Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2411.58
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Temmuz 2023

Bölgesel siyaset, mutlak rasyonalite ve Kürt realitesi

İç ve dış politikada karar alma süreçlerini etkileyen iç siyasal, toplumsal, coğrafi, tarihi, hukuki faktörlerin yanı sıra uluslararası hukuk, uluslararası örgütler, uluslararası güç dinamikleri, ulusal çıkar, tehdit, güç, kapasite, kimlik ve aidiyet, karar alıcı gibi birçok faktör bulunmaktadır. İdeal bir dış politika analizi ve devletlerin dış politikalarının temel amacı olan mutlak rasyonalite hususunun da diğer tüm faktörler gibi ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

Bu faktörlerden biri olan kimlik de bu analiz sürecinin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu etnik sosyal gruplar birden fazla, nicelik olarak yüksek veya düşük yoğunlukta veya kimi zamanda azınlık statüsünde olmayabilirler ancak devletlerin dış politika karar alma süreçlerinde doğrudan etkilidirler.

Özellikle demokratik devlet örneklerinde karar alma süreçlerinin toplumun her kesiminin katılımıyla olması, farklı etnik grupların hem iç siyasal hem de dış politika karar alma süreçlerine doğrudan etkileri olduğu söylenebilir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası toplum tarafından kabul görmeye başlayan demokrasi vurgusu, dış politika karar alma süreçlerini de etkilemiştir. Medyanın da daha yaygın bir şekilde kullanılması ile iç kamuoyunda dış karar alma süreçlerini çok daha fazla etkilemeye başlamıştır.

Yine demokratik yapılarda iç siyasal sisteme ait bürokrasi ve bürokratik siyaset, karar alıcıyı etkileyen psikolojik ve bilişsel faktörler, iç kurumsal yapıda farklı kurum ve kuruluşların çıkarlarının örtüşmesi veya çatışması ile bu durumun karar alıcı üzerindeki etkilerinin de dış politika kararlarını etkileyen unsurlar arasında yer aldığı söylenebilir.

Uluslararası örgütler, çok uluslu şirketler veya kişiler aktör olarak kabul edilse dahi başat aktör halen devlettir. Devletler politika üretirken farklı araçlar kullanıyor olsalar dahi, mutlak rasyonaliteye ulaşmak tüm devletlerin ortak amacıdır.

Yirminci yüzyılda ortaya çıkan kimlik, kültür gibi faktörleri dış politika karar alma sürecine dahil eden post-pozitivist teorilerde ortak nokta yine mutlak rasyonaliteye ulaşmaktadır. Mutlak rasyonalite arzusu içerisinde olan devletler için kimlik kavramı bu çerçevede önem kazanmaktadır. Zira devletlerin karar alırken ve politika üretme süreçlerinde hiçbir zaman objektif olamamaları dış politikayı zora sokabilir.

Devletler, sahip oldukları kimlikler sayesinde kimi devletleri düşman olarak algılarken kimi devletleri dost kategorisine koymaları doğru bir dış politika ile açıklanamaz.

Zira Sosyal Grupların Dış Politikaya Etki Yöntemleri ve PsikoPolitik İnşa Süreçleri Etnisite; din, mezhep, kabile, klan, ırk gibi toplumsal gruplardan bir tanesidir.

Etnik kimliğin tarihin derinliklerinden bu yana varlıklarını sürdürdüğü ve biyolojik bir ihtiyaç olduğunu yaratılıştan gelen bir olgu olarak varsayarsak Etnisite kavramını sadece millet olarak özdeşleştirmek bir genelleme olarak yanlışlık meydana getirmektedir.

Birden fazla etnik gruptan oluşan devletler de çok etnik yapılı devlet kategorisine girdiğinden etnik kimlik ve milliyetçilik ilişkisi çok etnisiteli devletler için geçerli bir konu olmaktadır.

Bu çerçevede Türkiye’nin ABD, Rusya, Fransa, AB gibi aktörlerle olan ilişkilerinde de Kürt etnik konusu Türkiye için bir yaptırım unsuru olarak kullanılmaktadır. Genel olarak bakıldığında Kürt meselesinin Türkiye’nin mutlak rasyonel temelli dış politika karar alma sürecine engel olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Ancak bu noktada Türkiye hem bölgesel güvenlik hem de uluslararası ilişkilerde politik yaptırım sorunu ile karşı karşıya kalmamak adına bu konuda uzlaşmacı ve diyalog merkezli politikalar üretmelidir.

Özellikle Kürt gerçeği ve Kuzey Irak ile muhtemel ilişkiler Türkiye’nin Kürt meselesinde esnek hareket etmesine imkân verecektir. Bu bağlamda Türk dış politikasında Kürt meselesinin eksileri, Kürt meselesini bir argüman olarak ortaya koyan aktörlere yönelik olarak karşı Argüman oluşturma yolu ile dengelenmelidir. Ancak bu argüman her iki taraf için negatif değil Pozitif sonuçlar temelli oluşturulmalıdır.

İç politikada olduğu gibi dış politikada da rasyonalitenin dışına çıkarak bazı gerçekleri göz ardı etmek, yok saymak tarihten gelen sorun ve hastalıkları depreştirmek veya tarihi belirsizlikleri kronikleştirmek anlamına gelebiliyor.