Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Eylül 2016

Böyle Ayrılık Olmaz

Farklılık neden ayrılık olsun ki? Bazen binde bir olunur. Bazen birde bin. İnsanlığın kardeşliğinde, el el eliğinde, beş parmağın beşi neden bir olsun? Beşi bir yerde bir el olsun. Elele olsun.

Farklılık gerekli ve bir o kadar tanışıp kaynaşma hikmetiyken, ayrılıkları, ayrı düşmeleri hazmetmek, belli bir mantığa oturtmak zor. Hangi kalp ayrılığa ikna edilebilir ki?...Aklı selim sahibi insan bunu hiç bir zaman tabii kalmış, yozlaşmamış bir mantığa oturtamayacaktır.

Savaş aslında ayrılığın hazmedilmemesidir de bir yandan. Büyük ayrılığa dayanamayan tarafların birbirini yok etme, bu ayrılığı görmek istemeyişidir de...O çoktan unutulmuş, saf vicdandan, yaratılıştaki köken birliğinin, karındaşlığın bir daha geri dönmemecesine uzağa fırlatılmışlığıdır. Kaybedilmiş bir başlangıca, olmayacak bir duaya durduğumuzun farkındayız, bu cümlelerle. Geri dönüyoruz. Gerici kavga ve savaş konularına...

Şimdi ayrılıkların kökenine dair bilinen metinleri tekrarlamak yerine azıcık hakça sızlanalım. İçimizden bir isyan çıkaralım.

Bir kere mensubu olduğumuz veya olmadığımız hemen her oluşumda ayrılıklar, şiddete varan kavgalar var. Sanki anlaşmazlık çağında insan. Sanki topyekun ergenliği yaşıyoruz soyca...

En ufak bir farklılığın durduk yerde ayrılık sebebi bellendiği ve kimi zaman ölümden beter halde yaşandığı malum. Fakat biz, küresel güçleri ve hep dışımızdakileri "Nifak tohumları saçtılar, bizi ayırdılar!" şeklinde suçlamak yerine, "Biz neden ayrı düşüyoruz? Kendi düşüncelerimizde var olan nifak, ayrılık nedenleri nedir?Onlar hakikaten kayda değer birer neden olabilir mi?" gibi sorular sormalıyız. Ayrılığın burnundan getirmeliyiz. Ayrık otlarıyla bağı bahçeyi sarmadan daha yakından ilgilenmeliyiz.

Tevhid/Birlik, Bir'i merkezine alan kalplerin çevrelenmesi ve aşkın tavafı düşüncesine sahip olduğunu iddia eden bir coğrafyanın, ayrılıklar ve savaşlar coğrafyası olmasında bizim kendi payımız nedir? Eğer kaderin kendine yeter bir irade ile yaratılmış insanın irade etmesi ile harekete geçen külli bir oluş olduğuna inanıyorsak, birleşmeyi, birlik ve beraberlik içinde barışa koşmayı biz mi istemiyoruz? Bu coğrafyada yaşayan ve Tevhid inancına mensup olduğunu iddia eden her şahsiyetin bu soruyu alnına doğrultması ve nefsini bu anlamda vurması gerekir. Bu hesaplaşmadan sonra hala ayakta kalan yanı; barışçıl, silm'den yana tutum sergileyen yanıdır.