Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2447.11
BIST 100
10173.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Kasım 2020

Büyük dönüşümün arifesindeyiz

FETÖ imamlarının ve tetikçilerinin yargılandığı Akıncı Üssü Davası sonuçlandı.

Şehitlerimizin ruhunu rahatlatan, şehit yakınlarını ve gazilerimizi bir nebze olsun teskin eden müebbet hapis kararları, ülkemiz üzerinde oyun oynamak isteyenlerin maşası olmaya tevessül edeceklere iyi bir “UYARI” olur diye umuyorum.

Ne Ünal Çeviköz gibi ABD ve Avrupa’dan yani Batı’dan çözüm beklenmeli ne de Türkiye’nin güçsüzleşmesi için her türlü fikir ayrılığını fırsat kollayan çeşitli istihbarat örgütlerinin kontrolündeki yapıların telkinlerine kulak asılmalı.

Ne sorunumuz var ise bu coğrafyada birbirimizle konuşarak çözmekten başka bir çaremiz yok.

Türkler, tarih boyunca “Birlik” oldukça korku salmış, parçalanıp bin bir boya “ayrılınca” düşmanlarının memnuniyeti dışında bir başarı elde edememiş.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin “değişen reflekslerini” çok iyi okumak gerekiyor.

Azerbaycan’ın işgal edilmiş Dağlık Karabağ’ı kurtarmasına verilen destek ve ardından Türk dünyasını birleştirecek Nahçıvan Koridoru tam da bu refleksi ortaya koyan bir gelişme...

Direksiyonun başında masonların olduğu zamanlarda “millî” sorunlara karşı kayıtsız kalmak için “Onlar ‘Şii’ biz ‘Sünni’yiz” ifadesi “bahane” edilmişti.

Tabiki esas dert farklıydı.

Bugün İsrail ile ilişkilerimizdeki bozukluğu göz önünde bulundurarak, “Onlar tarihte Museviliği seçmiş tek Türk kavmi olan Hazarlar’ın soyundan. Hâlâ da içlerinde birçok Musevi var.” argümanını bile satamadılar.

Neden peki biliyor musunuz?

Nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Meclis Grup Toplantısındaki 200 yıllık zaman vurgusunda...

Türklerin değerleri yücelten bir sancak altında topladığı 72,5 milleti bölüp parçalamak için 200 yıldır uğraşan düşmanların oyunu kademe kademe sona erdiriliyor.

Bırakın siyasilerin söylemlerini, devletin yürüttüğü politikalara çok iyi bakın.

Gidilen yer öyle basit bir yer değil.

Türkiye’nin; Çin ile ABD’ye karşı, Rusya ile ABD ve Çin’e karşı, ABD ile de Rusya’ya karşı yürüttüğü süreçleri “çok dikkatli” izlemek gerekiyor.

Biri için diğerinden vazgeçilmemesi Türkiye’nin etki alanının geniş tutulması bir şeylerin zeminini hazırlamak için...

Şu tablodaki tek boşluk Araplar...

Türkiye’nin Araplarla olan ilişkilerinde 100 yıl öncesinden farklı bir boyutun yakalaması artık zaruri bir hâl aldı.

Zira tek ayrık cephe burası kaldı.

Türkiye’nin, Libya ve Suriye ile başlatmaya çalıştığı bu süreçten rahatsızlık duyanlar Ortadoğu’daki maşalarını harekete geçirerek büyük bir planı sekteye uğratmaya çalışıyorlar.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş’ın geçtiğimiz gün dile getirdiği “Doğu Akdeniz meselesinde Yunanistan, Mısır ve Fransa ile birlikte Türkiye'ye karşı pozisyon aldık.” ifadesi bu durumun özeti gibi...

Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin hedefleri doğrultusunda istikrarlı yürüdüğünü gösteren başka bir gelişme daha...

Suudi Arabistan’ın açıkça uyguladığı ambargoya karşı Türkiye’nin sessizliğini nasıl açıklayabilirsiniz?

İlanın üstünden daha bir ay bile geçmeden Suudi Arabistan Kralı’ndan gelen “iş birliği” telefonu ile Arapların da Türkiye’nin bölgede “daimi dost” ve “gerçek müttefik” olacağının farkında olduğu gerçeğini göstermez mi?

Türkiye’nin doğusunda soydaşları, güneyinde dindaşları, batısında ise akrabaları ile bütünleşmekten başka bir hedefi yoktur, olamaz da...

Tek bilinmeyen bunun hangi değerler üzerinden yapılması gerektiğidir.

Batılıların uzun zaman önce kopyaladığı İslami değerleri “Batılı değerler kötüdür” düsturu ile istemeyenler(!) reform söylemlerinin önüne set çekmeye çalışıyor.

Türkiye’nin yürüdüğü yolu görüp ülkenin önünü açacak cesaret gerektiren adımların atılması için yönetimi teşvik etmek hepimizin sorumluluğu...

Bizim için sadece ilerisi var.

Artık, geçmişe hapsedilen ve bir kangren gibi sürekli önümüze gelen sorunları çözecek kalıcı adımları atmanın zamanı geldi.

Tüm kesimlerin sorumluluk alarak reform sürecine katkı sunması ve yeni bir anayasa ile süreci taçlandırmamızı sağlayacak fedakârlıkları yapması gerekiyor.