Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.55
Gram Altın
2410.64
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Biraz İnsaf! Biraz İnsaf!

Unutmanın nimet olduğu zamanların yanında ihanet olduğu zamanlar da vardır. Ülkemizin yakın tarihini unutmak sanırım ihanetlerin en büyüğüdür.

Yüz yıldır bu ülkede örselenen en büyük kesimler masum halklar ve samimi dindarlar olmuştur. Çoğu zaman unutanlar bunlar gibi duruyor. Bu unutkanlık hastalığının ödettiği bedeli daima hatırlamak gerekiyor.

Mekanı hayır ve huzurla dolsun. Rahmetli Turgut Özal yakın tarihimizin zulmeden karanlık noktalarını bilir ve öyle hareket ederdi. 80 ve önceki darbelerin birikimi olan ve Demokles'in kılıcı gibi dindarların başında duran ve onları sürekli hapiste tutan 163. maddeyi kaldırması bunlardan biriydi.

Tek haklıyı her zaman halk olarak düşündüm demişti Turgut Uyar. Pratikte öyle olmadığını görünce de hep huzursuz olmuştu. Çünkü bu kanunlar askıda kaldıkça ve hükmü cari oldukça muhbirler çoğalmış, mağdurlar her geçen gün artmıştı.

Örneğin yapılan bir ihbar neticesinde oluşan bir mağduriyet. Alın size yakın geçmişimizden ibretlik bir demet.

Listedeki bir adrese baskın yapılır.

u2014 Aman hareket etmeyin hakkınızda şikayet var. Burada ayin var.

u2014 Buyrun memur efendi içeriye. Biz sadece kitap okuyoruz imanımızı kurtaralım diye.

u2014 Siz bilmez misiniz 163. maddeyi. Toplanmak yasak değil mi? Alın bunları. Götürün karakola. Akılları gelsin başlarına.

Alırlar içeriye yaklaşık elliden fazla kişiyi. Genelde üniversite personeli ve masum ahali. Topluca sevk edilirler Diyarbakır Sıkıyönetim mahkemesine. Burada da görürler bir cani gibi muamele. Sadece kitap okudular diye.

Onların davasını her avukat almazmış. Allahtan bütün bunlar için hayatını feda eden Hakkın eri avukatlar varmış. O masumlar bir müddet hapiste kalırlar. Bir kaç ay sonra mahkemeye çıkartılırlar. Son duruşmada sorar Hakim bey:

u2014 Nedir suçunuz?

u2014 Efendim kitap okumak.

u2014 Ama toplanmışsınız hep bir araya.

u2014 Efendim kitap okumak için.

u2014 Tek suçunuz bu mu sizlerin?

Devreye girer avukat bey.

u2014 Aynı muhbirlik hareketi geçmişte hep vuku bulmuştur efendim. Sizin gibi adil hakimlerimiz vermiştir beratı bütün samimiyetiyle. Buna mahkeme kayıtları şahit bilin. Kitap okumak suç mudur efendim. Bu masumların beraatını isterim.

Hem İslam'ı öğrenmek suç değildir efendim. Bir gayri Müslimin ayin yapmasını dahi suç saymamıştır kanunlarımız ve emniyet mensuplarımız. İsterseniz size bir örnek vereyim:

Mesela yıl 1987.

Yer Van.

Şikayet bir üst düzey bürokrattan.

u2014 Karşıdaki binada ayin var.

u2014 Adresi verir misiniz.

u2014 Şu karşıdaki mahallede.

u2014 Karşıdaki hangi mahalle.

u2014 Cumhuriyet mahallesi olmalı.

u2014 Biliyoruz orasını. Orada ayin falan yok.

u2014 Yoksa siz de mi onlardansınız memur bey?

u2014 Allah müstahakkınızı versin sizin muhbir bey.

u2014 Sizi de ihbar edeyim mi?

u2014 Kapatın telefonu işimiz var şimdi.

O ihbara istinaden gidildi bahsedilen yere. Kapı çalındı. Birileri kapıyı açtı.

u2014 İyi günler efendi dedi memur bey.

u2014 İyi günler polis bey.

u2014 Burada ayin yapılıyor. Hakkınızda şikayet var. İçeri girebilir miyiz?

u2014 Evet. Burada ayin yapıyoruz. Ama Yahudi'yiz.

u2014 Affedersiniz. Sizi Müslüman zannetmiştik! Öylece gelmiştik. Haydi Allah'a ısmarladık. Devam edebilirsiniz dedikten sonra avukat son hamlesini yaptı.

u2014 Efendim bu insanlar Yahudi olsalardı burada olmayacaklar mıydı. Müslüman oldukları için mi buradalar dedi.

Neyse ki mahkemenin adil kararıyla ve Hak eri avukatın muhteşem savunmasıyla dava beraat etti. Tahliyelerle peyder pey masumlar hürriyetlerine kavuşuverdi.

Evet dostlar bu zulme rahmetlik Özal son verdi. Dindarlara serbest bir şekilde dinini öğrenme yolu açılıverdi. Tahmin ederim ki Özal'ın hayatına mal olan kahramanlıklardan biri de bu idi. Ama kalabalıklar bunu çabuk unuttu. Sonra geldi 28 Şubat. Bir elim musibetle kendine getirdi dinlerini yaşamak isteyenleri heyhat.

Yine mazlum olanlar dua kapısına sarıldı. Bin yıl sürecek denen 28 Şubatı 163 gibi tarihin karanlık dehlizine yolladı. O masum anlar mazlumların ahının semaya çıktığı feryatlardı. Bu nedenle göz yaşlarıyla etrafı yeşerten mağdurlara kısacası bu millete Rabbim yeniden bir beyaz dönemi açtı.

Bu defaki sofrada dindarlar çok fazla nimet gördüler. Onların hakkıydı tabiki bunca nimet. Ama şaşırmış ve üzülmüştüler. Bu sayısız nimetlerden neden bunca zaman mahrum bırakılmışlar diye. Başladılar bu nimetlerden istifade etmeye. Hepsi bizim olsun daha başka yok mu diye.

Fark edenler bunu, fırsat bildi durumu. Masumları ve muhafazakarları birbirine düşürmekte buldular tek umudu.

Hakkın yolunda gittiklerini zannedenler ise vazifelerini ihmal ettiler. Kendi işlerini bırakıp başkalarının görev alanına girdiler. Hakları olmayan bir hakkı almak için ortalığı fitne kazanına çevirdiler. Neredeyse 28 Şubattan ve 163. maddeden daha ağır bir bedeli millete ödettiler.

Yüreğim yanarak diyorum. Ey mazlum kalabalıklar! Biraz insaf edelim. Biraz insaf. Aldığımız haklarımıza şükredelim. Bunca nimet şükür ister. Şükrü görmezse gider. Hakkıyla şükredilirse gerisi de gelir.

Biz biz olalım. Geçmişi hiç unutmayalım. Açtığımız bu beyaz sayfayı da kapatmayalım.

Unutmak bu demde nimet değil nankörlüktür. Fotoğrafın tümünü görmemek ise nakıslık ve menfaatperestliktir.

Bediüzzaman hazretlerinin dediği gibi Bence yol ikidir: Mizanın iki kefesi gibi. Birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.

Bunca nimeti unutmak mahfazan Allah pusuda bekleyen zalimlere ve münafıklara davetiye çıkartabilir.