Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2398.86
BIST 100
10167.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Mart 2020

Biz niye yenildik?

Korona vesilesiyle bazı kesimlerin din düşmanlığı tekrar nüksetti. Sosyal medyada abuk sabuk mesajlar paylaşılıyor. İğrenç karikatürler de cabası. Hiç birisi düşünce mahsulü değil. En ufak bir zekâ parıltısı, nüktedanlık ve orijinallik taşımıyor.

Onlarca yıl öncesinin o basit köy öğretmeni ile imamı arasında mukayeseye dayanan Kemalist jargon, tekrar ısıtılıp toplumun önüne, cehaletin bilmem kaçıncı versiyonu olarak konuluyor.

Yapılan bilimin önemini vurgulamak değil; koçbaşı şeklinde kullanılarak bu milletin manevi değerlerine saldırmak. Klasik bir Kemalist refleks...

Korona karantinası sayesinde KURAMER yayınlarından çıkan “Kur’an’ı Anlama Yolunda” isimli kitabı okuyorum. Mehmet Paçacı tarafından yapılan tebliğin arkasından gelen soru-cevap faslında konuşmacı konuyu “Biz niye yenildik?” sorusuna getirince ister istemez dikkatimin uyarıldığını hissettim.

Sahi biz niye yenilmiştik?

İpek yolu by-pass edildikten sonra, sömürgeciler ta Çin’e ve Endonezya’ya kadar giden deniz yollarını ele geçirdikten sonra, Amerika’yı keşfettikten sonra Avrupa’ya ciddi bir kapital yığdılar. Biz bununla baş etmeye çalıştık ama sonuçta o harbi kazanamadık. Bunun için yenildik biz; içtihat yapmadığımız, Kur’an’ı anlamadığımız vs. için yenilmedik”

Bu satırları okur okumaz aklıma birden sosyolog Baykan Sezer geliverdi. Kanaatimce merhum da bütün ömrünü bu çetin soru için harcamıştı: Biz niye yenildik?

Merhum Sezer‘de eserleri ile yukarıdakine benzer neticeye ulaşmıştı: Batı, Doğunun koruyucu devleti olan Osmanlıyı aşamayınca etrafını dolaşmak niyeti ile açık denizlere açılır, tesadüfen keşfettiği yeni toprakların zenginliklerini gemiler ile Avrupa’ya taşır. Yağmalanan zenginlikler ile endüstri devrimini gerçekleştir.

Olay bu kadar basit! Burjuva basar parayı bilim adamlarına verir talimatı: Benim üretimim için şöyle şöyle makineler icat et.

Yani olayın din ile alakası yok. Gelişen dünya şartları ile alakalı. Ne dindar olduğumuz için geri kaldık ne de dinden uzaklaştığımız için. Batının Doğu’yu sömürmesine engel olamadık, o kadar.

Peki, bu denklemde Kemalist/Batıcı kafa nerede?

Batı tarafında!

Şöyle: Burjuva Kiliseyi çıkarları açısından sakıncalı görünce eskiye, geleneğe ve kendisine ayak bağı olan bütün değerlere karşı savaş açar. Hukuku, devleti, sınırları yeniden dizayn etmeyi planlar.

Kemalistlerimiz ise işin sırrına vakıf olamadıkları için gördükleri değişikliklerin bilimsel ilerlemeyi doğuran sebep olduğunu sanıp başladılar büyük bir iştiha ile bu doğrultuda gayret sarf etmeye.

Bas bas bağırdılar: Din terakkiye manidir.

Ezber cevap zaten hazırdı: Dini terk ettiğimiz için geri kaldık.

Şu iki hususu da zikretmek sanırım hakşinaslık gereği olsa gerektir:

İlki gerçekten dindar kesimlerin içerisinde bu tür eleştirileri hak eden numuneler yok değildi. Lakin onlar dünyada olan bitenin müsebbibi olmadığı gibi mevcudiyetlerini karşı cenahın hatalarına borçlu idiler.

İkinci husus ise Kemalist zihniyetin icraatlarının bizden ziyade Batının ekmeğine yağ sürüyor olması. Bunu, taklit hastalığının yaratıcılığın önündeki en büyük engel olmasından tutunda, Batı karşısında Doğu’yu savunmasız bırakacak “Hilafet” gibi kurumlarımızın kaldırılmasına kadar sayılabilecek pek çok örneği var.

Ama en mühimi sorunun teşhisindeki hatada hala daha aynı ısrarın yapılıyor olması. Milletin manevi değerlerine saldırmakla bilimin gelişeceğinin vehmedilmesi.

Oysa Batılı yazarlar tarafından kaleme alınmış herhangi bir bilim sosyolojisi kitabı karıştırılmış olsa idi, hatada bu kadar kaşarlanmış inat gösterilmesine imkân verilmemiş olacaktı.