Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2451.62
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Mart 2023

​Bol paralı bankacılık krizi

Ekonomide arz talep dengesi en temel göstergedir.

Bir şeye olan talep ile o şeyin arzı arasındaki ilişki fiyat başta olmak üzere birçok unsuru belirler.

Hizmetler, emtialar, kıymetli madenler ve hatta para bile bir maldır.

Talebe göre şekillenir.

Paraya olan sınırsız talep ise arz yönlü kontrolü zorunlu kılar.

Neticede kimse “Bana para verme kardeşim!” demiyor.

10 litre süt alsanız “Tamam yeter, koyacak yerim yok, israf olur...” dersiniz ama para için bu durum geçerli değil.

Bu nedenle talebi sonsuz olan bir malın arzının sınırlandırılması o malın piyasası üzerinde belirleyici olan esas faktördür.

Tüm ekonomiyi işte bu paranın arzı belirler.

“Peki ama madem talep sınırsız neden para basıldıkça değeri düşüyor?” dediğinizi duyar gibiyim.

Çünkü para direkt kullanılan bir ürün değil.

Bir değişim aracı...

Kimse parayı ekmek arasına koyup yemez ya da sobada yakmaz.

Yani para kendi varlığı ile değişim aracı olma dışında hiçbir işe yaramaz.

Paranın ise değiştirilmeyeceği çok az şey vardır:

Mesela bazılarının şerefini, haysiyetini hiçbir para satın alamaz.

Veya bir insana para olarak değer biçemezsiniz.

Bunun gibi birkaç özel konu dışında paranın neredeyse satın alamayacağı hiçbir şey yok.

Bu nedenle de parayı elde eden, istediği diğer şeyleri elde edebileceğini düşünür.

Bunun sonucu olarak da sınırsız para talebi ortaya çıkar.

Paranın kağıt ve mürekkepten oluştuğu ve çok düşük bir üretim maliyeti olmasına rağmen para ile değiştirilen mal ve hizmetlerin para kadar kolay bir şekilde üretilemediği gerçeği işte her şeyi değiştiriyor.

Yani parayı basmak saatler sürüyor ama o paranın takas edildiği yani satın aldığı sütü üretmek çok daha fazla zaman alıyor.

Bu nedenle üretim araçlarını artırmayınca yani inek sayısını artırmayınca parayı artırmak teknik olarak pratik hiçbir fayda sağlamıyor.

Vatandaşlara verilen para artıp da üretim araçları artmayınca elindeki para ile daha çok mal ve hizmet alacağı düşüncesiyle talebini artıran vatandaş, istediği faydayı ancak kısa bir süre sağlayabiliyor.

Çünkü süt satan kişi her gün aynı miktar süt üretip satarken bir anda artan talep ile daha fazla süt istenmesi sonucunda malının kıymetinin arttığı düşüncesine kapılarak ilk başta bahsettiğimiz arz talep dengesini yeniden oluşturuyor.

Süt para kadar değerli oluyor.

Kâr etmek için bu işi yapan satıcı daha fazla kâr için fiyat artırıyor.

Bu durum tüm mal ve hizmetler için geçerli olan bir durum o basit arz talep dengesinin ir sonucudur.

Yani fazla para vermek fazla hizmet üretmek anlamına gelmiyor.

Bir anda verilen fazla para ile vatandaşın talebinin artması ve üretici ile satıcının fiyatı yükseltmesinden başka bir sonuç ortaya çıkmıyor.

Bu durum yüksek enflasyon dediğimiz olguyu tetikliyor.

Herkes her şeye zam yapıyor.

Hâlbuki olması gereken şey gelirleri yavaş yavaş artırmak ve üreticileri daha fazla üretim yapmaya teşvik edecek düzenlemelere girişmektir.

Lakin büyük finansal krizlerde piyasanın küçülmesinin engellenmesi için yani finansal bir kriz nedeniyle harcama yapmayarak “Ne gereği var şimdi bir şeyler almanın, cebimdeki para cebimde dursun, zor zamanlardayız.” düşüncesine girmesini engellenir.

Çünkü kriz düşüncesi harcamaların bir anda kesilmesi sürecini doğurabilir.

Yani vatandaş cebindeki para ile 10 litre süt alırken tasarruf etmek için bunu 8 litreye düşürürse işte fazla olan 2 litre süt ekonomiyi geriye götürür.

