Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2411.69
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ekim 2020

Çarlinin İblisliği

Şeytan ayetleri ile İran petrolü ve nükleer enerji arasında bir ilişki kurabiliyor musunuz? Eğer böyle bir ilişkiye ikna olduysanız, Akdeniz enerjisi ile Charlie Hebdo arasındaki ilişkiyi yadsımazsınız.

Bildiğiniz üzere İslam dinini aşağılamak için Hindistan asıllı İngiliz ajan Selman Rüşdi’ye yazdırılan Şeytan Ayetleri kitabının 1988 yılında yayınlanması üzerine İslam dünyasında büyük protesto gösterileri olmuş, 1989 yılında Humeyni, Rüşdi hakkında 3 milyon dolar ödüllü ölüm fetvası yayınlamıştı. İngiltere kraliçesi ise Humeyni’ye inat Rüşdi’ye sahip çıkarak onu şövalye nişanı ile ödüllendirmişti. O gün kavga batının İslam’ın temsilcisi olarak gördüğü İran ile yürütülüyordu. 1998’de ise Hatemi döneminde batı ile iyi ilişkiler çerçevesinde Rüşdi’nin ölüm fermanı kaldırılmış. İran Rusya-Çin’den kopartılarak batı eksenine oturtulmuştu. 2003 sonrası ABD, Irak’ı bile İran’a altın tepside sunuvermişti. 2005-2013 döneminde İran’ı yöneten Mahmud Ahmed-i Nejad’ın yeniden milli politikalara dönmesi yüzünden batı yine ambargo ile İran’ı dışlamayı sürdürmüştü. Nejad’ın seçim yoluyla devrilmesiyle 2015 yılında P5+1 ülkeleri İran ile nükleer anlaşmaya varmışlar. İran’ı batı yanlısı politikaları uygulamaya mahkum etmek için İslam’a, Kur’an-a, Peygamber efendimize saldırıları aralıklarla sürdürüp gitmişlerdi.

Şeytan Ayetleri üzerinden Türkiye’nin iç politikasını şekillendirme çabaları olmamış mıydı? 1980 darbesiyle önü kesilmek istenen Milli politikaların ana ekseni olarak görülen MSP-MHP çizgisi rejim düşmanlığı, Türkçülük, şeriatçılık kavramları ile ötekileştirildi. Batı hegomanyasının sürmesi için alınan her türlü tedbire rağmen Milli politikaya inancın önü bir türlü alınamadı. Özal’ın 1989 yılında ilk sivil cumhurbaşkanı olması batıcıları ürkütmüş, batıcı politika-milli politika çatışması Özal’ın zehirlenmesi sonrasında farklı bir evreye oturtulmuştu. 1991 seçimlerinde MSP-MÇP-IDP ittifakı 12 Eylülcülerin binbir emekle mezarını hazırladıkları milli ekseni tekrar diriltmiş, 1984 yılında Urfa ve Van ile başlayan Milli görüşün yerel yönetimle tanışma sürecine 1989 seçimlerinde Sivas, Konya ve Kahramanmaraş ta eklenmişti. Milli çizginin iktidarını önlemek için yine İngiliz istihbaratının aparatı Selman Rüşdi’nin şeytan ayetleri Türkiye’de ısıtılarak Batı eksenli istihbaratçı Aziz Nesin eliyle gündeme sokuldu. Konya, Erzurum’da tutturamadıkları provakasyonu Sivas’ta PKK ile işbirliği yaparak tutturdular. 2 Temmuz Madımak ve 5 Temmuz Başbağlar katliamlarıyla 28 Şubat zulmüne zemin hazırladılar. 1994 yılında İstanbul ve Ankara dahil 28 belediyenin Refah partisi tarafından kazanılması her şeye rağmen Milli yürüyüşün durmayacağını gösteriyordu. Bin yıl sürdürmeyi planladıkları 28 Şubat zulmü ise 1999 depremi ile yerle yeksan oluverdi. 3 Kasım 2002’de AK Partili günler başladı.

