların gözünde kamaşmaya sebep olmuş ve dillerinde bir "vay" sesi çıkartmıştı. Demek ki yazar olmasa hattat olacakmış Sinan ağabeyimiz. Hayırlı olsun.
Kitabın kapağında "Aşk"ın puntoları yüksek, Hz. İbrahim ve Hacer'in puntoları da çok düşüktü. Günümüzde popüler anlayış, "Aşk" kelimesini bir mucize olarak genç kızlar ve yağız delikanlıların gözlerine sunmaktır. İş sadece gözde kalıyor bir türlü kalbe inemiyor. Oysa yazar, kitapta tevhidi bilgiler ışığında eserini dizayn etmiştir. Burada ben garibin eleştirisi editöre olsa gerek. Bu, bence yazardan ziyade editörün,yayınevinin kitabı satma kaygısı olacaktır. Oysa kitabın içeriği orijinal ifade ve bikr-i manalarla dolu idi. Bu orjinallik yazarı, diğer yazarlardan farklı kıldığı gibi kitabı satma derdinden de alıkoymuştur.
Kitap, salat ve selamla başlıyor; Ama kime selam, Hz. Muhammed'e yani yüce peygamberimize ve yine Hz. İbrahim'e Hz. Hacer'e ve Hz. İsmail'e selamla başlıyor. Klasik bir mesnevinin başlangıç kısmındayız sanki. Burada yazarı gelenekten beslenen, geleneği muhafaza ederek edebi ürününü geliştirdiği aşikardır. Biz buna telmih desek de edebiyat tarihçileri batıdan alma terminolojiye -hayrandırlar- "yapı-sökücülük" kavramını da ekleyelim. Evet Sinan Yağmur, romanında "Yeni tarihselcilik" denilen, edebi eleştiride yapı-sökücü (deconstruction) metodla tarihe dönüş yapmıştır.
Kitabın daha doğrusu Roman kısmının ilk paragrafı geceye bir hitapla başlıyor. İkinci paragrafta ise yine bir geceye hitap ediş söz konusu. Burada geceden maksad geceyi ve gündüzü yaratan yüce Allah'a hitap söz konusudur. Ki öyleyse yazarımız kelimeleri bir metafor kalıbına sokarak daha doğrusu istiare yoluyla Allah'ı anlatmıştır. Zaten gecenin ve gündüzün "kün fe yekün" emrine amade olduğunun şuurundadır yazarımız.
Hz. İbrahim'in doğumu ile ilgili Kur'an-ı Kerim tam bir bilgi vermese de İslam tarihinden bildiğimiz "mağara" motifi atlanmıştır. Daha doğrusu yazar bu motoifi Hz. İbrahim'i gençlik zamanına denk düşürmek istemiş ve sonraki epizotlarda romanda yer vermiştir. Bu, belki yazarın tercihidir. Yazarla sohbetimizde kendisi "tevhidu00ee bir hayatın romanını yazmaya çalıştım" demişti.
İslam tarihinde bütün okumalarımızda şöyle bir olay anlatılır. Hz. İbrahim, mağarada doğmuştur. Ve gündüz vakti güneşi görür, bu benim ilahımdır der, akşama doğru ayı görür yok bu benim ilahımdır. Geceleyin de yıldızları görür. Hayır der. Bütün bunları yoktan var eden eşi, dostu, ortağı olmayan bir yüce yaratıcı vardır. Diyerek tevhid inancını mukayese metoduyla kazanmıştır.
Yine kitabın sonraki bölümlerinde Hz. İbrahim gençlik hayatından bahsediliyor. Ve bir önceki paragrafta zikrettiğimiz gibi onun gençlik döneminde mağara motifi işlenmiştir. Yalnız buradaki mağara motifi biz daha çok Hz. Muhammed'in Hira Mağarasındaki tefekkürü çağrıştırdı. Zaten bütün peygamberlerin hayatları bir birlerine benziyor. Burada yazarımız Hz. İbrahim'in yazılı kaynaklarda -gençlik dönemine ait olmayan- motifini yine yapı-sökücülük metoduyla ödünç aldığını düşünüyorum. Bunu klasik edebiyatımızda şairler-yazarlar sık sık yaparlar. Mesela Nabu00ee'nin Attar'dan aldığı motifler var. Şeyh Galib'in Mevlana'dan aldığı motifler var. Burada ise yazarımız doğrudan doğruya tarihu00ee olayı iktibas etmiş düşüncesindeyim.
Yazarın 57. Sayfadaki Hz. İbrahim'in Amcası Harran'ın "okuduğum şiirlerin aşkla ilgili olmadıklarını anladım." Kurgusu bence yanlıştır. Bu kurgu, orta direk okuyucuya göre ayarlanmışsa bir şey diyemem. Ama yazarımızın Aşk'tan maksadın beşeru00ee aşk ve ilahu00ee aşk olduğunu belirtmeliydi. Sonraki bölümlerde yazar bu ayrıma dikkat çekiyor.
Gelecek yazımızda bu eseri incelemeye devam edeceğiz.