Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.98
Gram Altın
2477.09
BIST 100
10568.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Ekim 2016

BU TOPRAKLARIN KADERİ (I)

Yüzyıllardır anavatan olmuştu bize bu yerler. Kendi içinde huzuru yakalaması yanında tüm dünyaya adalet dağılmıştı buralardan. 140 yıl önce ekildi ihanet tohumları bu topraklara. Batının eliyle ekilen tohumlar yerli işbirlikçileri tarafından sulandı ve yetiştirildi.

İlk ihanetin kurgulayıcısı ve destekçisi İngilizler olmuştu bu topraklarda. Osmanlıyı içerden yıkmanın adı olan Meşrutiyet ilan ediliyor, uygulanması için de her yola başvuruluyordu. Tarih 29 Mayıs 1876'yı gösteriyordu ve İngiliz donanması Çanakkale Boğazı'na yakın bir yerde her ihtimale karşı başarısız olursa darbecileri bekliyordu.Bugüne kadar yapılan darbelerin anası olan bu darbenin ardından çıkan Osmanlı yeniliyor ve doğuda Kars, Ardahan ve Sarıkamış Rusya'ya veriliyor, batıda ise Balkanların ekseriyeti elden çıkıyordu.

  1. Abdülhamid tarafından "Ülke şartlarına uymuyor" gerekçesi ile tatil edilen Meşrutiyet bu sefer "Almanlar gibi düşünen subaylar" vasıtası ile Siyonistlere talep ettikleri Filistin topraklarının verilmeyişi ve Ermenilerin Doğu Anadolu'da bağımsızlık talepleri dedevreye girerek 24 Temmuz 1908 de II Meşrutiyet Darbesi ile tekrar ilan edildi. Her ikisinde de batının önünde en büyük engel II. Abdülhamid'di. II.Meşrutiyet darbesinden sonra I. Dünya Harbi çıkacak ve Osmanlı tarihten silinecekti.

Arzu edilen olmuştu ama II. Abdülhamid hala görevinin başındaydı ve batı ondan kurtulmalıydı. II. Meşrutiyet darbesi akabinde İstanbul'a Selanik'ten getirilen "Meşrutiyetin koruyucuları" adlı ittihatçı subayların askerlerin arasına sızarak onları "Şeriat isteriz" naralarıyla kışkırtıp 31 Mart 1909 ihtilalini gerçekleştirdiler. Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, Bulgarlar, Romenler, Sırplar ve Arnavutlardan oluşan 15 bin kişilik ordu başında Alman taraftarı Mahmut Şevket Paşa ve Enver Paşa ile İstanbul'a II. Abdülhamid'i devirmeye geliyor, II. Abdülhamid'in kan dökülmesini istememesi bu ihanet ordusunun emellerine ulaşmasına vesile oluyordu.

Artık ülkede İngiliz taraftarları ile Alman taraftarlarının yönetim kavgası başlıyordu. İttihatçılar ve itilafçıların koltuk uğruna girdikleri kavgalar ülkeye pahalıya mal oluyor, 21 Haziran 1912 Halaskar Zabitan Gurubu İsyanı ile ülke yeni bir darbeye şahitlik yapıyor ve akabinde Balkan Harbi'nin yolları açılıyordu. Osmanlı'nın yeni bir yenilgiyle karşı karşıya kaldığı bu savaş tarihi mahku00fbm edecek anlaşmalarla sonuçlanıyor, Osmanlı Balkanlardan tümüyle çıkıp Anadolu'ya çekiliyordu.

Alman-İngiliz rekabeti bu topraklarda bir kere başlamıştı ve devam ediyordu. Bu rekabet yerli maşalar tarafından yürütülüyor ve darbelerle destekleniyordu. 23 Ocak 1913 Babıali Baskını ile Alman taraftarı Enver Paşa darbeyi gerçekleştirirken, bunu hazmedemeyen İngiliz taraftarlarının 12 Haziran 1913 teki darbesi ile ortalık toz duman haline geliyordu. Atlar tepişiyor, otlar eziliyordu. Çeşitli hilelerle iktidarı alaşağı eden Almanlar ve taraftarları bu sefer kendilerine hizmet edeceğine inandıkları Enver Paşayı ayak oyunları ile Osmanlı ordusunun başına getirmişler ve Osmanlı'yı kendi saflarında I. Dünya harbine sokmuşlardı. Tek gaye Almanların Avrupa'da çembere alınmaması idi. Bu gaye ile savaşa sokulan Osmanlı son nefesini vermiş, buna sebep olan Enver-Talat ve Cemal Paşalar emellerine hizmet ettikleri ülkeye, Almanya'ya kaçmışlardı.

Batı, karşılıklı savaşta yıkamadıkları Osmanlı'yı, içine ektikleri nifak tohumlarıyla bölmüş, idarecilerini yanında besledikleri beslemeler ile öldürtmüş, topraklarını masa başında pay etmiş, geleceğini anlaşmalarla ipotek altına almıştır. 1876 da başlayan darbeler süreci Osmanlı'yı paramparça etmiş, tarihe hasta adam olarak yazmıştı. Bu lekeyi alnımıza kazıyanlar yine bu topraklarda yaşayan ama batı kültürüyle yetişmiş sözde aydınlar ve ihtirası uğruna ülkesini satmaktan imtina etmeyen aklı evvel hainlerdir. Kendi kültürüne yabancı kalmış, batı ideolojisine hayran yetişmiş bu kesimin açtığı yara aradan yüz yıl geçmesine rağmen kapanmamış, 2016'nın baharında yüreklerimize yangın düşürmüş, ocaklarımıza ateş salmış, evlatlarımızı şehit etmiş, kızlarımızı dul, çocuklarımızı yetim bırakmıştır.

Bu toprakların kaderi Cumhuriyet döneminde de değişmemiş, aynı senaryo her on yılda bir farklı aktörlerle ama aynı zihniyetle tekrar tekrar sahneye konmuştur.

Bu son oyun olur ümidiyleu2026