Dolar (USD)
32.46
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2426.95
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Ekim 2023

Bizim hikâyemiz...

2000’li yılların başı...

Türkiye’de ekonomik, siyasi, sosyal kriz zirvede...

Sıkıntılardan bunalan halk yeni bir çıkış yolu bulabilmek için daha önceki hizmetlerinden memnun oldukları yepyeni siyasi kadroya fırsat vermekte...

*

Millî Görüş camiası stres altında; kendilerine yeni bir yol çizen “yenilikçiler” millete hizmet, “gelenekçiler” ise iktidara en üst perdeden muhalefet etme derdinde... Camiadaki bu hareketli günler önce AK Parti’yi, sonrasında ise HAS Parti’yi doğurmakta...

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığında kurulan Has Parti, çoğunluğunu Millî Gazete ekibinin oluşturduğu kadroyla Dünyaya Yeni Söz’ü yayım hayatına sokmakta... İkinci bölünmeyle birlikte Millî Gazete, Millî Görüş geleneğinden gelenlerin “merkez medya”sı olma özelliğini kaybetmekte... Bu ağır stres ve yönetilmesi imkânsız ortamda baht ve taht oyunlarına tutuşanlar, yıllardır birlikte yürüdüğü “beyin takımı”nı tasfiye etme yolunu seçmekte... Ne zaman?.. Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın 27 Şubat 2011’de vefatının kısa bir süre sonrasında...

Millî Görüş camiasının sesi, nefesi Millî Gazete; bu münazaalı dönemde büyük bir tenkisata giderek çalışanları ile yol ayrımına girmekte... Tenkisata tâbi tutular, “sudan çıkmış balık” misâli olan bitene bir anlam verememekte...

*

Bir tarafta bu süreç yaşanırken, diğer tarafta 9 Mayıs 2011 Pazartesi günü okuruyla buluşan ve beklentileri karşılanamayan Dünyaya Yeni Söz’ün yayım hayatı 73 günde sona ermekte...

Dünyaya Yeni Söz miadını doldururken, yeni bir Milat’ın temelleri 20 Ekim 2011’de Zeytinburnu’nda atılmakta... Ali Adakoğlu, siyasal fay hatlarının kırılganlığının arttığı “tavır” gazeteciliğine ihtiyaç duyulduğu bir zaman diliminde dava ve yol arkadaşlarıyla birlikte Milat gazetesini çıkarmaya karar vermekte...

Adakoğlu “bir hayalim var” diyerek çıktığı yolda “tavır” gazeteciliğine yön vermek için kolları sıvamakta... Neye tavır; haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme, sömürüye, hırsızlığa, arsızlığa...

*

Fakat daha yolun başında “Muhakkak güçlükle beraber kolaylık vardır” sınaması tecelli etmekte... Kolaylık ve umudun yeşerdiği günlerde “Yeni Türkiye’nin Geleceği” Milat’la büyük bir heyecanla yolculuğa çıkanlar, gelişen sıkıntıları göğüslemekte zorlanınca birer birer ayrılmakta...

Patron darda!..

Patron zorda!..

İşte böyle bir dönemde Ali Adakoğlu, “Abi gazeteye uğrayabilir misin?..” davetinde bulunmakta...

Dost; iyi günde çağrıldığında, zor günde çağrılmadan gelendir”e tezat olsa da ayrılanların yerine yolculuğa çıkmak varmış kaderde... Öyle bir yolculuk ki, “Yeni Türkiye’nin Geleceği” şekillenirken, zoru kolay eylemek için bir avuç insan birbirine omuz vermekte...

Yayımını sonlandıran Dünyaya Yeni Söz gazetesini imtiyaz sahibi işadamı Akif Gürdoğan’dan “bir hayalim var” diyerek devralan Ali Adakoğlu bütün zorluklara göğüs germekte...

