Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Eylül 2014

CEMAAT'İN 'POST' HALLERİ (I)

"Post" kelimesi ve/veya öneki söz konusu olduğunda modernlikten postmodernliğe, içinde bulunduğumuz durumda bazı kavramların başına getirilen "post" ekiyle anlatılmak istenenden (mesela postkolonyal vb) şeye ve hatta şeyh efendilerin postuna kadar bir dizi şey beraberce zihnimde canlanır.

Zihnimdeki bu canlanan şeylerin tamamen birbiriyle alakasız olduğunu söyleyemeyiz. Söz gelimi; şeyhin postu ile postmodernlik arasında bir ilişki var mı? Tabii ki var. İşte tartışmak istediğim şey, biraz da islam'ın bu yeni hallerine ait olduğu için yani İslam'ın post hallerine temas edeceği için geçişlilikleri direkt veya dolaylı olarak kurabiliriz. Zira artık "cemaat" ilişkilerini de bu post hallerde tartışmak, vakıayı anlamak için gerekli görünüyor. Bununla özelde sadece Gülen hareketini kastetmiyorum. Genel cemaat olgusunun, değişimlerine vurgu yapmak üzere kullanıyorum.

Meseleyi vuzuha kavuştırmak üzere çok kabaca tasnif edecek olursak, dini, modern ve postmodern kategorileri üzerinden ilerleyebiliriz. Peki bunların temel nitelikleri nedir? Nasıl tebellür ederler? Dini olan aşkın bir hakikat üzerine dayanır. Söz gelimi; İslam'a göre insandan bağımsız onu aşan tek bir mutlak hakikat vardır ve insanlar ancak o hakikate inanarak kurtulacaklardır. Modernizm ise, yine bir mutlak hakikat fikri üzerinde durur; ancak bu hakikat aşkın değil içkindir. Yani insan artık Tanrı'ya ihtiyaç duymadan, kendi imkanlarına dayanarak hakikate ulaşabilecektir. Tahnin dileceği gibi bu hakikat sekülerdir ve dünyanın sınırlarını aşmaz. İçkin tek hakikat fikri, modernizmin teori ve pratikte totaliter vasfını da ifşa etmektedir aynı zamanda.

Batı dünyası kilisenin kurtuluş ve hakikat fikri ile modernizmin hakikat anlayışının baskıcı doğasını Ortaçağ boyunca ve son yüzyıldaki totaliter uygulamalar ve dünya savaşları ile pratikte tecrübe etmiş, böylece hakikatin parçalandığı; kaynağı ister insan isterse Tanrı olsun tek mutlak hakikat fikrine itiraz eden postmodernliğe ulaşmıştır. Postmodernizm, her ne kadar kendisi de içkin ve insan merkezli ise de, din ve modernizmin tek hakikat fikrini sorunsallaştırmıştır. Bu ise, evrensel doğru fikrini yadsırken "doğru" kavramının bizzat kendisi göreli hale gelmiştir.

Postmodernizmin pratikte ortaya çıkardığı en önemli sonuç; köşeli olanları yuvarlak hale çevirmesi; yani herhangi bir görüş, düşünce, din ve ideolojiye sonuna kadar bağlılığı aramadığı gibi, tutarlılığı ve bütünselliği de yadsımasıdır. Dolayısıyla farklı dinlerden ortaya bir karışık yapmaya kendini açmaktadır. İkincisi de, din ve ideolojiye dair kırmızı çizgileri kaybettiği için yaptırımları anlamsızlaştırmaktadır. Tabii ki postmodernizmi tüketim kültüründen ve kapitalizmden bağımsız okumamak gerekir. Çünkü nihayetinde önemli olan ölçek büyüten kapitalizmin yükselişinin ve tüketimin önündeki ideolojik engellerin kaldırılmasıdır ki, postmodernizm bunu sağlamaktadır. Tam da bu sebeple postmodernizme, kapitalizmin ve tüketimin ideolojik zemini diyebiliriz. Her ne kadar postmodernizm ve ideoloji kelimeleri arasında bir gerilim ve görünüşte bir paradoks varsa da, postmodernizmin katı bir ideolojisi olduğunu iddia edeceğim. Bu katı ideoloji, tüketim sisteminin içine dahil olmayanları bir şekilde benzettiğinden, belki sert ve katı yüzü ancak bu tür durumlarda anlaşılmaktadır.

Modernizm, ülkeleri işgal ederek, açık sömürgeler oluşturarak totaliter doğasını gösteriyordu ve açıkça bu bir antipati oluşturuyordu. Postmodernizm ise sömürgeciliğin ve köleliğin yeni yüzünü yarattı. Darbe "modern "olunca ortalık silah ve tanklardan geçilmiyor, sokağa çıkma yasakları oluyor. "Postmodern" olunca, herkes darbenin ismiyle hizaya geliyor. Şimdi dünya sisteminin oluşturduğu aura içerisinde köle olmak için insanlar birbiriyle yarışıyor. Üstelik te köle olmak çok cazip fiyatlarla taksitlendirilmiş biçimde hayatın içinde yer alıyor.

İçinde yaşadığımız hayatı kaldırabilmek için, eski kölelerden daha fazla "ruhi" ve "bedeni" yükler çektiğimiz kesin. İşte tam da böyle bir teorik kavşak noktasında cemaatlaerin post hallerini tartışmak lazım. İnşaallah bunu da gelecek yazımızda yapacağız.