Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2395.78
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Ağustos 2022

Bitmeyen vals politikası

Rusya’yı caydırmak için uygulanan yaptırımların hiçbir işe yaramadığı ortadayken naralar atmaya devam eden Avrupa’nın önde gelen devletleri, hâlâ açıktan sanki başarılı olmuşçasına sallıyorlar da sallıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres ile birlikte Ukrayna’da Zelenskiy ile bir araya gelebilirken bir yandan da işgali kınayıp, BAYRAKTAR SİHA’ları satıyor.

Başka bir yandan da Rusya’ya uygulanan yaptırıma katılmayıp daha ötesine geçerek S400 alımı konusunda yeni anlaşmalar yapıyor.

Bundan 10 yıl önce Yeni Osmanlıcılık tanımlamaları ile Arap Baharı hedeflerinin gazı sonrasında İslâm Coğrafyalarında "abilik" görevi üstlenmeye çalışan Türkiye’nin bugün Kafkaslar ve Orta Asya’da Türk Devletleriyle işbirliğini artırırken Rusya ile yakınlaşması anlaşılması güç bir paradigma değişikliği olarak görülebilir.

Türkiye’nin Lale Devri’nden bu yana uyguladığı politika aslında aynı:

“Güç dengelerini gözeterek maksimum kazanımı elde etme.”

İttihat Terakki’nin yönetim kararları sürecinde ve Kıbrıs Harekatı'nda kendi yumruğuna güvenerek kazanımlar elde etmek isteyen bir Türkiye olsa da hikâyenin çoğunda akıntıya karşı kürek çekmek yerine akıntıdan faydalanmayı tercih eden bir anlayış hâkim.

Oldukça da doğru bir tutum bu...

Hamaset sizi ancak cahil topluluklar arasında bir yere getirir, dış politikada Kuzey Kore’den başka cahil yok.

Emin olun?

Herkes menfaatini artırmak için atılması gereken adım ne ise onu atmaktan geri durmuyor.

Burada esas mesele menfaatleri ortaklaştırabilmekte...

Avrupa Birliği bu anlamda çok güzel bir örnek...

Kavga alanlarını birer kazanım alanı hâline getirince yüzyıllarca birbiriyle kanlı bıçaklı olanların nasıl da kardeş olabildiğini gördük.

Türkiye ne güneyindeki ne de doğusundaki devletlerle kanlı bıçaklı değilken neden kavga siyasetini sürdürsün ki?

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Şam’a gitmesi anlamlı...

Ama bu bir görev değil.

Daha çok Suriye ve Rusya’nın Türkiye’nin iç politikasını çok iyi gözlemleyerek doğru zamanda doğru adımları atma girişimi...

Türkiye’nin hesabının Esed yerine PYD/PKK ile olduğu unutulmaz ve ABD’nin bu oluşuma karşı koruması dikkatten kaçmazsa Türkiye’nin politikasının merkezinde ABD’yi geri adım attırmak olduğu çok rahat anlaşılır.

Öncelik ABD’yi yola getirmek.

Olmazsa, ondan sonra karşısına almayı düşünebilir ki, bunun için Türkiye'nin ekonomik olarak hazır olmasının imkânsızlığı bu seçeneği kafadan eliyor.

Çünkü Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya yaptırımlar getiren Avrupa’yı gaza getiren ABD’nin Türkiye’nin ihracatının yüzde 60’ını yaptığı bu coğrafyayı karşısına konumlandırması ne kadar sürer sizce?

Türkiye, Batı grubunda kalmaya devam ediyor.

Yaptığı sadece Çin’e karşı çevreleme serüveninde kazanımlarını artırmak için Rusya ile vals yapmak.

Vals en ince hareketi ise Türk Devletleri Teşkilatı.

Nereden nereye...

Bir emirle vals yasaklatan politikalardan valsın kralını yapan politikalara...

AK PARTİ’NİN EN ZOR SINAVI

20 yıl önce adalet ve kalkınma vaadiyle iktidara gelen AK Parti’nin anketlerde kendi tarihinin en düşük oylarını aldığı bir zamanda 21.yılını kutlaması birçok soruyu gündeme getirdi.

İktidarı kaybetse bile AK Parti’nin devam edeceğini düşünenler kadar partinin kapatılacağına inananlar da var.

AK Partili kurmaylarla yaptığım görüşmelerde partideki düşüşün ciddi olduğu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarışı tek başına kazanacağı bolca dile getiriliyor.

11 milyon 40 bin 139 üyesi olan bir partinin daha vizyoner olmasını bekleyen geniş kitleler var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 saatlik uykularla ortaya koyduğu çabanın yarısı ortaya koyulsa yeter.

MÜSAADENİZLE

30 Ağustos’ta Ara Formül ile tekrar buluşuna kadar bir haftalık, kısacık bir müsaadenizi istirham ediyorum kıymetli okurlarım.

Yoğun geçeceği çok belli olan bir seçim dönemi öncesinde bir haftalık güç toplama arasının peşinden kaldığımız yerden aynen devam edeceğiz.