2011 Arap Baharı operasyonlarında da yine batı İslamın değerleri üzerinden toplumları manipüle etti. Amerikalı Rahip Terry Jones’in 20 Mart 2011’de Kur’an-ı Kerim’i yakması sonrasında Afganistan’da çıkan olaylar zincirinde, ABD ve batılıların Arap Baharı operasyonlarını yönlendirmeleri Müslümanları terörize etmelerinin yanı sıra, Suriye’de ve İslam coğrafyasında kurdukları, DEAŞ, Boko Haram gibi örgütlerle Müslümanları soykırıma tabii tutmalarına meşruiyet zemini hazırladılar. İngiliz MI6 servisinin DEAŞ içindeki elemanlarının kafa kesme görüntüleri arasında Charlie Hebdo’nun peygamberimize ve islama hakaretleri geldi gündeme.

Fransız istihbaratının dahlinin olduğundan şüphe etmediğim 2015 Charlie Hebdo saldırısı ile Fransa’nın Total gibi şirketlerinin çıkarlarını korumak için Libya, Mali, Çad, Fildişi sahillerinde katliama varan operasyonları unutturulmak istendi. Türkiye-Nijerya ilişkilerinin geldiği nokta açısından da Müslümanlar hakareti hak ediyordu Fransızların gözünde. Charlie Hebdo’nun 2015 provakasyonları öncesinde Total Rum kesimi ile Akdeniz’de 10, 6, 7 ve 11’inci parsellerde enerji arama anlaşmasını imzaladı. Oldu bittiye Türkiye’den gelen itirazın bir şekilde bastırılması gerekiyordu. Charlie Hebdo’nun iblisliği geldi gündeme. Charlie Hebdo’nun operasyonu ile Dünya liderleri Paris’te Je Suis Charlie sloganları altında yürüyerek Fransa’ya taziyelerini Müslümanlara ise nefretlerini kustular. Oluşturulan ortamda Türkiye’nin haklı itirazının sesi kısıldı.

İblis Charlie Hebdo’nun bugün yine neden Peygambere hakareti gündemine aldığını sorarsanız, Türkiye öncülüğünde Müslümanlara büyük bir operasyon planladıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Batı emperyalizmi, Müslümanlara yapacağı her operasyondan önce, İslama, Kuran-a ve Hz. Peygambere saldırarak, oluşan tepkilerden kendisini mağdur göstermiştir.

Fransız öğretmenin başının kesilmesi hikayesi ise tıpkı 2015’te olduğu gibi inandırıcılıktan uzak. Fransız tarih öğretmeni Samuel Paty’in 16 Ekim’de öldürüldüğü gün BBC’de yayınlanan haberde görgü tanıkları, Paty’in Charlie Hebdo’nun nüshasını değil, çocuklara çıplak bir adamın fotoğrafını göstererek bu muhammed diyerek peygambere hakaretler yağdırdığını ifade ediyor. O gün 16 yaşında olduğu söylenen ve yargısız infaz edilen Çeçenistanlı çocuğun daha sonraki haberlerde 18 yaşına çıkartılması, Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhiddin el Karadaği’nin ifadesiyle gerek olay yeri gerekse fiziki imkansızlık sebebiyle bu cinayetin bu çocuk tarafından işlenme olasılığını sıfıra indiriyor. Gerçek katil bugün timsah gözyaşlarıyla mağduru oynayan Fransız istihbaratıdır. Olaydan 2 saat sonra 16 veya 18 yaşındaki silahsız bir çocuğun yakalanmayıp ta infaz edilmesi ve 2 gün sonra da Samuel Paty’in gösterdiği fotoğraf yerine Charlie Hebdo nüshalarının kamu binalarına yansıtılarak pis provakasyonun devam etmesi profesyonel bir Fransız orosbuluğudur. Fransa’da yaşanan adli bir olayın hemen ardından operasyon aygıtı Charlie Hebda tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı olaya dahil etme girişimi tuzak kuranların asıl niyetlerini ortaya sermektedir. Fransız istihbaratının cinayetleri dünya kamuoyunu ikna edene kadar sürmesi muhtemeldir.

Sayın Macron, ne kadar tepinirsen tepin, Afrika’dan ve Akdeniz’den elini çekeceksin. Dağlık Karabağ’da olduğu gibi Irak ve Suriye’de kurmaya çalıştığınız terör devletlerini yaşatamayacaksınız. Güneş kendisini balçıkla sıvamak isteyenleri de aydınlatır. Hakikatlerin erinden sonunda ortaya çıkması gibi kötü bir huyu vardır. Vesselam….