Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2413.87
BIST 100
10267.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Haziran 2016

Cavit Ersen

Türkiye'deki güzel ve hayırlı gelişmelerden birisi de okumaya ve yazmaya toplumun gösterdiği büyük ilgidir. Herkes bunun farkında. Kitap fuarları çok arttı. Son on gün içinde sadece İstanbul'da dört fuar açıldı. Anadolu fuar kaynıyor, Beyazıt'taki ise devam ediyor. Yazmayı ciddiye alanlar kadar 'yazar'lıkla şöhret, para ve statü kazanmayı düşünen de var. Eh onlar da mevsimlik yazıcılar olarak bu vadide kelebek ömürlerini yaşayıp gidecekler.

Yazmak iyi de, hakkını vermek zor. Alın teri, emek, gayret, sabır, tahammül ve kanaat ister. Bu meslekte en çok da tevazu olmalı. Birkaç ayda veya birkaç yılda yazar olunmaz. Bu sürede "Bismillah" deyip ilk adım atılabilir ancak. Asıl iş, ondan sonradır. Bizim genç yazarların en büyük eksiği, yaşayan veya vefat etmiş usta yazarları tanımamalarıdır. Sadece Necip Fazıl'ın birkaç şiirini okumakla, Cemil Meriç'in iki üç aforizmasını paylaşmakla, Cahit Zarifoğlu'nu vefat yıldönümünde hatırlamakla olmuyor. Edebiyatı 24 saat yaşayacaksınız. Soluk aldıkça düşüneceksiniz. Her tanıdığınız yazar, bir keşif gibi sizi kanatlandırmalı. İrfanımıza ömürlerini adayanları eski/yeni demeden tanıyacaksınız. İşte bu değerlerden biri de Cavit Ersen'dir. Bugün ne yazık ki onu tanıyan, hatırlayan, anan ve okuyan yok. Niçin? Çünkü 12 Eylül Darbesi'nden sonra nisyana terk edilen idealist yazarlarımızdan birisiydi. İnsan, bu nisyana isyan etmez mi?

Hiç olmazsa burada kendisinden bahsederek rahmetle analım. 82 yıllık bereketli ömrünü Allah yoluna, vatan ve millet uğruna harcamış bir abide şahsiyet, değerli bir mütefekkir ve müstesna bir romancıydı Ersen. 1970'li yılların efsanevi yazarı, gönül insanı, dava ve mefkure adamıydı. Bir dönemin kalem savaşçısı, edebiyatımızın cengaveriydi. Kızıl Zindanlar, Kara Zindanlar ve Zindanlar romanları Anadolu'da çok okunuyor, kütüphanelerde bulunuyordu.

Ahmet Kabaklı, Kızıl Zindanlar için şöyle demişti: "Yılan ağzından inci damlatılır gibi göz boyamaya yönelmiş, Türk neslini yıkmaya kasıtlı, çok eski düşmanın, bugün içeride ve dışarıda dost görünmeye kalkan çehresini, maskesi sökülmüş canavarlar halinde Cavit Ersen'in Kızıl Zindanlar'ında görünüz."

Cavit Ersen fikir namusuyla ayakta duran, çoluk çocuğunun nafakasını kaleminden çıkaran, ama kendisinden önce vatanını, milletini ve dinini düşünen, onlar için çırpınan ve koşan seçkin bir münevverimizdi. Gün olur, bir gecekonduya sığınır. Soğuktan titreyen çocuklarıyla perişan olur. Lamba ışığında roman yazmaya devam eder. Bir çok çileler çeker, acılar yaşar, ama her şeye rağmen azminden, sebatından ve inandığı, hak bildiği davasından asla vazgeçmez. Adana'da kurucusu olduğu Şehir Tiyatrosu'ndan ayrılmak zorunda kalır, öğretmenliği bırakmaya zorlanır. Bütün yollar onun için kapatılır. Ama o direnir. Yuvası yıkılan Ersen, çırpınır ancak ne devlet kademelerinde ne de özel sektörde iş bulamaz. Dostlarına yıllar önce şöyle veda etmişti: "Bir gün ben de fani olan bu hayatı terk edip gideceğim. Unutmayınız ki, bir gün sizler de bu fani hayatı, doyamadan terk edip gideceksiniz." Bu ikazla insanlara görevlerini hatırlatıyor, dünya hayatının ötesindeki asıl hayata hazırlanmalarını istiyordu.

Vefatından önce onu aramış, bulmuş ve kendisiyle bir mülakat yapmıştım. Görüştüğümüzde gözleri nemlenmiş ve "Ben bu millete çok hizmet ettim. Biliyordum ki, günün birinde beni de arayan soran olacak. Kıymet bilenlerin kadri kıymeti biline. Allah sizden razı olsun." demişti. Aslında bizim toplum olarak ona özür borcumuz vardı. Kitaplarını yayınlamadığımız için, gençlerimize bu ülkü sahibi, idealist, erdemli, faziletli fikir ve sanat adamını okutmadığımız için suçluyduk. Ama o hiç kimseye küsmemiş, kızmamıştı. İmanı kavi, gönlü geniş, yüreği büyüktü. Topluma küskün bir insan ararken tam tersine karşımda son derece vakur, mütevekkil, hoşgörülü ve olgun bir insan görmüştüm. İlk cümlesi, "Ben yıllardan beri inzivaya çekilmiş iken, daima ümit içerisinde sizlerin gelmesini bekliyordum. Bu ümidi hep yüreğimde taşıdım." olmuştu. Bir çay bahçesinde oturup konuşmuştuk. Bütün sorularıma tek tek cevap vermişti. Serdengeçti neslindendi, büyük hizmetleri olmuştu. Ama o tevazu abidesi adam, destansı hayatını önemsemiyor, çelebi bir tavırla, "Bir demdi geldi geçti, o mücadelenin içinde biz de nefer olarak yer aldık." diyordu. O mülakatta yakından tanıdığı Necip Fazıl'dan, Peyami Safa'dan, Tarık Buğra'dan ve Arif Nihat Asya'dan bahsetmiş, hatıralarını anlatmıştı. Sonra bu mülakatı Romancılar Konuşuyor kitabıma aldım. Tiyatroya ilgisi büyüktü ve iyi piyesler yazmıştı. Çeteler, büyük yankı uyandırmıştı. Sonra Taşkınlar Lokali. Beyaz İhtilal ve Günahkar Sokaklar romanları. Maarif meselemizi Benim Üniversitem'de anlatmıştı. Tarihu00ee romanları var:Boğata, Selahaddin-i Eyyübi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Murat Hüdavendigar, Fatih ve diğerleriu2026 Cavit Ersen'in kitapları bir an önce yayımlanmalı ve yazarımız eserleriyle yeniden doğmalıdır. Bu hayırlı doğumu bekliyoruz.