Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ekim 2023

​Bugün değilse ne zaman?

Tam da Suudi Arabistan ABD ile nükleer enerji gelişme projeleri hususunda İsrail’i tanıma karşılığı anlaşma yapmışken; tam da İran’ın rezervleri üzerindeki kotanın gevşetilmesi konuşulurken, tam da Türkiye-İsrail arasında bölgesel işbirliği çalışmalarına ilişkin tasarılar ortada dolaşırken çok enteresan bir denklemin, daha doğrusu denklemsizliğin ortasına düşüverdik.

Elektrik, su, internet… Her geçen saatte Filistin biraz daha dünyadan izole ediliyor. Askeri harekata saatler kaldı. Canımız çok sıkkın. Korkum bu zalimlerin tüm dünyanın gözü önünde hiç çekinmeden unutulmayacak bir acıya sebep vermeleri ihtimalinden kaynaklanıyor.

Batı’nın Mısır’ı Refah Kapısı’nı açma hususunda ısrarla zorlaması ve kandırmak için maddi tekliflerde bulunması; İsrail’in bu defa Filistinlileri topraklarından topyekün çıkarmak için hazırladığı master planın en göze çarpan safhası. Batı Şeria’daki gibi Gazze’nin de mahalle mahalle boşaltılıp Yahudilerin yerleşimine açılmasından ziyade bu defa ordu gücüyle ciddi bir alan işgali hatta tüm Filistin’in işgali planlanıyor olabilir.

Tüm bunlar olurken 1,5 milyar Müslümanlık İslam dünyasından sadece birkaç ülkenin sesi yükseliyor. Geri kalanlarsa sadece bir şeyler söylemek için konuşuyorlar. 1975 yılında ABD’nin kendi öz yeğenine şehit ettirdi rahmetli Suudi Kralı Faysal’ın hikayesi geliyor aklıma.

Kral, petrol üreten İslam ülkelerine liderlik edip Yom Kippur Savaşı sonrası Filistin topraklarından çıkmayan İsrail’e destek veren ülkelere petrol ambargosu koyunca derinden sarsılan Batı dünyası, bir numaralı şeytanları Kissinger’a Kral’a yollamıştı.

Misafirini çölün ortasında karşılayan Kral masasına sadece deve sütü ve hurma koydurmuş, Kissinger’ı son derece soğuk karşılamıştı. Kissinger “amborgo bitmezse petrol kuyularınızı vururuz” diyerek küstahça kendisini tehdit edince Kral Faysal tarih sayfalarından silinmeyecek bir cevap vererek Kiisnger’ı perişan etmişti. “Bizim atalarımız hurma ve süt ile yaşardı. Petrolümüz olmazsa biz yine yaşarız. Ama sizler petrolsüz yaşayamazsınız.”

Amborgo ABD’nin öylesine belini kırmıştı ki caddelerde, yollarda arabalar daha az benzin harcasın diye bugünkünün aksine azmi değil asgari hız sınırları getirildi. ABD sanayisi inanılmaz derecede sarsılmıştı. Enflasyon hızla baş göstermiş ve borsalarda ciddi kayıplar yaşanmışı. Tüm bunlar sosyal dengeyi de bozmuş ABD kaynayan bir kazana dönüşmüştü.

Tüm bu tablonun mimamarı olan Kral, ABD’de okuyan yeğeninin bir bayram günü sarayına gelip kendisini şehit etmesiyle iktidarından edilince Suudilerin üzerinde müthiş bir korku oluştu. Ondan sonra gelenler derhal ambargoyu bitirdi. Vanalar açıldı. ABD ve Batı kurtuldu…. Bir daha da Suudiler ABD ile karşı karşıya gelmedi.

O gün Faysal’ın mirası korunabilse ve Suudiler başta olmak üzere diğer petrol üreten Arap ülkeleri dik durabilse bugün neler olurdu diye düşününce içim yanıyor. İslam dünyasına liderlik edip düşmanı köşeye sıkıştıran Kral’ın trajedik ölümü ne yazık ki o günün liderlerinin kalbine korku düşürdü. Öyle bir korku ki 1,5 milyar nüfuslu 58 ülkelik İslam dünyası Türkiye ve İran haricinde bu meselede halen daha yeterince dik duramıyor. Gerçekten çok acı bir tablo…

Selahaddin Eyyübi geliyor bu tabloyu düşündükçe aklıma. Menkıbelerde, 2 Ekim 1187 tarihinde Kudüs’ü haçlılardan geri alana kadar “hiç gülmediği” anlatılan büyük kumandan… Ortada onun gibi büyük bir kumandanın efsanevi davasının mirası ve bu yolda hayatından olmuş Kral Faysal’ın hatırası varken; yaşanan zulme karşı 58 ülkeden, (İran’ın gizli gündemleri ve Hamas’la olan ilişkileri çerçevesinde savurduğu tehditler haricinde) sadece Türkiye’nin tam anlamıyla acıyı sahiplenerek, itidalli ama pozisyonunu ve kimliğini kaybetmeden açıklama yapması, ısrarla meseleyi sahiplenmesi coğrafyamız açısından tek başına olması sebebiyle gerçekten çok acı. Türkiye, (bir iki zayıf sesle destek verenler tatlı su kurnazlarını saymıyorum) itidalli ve insani haykırışında yalnız kalmamalıydı. “Bugün değilse ne zaman?” diye sormak lazım. Bugün birlik olunmayacaksa ne zaman olacağız? 50 yıl önce başaramasalar bile dedelerimizin denediğini denemeden vaz mı geçeceğiz? Onların hatalarından ders çıkarıp, birbirimize daha çok kenetlenip bu zalimlerle mücadele edemez miyiz?

İsrail o topraklarda, “Neden müdahale etmedik? Nasıl da böyle uyuşuverdik, Gözümüzün önünde nasıl bunlar oldu?” diye yıllarca kahrolacağımız şeyler yapmadan önce bir olmak için çok az vaktimiz kaldı. Umarım ahirette Sultan Selahaddin’in gözlerine bakamayacak bir pasiflikte kalmayız. Umarım onlarca yıl bu hezimetle yaşamak zorunda kalmayız.

Yer, Türkiye’nin yanıdır. Selçuklu ve Osmanlıdan kalma kültürel mirasın ve tecrübenin etrafında birleşmenin zamanıdır….