Tabii bunu sadece süt için düşünmeyin. Her mal ve hizmette böyle olur.

Sütçü geçinemediği için çalıştırdığı elemanı işten çıkarır. Yani işsizlik gelir.

Daha sonra bu da yetmezse ineklerden birkaçını satar.

Bu şekilde ekonomideki her alanda üretim gücü geriye gider.

İşte ülkeler böyle kriz dönemlerinde ekonominin geriye gitmesinin getireceği zararı yüksek enflasyondan daha büyük gördükleri için para basıp talebi canlı tutmaya çalışırlar.

Bu durum ise vatandaşta bir illüzyona neden olur.

Ekonominin gerileyişinde fiyatlama sorunu dengeli olurken yüksek enflasyonda fiyatlama sorunu çok büyük bir dengesizlik ile gerçekleşir.

Çünkü ulusal paranın satın alamayacağı ithalata bağlı ürünler ABD doları cinsinden fiyatlanır.

Para basarak ekonomilerini canlı tutmak isteyenlerin paraları da bu rezerv para karşısında değer kaybeder.

Çünkü ülke ekonomisinin ortaya koyduğu üretim, alım satım, ticaret ile bir değerdir ve oradaki para miktarı da bu değeri belirleyen unsurdur.

Ülkenin üretim gücü artmadığı hâlde para miktarının artması ülkenin değerini değiştirmez.

Küresel rezerv para olan dolar üzerinden bu değer sabit kalacağı için dolara karşı Türk Lirasının yani ulusal paranın değer kaybetmesi sonucu ile karşılaşılır.

Bizdeki sorun bu ama birkaç gündür ABD’de başka bir sorun var.

Kripto paralar ile çalışan üç ABD bankası battı.

Bilançoları yüzlerce milyar dolarlık bir büyüklükten oluşuyor.

Aslında mesele onların ekonomideki büyüklüğü değil.

Amerika gibi onlarca trilyon doların yanında bu para etkisi itibarıyla çok da büyük değil.

Ama parası olan vatandaşlara sahip çıkılmayarak paralarının batması bankacılık sistemine güven problemini doğurabilir ve aynı bizim 2001 krizinde yaşadığımız yıkımı tetikleyebilir.

İşte bu nedenle ABD hükümeti bankalarda hesabı olanlara sahip çıktı ve kayyum atamaları yaptı.

2008 krizinde Mortgage Kriziyle birlikte batan bankalara karşı “Bir daha asla!” denilen tarife yeniden uygulandı.

Sebebi ise çok basit, 2008’den çıkış için ABD’nin öngördüğü tek çözümün para basmak olmasıydı.

Pandemideki parasal genişleme de buna tuz biber oldu.

Yani ABD’nin bankaları ayakta tutmak için faizleri daha fazla artıramayacağı zamana yayacağı bir süreç baskın geldi.

Ama mesele ABD’nin finansal sistemi değil gümbür gümbür gelen Çin’e karşı ön almaktı.

Sanırım artık bu pek mümkün değil.

ABD’nin ekonomik adımları pekiştirebilmek için ek vergilerle yeni bir ekonomiye yelken açmaktan başka çaresi yok.

Ama silah sanayine yaptığı yatırım ile Çin’in etrafında kurduğu askeri ittifaklara bakılırsa ABD’nin başka bir senaryosu olduğu görülüyor.

Parasal genişlemede çıkılamayan bir dünyanın finansal baronları daha da zengin etmekten ve gelir uçurumunu açmaktan başka bir sonucu olmayacak.

Çözüm mü: Ya yeni ve her ülkenin söz hakkı olan bir küresel rezerv para ya da ABD dolarının basılmasında dünyanın söz hakkı edinmesi...

Bir diğer senaryo ise tüm ülkelerin paralarını dolara eşitlemesi ama bu pek mümkün bir senaryo gibi görülmüyor.

Bu tabloya göre Türkiye için dolar krizi riski bir miktar da uzaklaşmış oldu.

Kripto paralar da büyük bir zafer kazandı.

Eğer bankalara sahip çıkılmasaydı kripto dünyası yerle bir olurdu.

Bakalım balon fiyatlara karşı dünya nasıl bir çözüm bulacak...

Yoksa herkesin içinde olduğu ve ateşe doğru giden büyük bir helyum balonunda kaderimizin bizi götüreceği yeri mi izleyeceğiz?