*

Milat, daha çiçeği burnuna bir mevkute. En köklü gazetelerin bile ayakta durmakta zorlandığı “dijital çağ”ın başlangıcında “Yeni Türkiye’nin Geleceği”ne dair sözü olanların Milat’ı “zalime hasım, mazluma umut” olmanın tavrını yerine getirdi, getirmeye devam ediyor.

Yeni Türkiye’nin Geleceği” mottosuyla yayın hayatına başlayan ve “tavır”ını kamuoyuna yansıtan Milat tam 12 yıldır;

Bir taraftan Türkiye’deki derin yapıların antidemokratik oyunlarını deşifre ederek boşa çıkarırken, diğer taraftan ise Batı’nın hegemonyası altında âdeta “çağdaş köle” prangasıyla terbiye edilmeye çalışılan İslâm coğrafyasının “ruh haritası”nı analiz ederek kamuoyunu aydınlatmakta... Türkiye’de meydana gelen değişimleri “Milat farkı”yla tarihe not düşmekte...

İlk nüshasının yayımlandığı 20 Ekim 2011’den beri çizgisinden taviz vermeden, gül kokusuna ulaşmak için dikenli yollarda yürüyerek “Doğu ve Batı”yı İslâm Medeniyeti’nin zengin kültürüne, menba-ı saadete davet etmekte...

En zor zamanlarda haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme, sömürüye, hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa karşı bir “tavır” sergileyerek mazlumların gür sesi olmakta...

Nerede bir haksızlık, nerede bir mazlum çığlığı işitse din, dil, ırk, renk ayırt etmeden merhameti kuşanıp yardıma koşmakta...

*

Yeni Türkiye’nin GeleceğiMilat, dünyadaki “bütün tüyü bitmedik yetimin hakkını koruma” ahdinden ödün vermeden, 12 yıldır okurlarıyla buluşmaya devam ediyor.

Hak ve hakikat yolundan ayrılmadan, sizlerden alacağımız güçle, hep birlikte daha nice güzel 12 yıllara...

Rabbimiz, bu kutlu yolculuğumuzu kâim, inancımızın emrettiği kadîm tavrımızı daim eylesin.

***

GELENEKSEL GAZETECİLİK KAN KAYBEDİYOR

Fakat şunları da bir kenara not etmek gerekiyor. Dünya her geçen gün büyük olaylarla yüzleşirken, şartlar değişiyor. Artık gazete mutfaklarında eskisi gibi fikir kazanı kaynamıyor. 7’den 70’ine bütün toplum dijital ortamlarda sörf yapıp, gündem belirleyerek dünyaya ayar veriyor!..

Nasıl radyoların yerini televizyonlar, nasıl televizyonların yerini internet iletişimi aldıysa; kağıt sayfaları arasında yitik aranır gibi satır satır okunan mevkutelerin yerini de hayal ötesi dijital iletişim araçları aldı, almaya devam ediyor. Günümüzde X ve Z kuşağı gazete okumuyor.

*

Geleneksel gazetecilik yerini dijital gazeteciliğe bırakırken, buna paralel olarak gazetecilik eğitimi de bu trendi izlemeye başladı. Artık İletişim Fakülteleri’nde derslerde dijital gazetecilik anlatılıyor, dijital gazetecilik uygulamaları aktarılıyor ve çevrim içi gazetecilik pratiklerine ağırlık veriliyor.

*

Belki habercilik, yazarlık, editörlük değil amma yazılı basın eski günlerini arayacak. Geçen yıl 18 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sosyal Medya Yasası” ile bunun ilk emareleri görülmeye başlandı. 85 milyon nüfusu bulunan Türkiye’de 2022 yılında 1 milyon 866 bin günlük ortalama tirajı bulunan gazeteler 2023 Eylül ayı verilerine göre 1 milyon 739 bine düştü.

