Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2403.21
BIST 100
10297.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Eylül 2014

Bu çocukların başka bir şeye ihtiyacı var (I)

Eğitim sisteminin sınav odaklı oluşu, sınavlar söz konusu edilmeden sistemi tartışmayı medya gündemi açısından işlevsiz kılıyor. Gösteri çağında, medyada görünürlüğe kavuşamayan hiçbir konu en katı gerçeği bile dile getirse, kamusal bir tartışmanın konusu haline gelemiyor. Medya, esaslı bir eğitim tartışmasını, seyirlik bir malzeme olmaması sebebiyle gündemine almak konusunda bilinçli bir ihmalkarlık içinde.

Öte yandan medya; 'çocuk istismarı', 'çocuk cinayetleri' ya da 'uyuşturucu kurbanı gençler' haberlerini, zaman zaman gündemine yaptığı aksiyoner bir katkı olarak kabullenip sunumunu yapıyor. Bu ise bu tür başlıkların, meselenin anlaşılmasına katkı sunmasından öte seyirlik bir korku filminin fragmanı olarak kendisini izlettirebilme potansiyeline sahip olmasından kaynaklanıyor.

Eğitimin esastan bir tartışmayı mümkün kılacak bir dikkati bulamadığı böylesi günlerde, TEOG (Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş Sistemi) tartışmalar yarattı. Sistemin bir dizi teknik kusuru üzerinden yapılan bu tartışmalar; ülkenin yüz yılı aşkın bir süredir muhtaç olduğu eğitim-öğretim meselesini konu etmek olarak değil 3.sınıf bir etüt merkezindeki rehberlik hizmeti düzeyinde sürdürüldü.

TEOGsonrası liselere yerleştirme sürecinde yaşanan sıkıntıların eğitim-öğretim kurumlarının mantığı, yapısı, içeriği ve işlevi dışarıda tutularak ele alınması; kuşkusuz tüm bir sistemi sorgulamanın zahmetini yüklenmek yerine, kolay yoldan eğitim meselesine duyarlı görünmek konforunu sunuyor. Mesele görüntü olunca da düşünce ve çaba üzerinden yürüyecek bir sorgulama, bu ülkenin çocuklarının yaşamına köklü bir biçimde tesir edecek olsa bile tercih edilen bir başlangıç noktası olarak kabul görmüyor.

Türkiye'de pek çok alanda yaşanan Abdurrahman Çelebi enflasyonu eğitim alanında da kendisini gösteriyor. Koyunun olmadığı yerlerden aşinası olduğumuz bir sima olan Abdurrahman Çelebi'ye kimse 'keçi' olduğunu söyleyemiyor. Hal böyle olunca Türkiye'nin en temel meselesi olan eğitim meselesi, dostlar alışverişte görsün riyakarlığının tatmin aracı olmaktan öte bir ilginin konusu edilemiyor.

Çocukları için 'iyi bir gelecek' arzusunda olan aileler için de durum aynı. Sistemin, çocukları ile birlikte kendilerine biçtiği 'diploma avcısı' rolünü çaresizce icra ediyorlar. Diploma avcılığının 'İyi bir gelecek' ülküsü üzerinden meşruluk havuzunda arındırılarak, 'meslek' ve 'kariyer' ufku ile hayat stratejilerinin vazgeçilmezi olarak belirlenmesi, mevcut şartların çocukların ruhsal gelişimlerini, inanç ve değerleri üzerindeki aşındırıcılığını ve bunların olası sosyal sonuçlarını görmeyi engelleyici bir perde işlevi görüyor.

Öte yandan TÜİK verileri bu ufku karartıcı sonuçları ortaya koyuyor. TÜİK'in verilerine göre gençlerde, öğrenim düzeyi yükseldikçe işsizlik oranı artıyor.

Milyonlarca öğrenci arasından, 'seçkin' olarak kabul edilen lise ya da üniversitelere gidebilenlerin oranı küçük bir grup oluşturabilecek kadarken; 6 yaşından başlayarak zorunlu eğitim tezgahında en az 12 yıl 'zorunlu ders dinleme' , zorunlu Coğrafya, Matematik, Kimya öğrenme, ruhen bulunmak istemediği yerlerde estetikten yoksun bina ve sınıflarda bedenen varolma mecburiyetinde bırakılan milyonlarca öğrenci, 'eğitim sistemi' sahnesinin figüranlığına itiliyor.

Sosyolog, Profesör Emre Kongar da bu figüranlığı zerre miktar sorun etmeksizin İmam-Hatip okullarına alınan kayıtlar üzerinden 'Çocuklarımızı Çalıyorlar!' diye feryat ediyor. Cumhuriyetçi yazarımızın ve dahi toplum bilimcimizin, okullar ideolojik torna tezgahı haline getirilirken sesi çıkmıyor, figüranlaştırılmış milyonlar ilgisini çekmiyor da TEOG Gazisi hiçbir yere yerleşemeyen iki yüz bin öğrencinin İmam-Hatip'e kaydı sorun oluyor.

Gerçi Abbas Güçlü'yü Türkiye'nin en iyi eğitim yazarı sanan Emre Kongar'dan fazlasını beklemiyorum. Söz İmam-Hatip'ten açılmışken önün açıldığı, hükümetten destek gördükleri iddia edilen, medeniyet şarkılarında 'Asım'ın nesli' ile özdeşleştirilen İmam-Hatip okulları neden ilk iki yüz bine giren öğrenciye değil de son iki yüz bin öğrenciye talip oluyor?

Emre Kongar'dan biraz uzaklaşıp 1916'ya kadar gidip başka bir toplum bilimciyi, Ziya Gökalp'ı hatırladığımızda, eğitim meselesine yaklaşım ve bu doğrultuda yapılan tespitler bakımından yaşadığımız seviye kaybının boyutları ortaya çıkıyor.

Ziya Gökalpyukarıda zikrettiğim TÜİK verilerine farklı bir açıdan katkı sunuyor.

Altını çizerek hatırlatmak istiyorum; yıl 1916u2026

Diyor ki Ziya Gökalp 'Ülkemizde öğretim ve eğitim işleri yaygınlaştıkça ahlak bozuluyor, manevi değerler yıkılıyor, ruh hastalıkları, beyin bunalımları artıyor.'

Hadi buradan devam edelim!

Haftaya inşallahu2026

[email protected]

@_aydinali