Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
34.57
Gram Altın
2413.05
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Nisan 2021

Buruk bir Ramazan

Onbir ayın sultanı, başların tacı, gönüllerin ilacı, kalbe huzur, ruha mutluluk veren, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olan Kur’an ayı Ramazana girmiş olmanın buruk mutluluğunu yaşıyoruz. Bir yıldan aşkın bir süredir hayatımızda olan ve hayat standartlarımızı alt üst eden bir virüs ile mücadele ederken rutin olarak kabul ettiğimiz her anımız olağanlıktan çıkarak olağanüstü bir hal almaya başladı. Koronavirüsün gölgesinde geçen sene Ramazan ayında hayatımızda birçok ilkleri yaşar olduk. Cemaatsiz ve bahçesi çocuksuz camiler, teravihsiz akşamlar, pidesi soğuk iftarlar, sessiz sahurlar, misafirsiz sofralar ve daha birçok anormal durum hayatımızın normali oldu.

Bu yeni durum hayatımızı sessiz bir şekilde işgal ederken olayın en acı tarafı ise bu işgale geçerli sağlık sebepleri nedeniyle sessiz kalışımız ve durumu kabullenişimiz oldu. Bunaldığımız ve en sıkıştığımız anlarda ise Kanunî Sultan Süleyman’ın o meşhur sözünün arkasına gizledik bütün bahanelerimizi:

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi”

Sonra da maske, hijyen, mesafe üçlemesini hayatımızın en MÜHİM meselesi haline getirdik. Bu kadar acı tablonun içinde ise tedbirsizliğimizi listenin sonlarına doğru itip görmezden geldik.

Herkes üzerine düşen görevi gerektiği gibi yapmış olsa idi kim bilir belki de baharı erkenden karşılayacaktık. Maalesef kimse bir virüs kadar görevini layıkıyla yerine getirmedi. Görevini en iyi şekilde yerine getiren bir virüs ise hayatımızı alt üst etmeye yetti.

Hani bazen laf olsun diye arkadaş ortamlarında söylediğimiz “Nerde o eski Ramazanlar?” diye başladığımız cümleleri şimdilerde laf olsun diye değil de, gerçekten söylüyoruz. Hem de başına sitemli bir “ahhh” ekleyerek.

“-Ahhh, nerde o eski Ramazanlar!?”

Ömrümüz çocukluğu yarım kalmış ergen modunda geçiyor. Dün hayıflandığımız durumu bugün dert etmeye dahi vaktimiz olmuyor. Bugünümüz dünümüzden, yarınımız bugünümüzden daha kötü bir hal almaya başladı. Tedbirler ne kadar sıkılaştırılırsa sıkılaştırılsın artan vakalar, ölüm oranları psikolojimizin sarsılmasına neden olurken yarınlar için karamsarlığımızı artar oldu.

Bu kadar olumsuz duruma rağmen başı rahmet olan Ramazan ayına girmiş olmamız içimizi bir nebze de olsa serinletecek ve umutlar yeşertmemize vesile olacaktır inşAllah.

“Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.” düsturuyla büyüklerimizin bize tavsiye ettiği kısmî kapanma tedbirlerine uyarak özlemini duyduğumuz eski Ramazanları hep birlikte yaşayacak olmanın umudunu içimizde diri tutmalıyız. Gayretini göstermediğimiz cefanın sefasını da göremeyiz. Sefayı hak etmek için cefaya katlanmak gerek. Aksi takdirde bize fırsat olarak sunulan ülfetler külfete dönüşür ve umutların üstünü kara bulutlar kaplar.

Umutların üstüne kara bulutlar çökmemesi için içinde bulunduğumuz rahmet ve Kur’an ayı Ramazan’ı hakkıyla idrak ederek, tavsiye olunan tedbirlere uymalıyız. Hem fiili hem de kavli olarak üzerimize düşen görevleri icra ettiğimiz takdirde sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayının sonunda virüsten de kurtulmuş oluruz inşAllah.

Oruçlu iken sahurdan iftara kadar nefsine hâkim olabilen insanın kendi sağlığı için kendisine tavsiye edilen tedbirlere uyması zor olmasa gerek. Bir günde yaklaşık on altı saat açlığa dayanabilen insanın, tedbirlere uymakta ‘zorlanıyorum’ ifadesini kullanması bir akıl çelişkisinden başka bir şey olmasa gerek. Müslüman yürekler, en zor günlerde en diri hale bürünürler.

Bu mübarek günlerde eylemlerimizin yanında dualarımızı da diri tutarak oruçlu dillerimizle el açıp Mevla’ya, felahımızı ümit etmeliyiz. Dua, ruhumuzu ve umutlarımızı diri tutan eylemlerin başında gelir. Hele ki bu dua iftara yakın bir anda oruçlu bir gönlün dilinden dökülürse Rabb’imizin katında daha makbul olacaktır.

Bu ayın, maskeli, mesafeli, tedbirli ve buruk son Ramazanımız olması duasıyla tedbirlere uyup, üzerimize düşen görevi hakkıyla yerine getirebilmek ümidiyle…

Yarının baharını görebilmek için bugünün kışlarına direnmek gerekir.