Bu kan kaybı, bu erime dünden bugüne ortaya çıkan bir durum değil. 2011’de 4 milyon 716 bin, 2012’de 4 milyon 792 bin, 2013’te 5 milyon 231 bin, 2014’te 4 milyon 941 bin, 2015’te 4 milyon 591 bin, 2016’da 3 milyon 602 bin, 2017’de 3 milyon 567 bin, 2018’de 2 milyon 882 bin, 2019’da 2 milyon 714 bin, 2020’de 2 milyon 132 bin, 2021’de 1 milyon 990 bin, 2022’de 1 milyon 866 bin, 2023’te 1 milyon 739 bin günlük tiraja gerileyen ulusal gazeteler istikrarlı bir şekilde her yıl kan kaybetmiş.

2011 yılında 4 milyon 717 bin olan ulusal gazetelerin günlük ortalama tirajının 2023 itibariyle 1 milyon 739 bine düşmesi yazılı basında yaşanan trajedinin boyutunu net şekilde anlatıyor. Bu t(i)rajik erimenin rakamsal değeri yüzde 60’lara tekabül ediyor.

Velhâsıl bu veriler, bu gelişmeler krizin derinleştiğini gösteriyor. Okur kitleleri her geçen gün zayıflayan yazılı basın, sıkıntılı günlerden geçiyor. “Hoşça kal yazılı basın, yaşasın dijital çağ” mottosu her geçen gün biraz daha yaygınlaşıyor.

HÂMİŞ:

Osmanlı Devleti’nin ilk yayım organı Takvim-i Vekayi’den (1831) sonra 21 Ekim 1860’ta Âgâh Efendi ve İbrahim Şinâsî tarafından yayımlanan ve sahibi Türk olan ilk özel fikir gazetesi Tercümân-ı Ahvâl’in çıkış günü Türk basınınca “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. Bu vesileyle şimdiden bütün meslektaşlarımızın “Gazeteciler Bayramı”nı tebrik ediyoruz.

***

ZALİMLERDEN DEĞİL, ALLAH’TAN KORKUN!..

Bugün, bütün zorluklara rağmen dimdik ayakta duran “Yeni Türkiye’nin GeleceğiMilat’ın yayım hayatına başlayışının 13. yıldönümü. Milat gazetesi ilk nüshasında “Allah’tan Korkun” manşetiyle Hakkari’deki kanlı saldırıyı okurlarıyla paylaşmıştı.

Önümde duran Milat’ın ilk nüshasına bakıyor; zamanın ruhuna hapsedilmiş karelerdeki “24 şehit, 22 yaralı” ifadesi bir kez daha yüreğime hançer gibi saplansa da “huzur” üzerine hayaller kuruyorum. Fakat zulümde sınır tanımayan “küfür milleti” fırsat vermiyor!.. Coğrafyamızın her yerinden yürekleri parçalayan fasılasız feryatlar yükseliyor. Kanlar akıtılıyor, ırzlara geçiliyor, hürmetler çiğneniyor, çocuklar yetim anneler dul bırakılıyor, haneler yıkılıyor, insanlığa dair ne varsa hepsi ifsat ediliyor.

7 Ekim’den beri Gazze’de soykırım yapan İsrail; beşikteki bebekleri, enkazlar arasındaki çocukları, yağmur gibi yağan beyaz fosfor bombalarından sevdiklerini korumaya çalışan canları katlediyor. Meskenleri, sığınakları, camileri, okulları, hastaneleri bombalanan Gazzeliler en temel haklarından yoksun bırakılarak tecrit, abluka, katliam, yıkım, tehcir, soykırım enkazı altında inim inim inliyor.

2 milyon 500 bin Filistinli mustazaf iman sancağını düşürmemek için her gün şehadete yürüyor. Bâtıl topyekun soykırımcı İsrail’e tam destek verirken, Hak görünenler ölüm sessizliğini sürdürüyor. Zulme rıza gösteren zalimler hâlâ “îtidâl, tel’în ve kınama” edebiyatı yapıyor. Bre gafiller zalimlerden değil, Allah’tan korkun!