Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Eylül 2014

CEMAAT'İN 'POST' HALLERİ (II)

Cemaatlere birkaç boyutlu olarak bakmak gerekir. Birincisi, cemaat, toplumun içindeki en gerçekçi aidiyet biçimidir. Tarih boyunca cemaatler, sosyalleşmeden ferdi dünya ve ahiret bütünlüğü içerisinde eğitmeye kadar önemli fonksiyon görmüşlerdir. Bir ailede baba ve sonra çocuklar en yakınlarındaki cemaate üye olurlarken, tüm boyutlarıyla oraya bağlanmakta; cemaat de kişiyi topluma çok yönlü hazırlamaktadır. Büyüklere saygıdan, insanlar arası ilişkilerin nasıl gerçekleşeceği, kulluk, babalık vb. her şey oradan öğreniliyordu.

Ulus-Devlet yapılarına geçilince aslında cemaatin bu fonksiyonlarını yani kişiyi çok boyutlu olarak topluma hazırlama işini farklı kurumlar üstlendiler. Bu arada eğitim de bilgi ve eğitim alanında bir rol üstlendi. Fakat bu modernizmin doğası gereği seküler bir tarzda teşekkül etti. Dolayısıyla kişilere kazandırılacak uhrevi ufuk ve bunun gündelik davranış biçimlerine olumlu geri dönüşleri kayboldular. Cemaatler de eski fonksiyonlarını kaybettikleri için bu dönüşüm ve ufku sağlamak konusunda yetersiz kaldılar.

Cemaatler, bugün de devletin resmi olarak tanıdığı ve tanımladığı yapılar değildirler. Bu ancak toplumsal ve kültürel anlamda tanımlanmış ve işlev kazanmıştır. Ancak Osmanlı'nın son dönemlerinden bu yana cemaatlerin legalitesindeki bu sorunlu durum, yakın zamana kadar onları ancak varlık ve hayatiyetlerini devam ettirme yönünde hareket etme sınırları içerisinde tutmuştur. Bu hayatiyetlerini sağladıkları oranda ise, gündelik piyasa koşulları içerisinde dönüşmeye başlamışlardır. Dolayısıyla gerçekte ferdi her bakımdan manevi anlamda eğitme görevine sahip olan cemaatler, bugün geldiğimiz noktada tüketim, bireyselleşme, öznelleşme bağlamında araçsallaşmaya başlamışlardır.

İşte tam da bu sebeple, "cemaatler niye şirketler gibi çalışıyor?" sorusunu soruyoruz. Ya da cemaatlerin bir ticaret ve zenginleşme çevresi olarak işlev görmesini tuhaf buluyoruz. Yani cemaatlerin klasik beklenen işlevlerini yerine getirmesini bekliyoruz. Bu bağlamda cemaatlerin şirketleşmeleri, ihaleye girmeleri, devletten bazı alanları temellük taleplerini Türkiye tarihi içerisinde tecrübe ettik. Bunu sadece Ak Parti dönemine mahsus görmek de haksızlık olur doğrusu.

Halbuki cemaatler, devletle ve iktidarla aralarında belirli mesafe bırakmak zorundadırlar. Onların maddi gelirleri oraya devam eden, üye olan, gönüllü insanların katkılarıyla olur. Böylece cemaat, iktidara borçlu kalmadığı gibi; tam bir sivillik içerisinde insanları dünya ve ahiret bütünlüğü içerisinde eğitir. Şeyhlerin, cemaat liderlerinin de bu hizmetlerin görülmesi ve ilimden başka talebi olmaz.

İkincisi ise, cemaatler (sadece İslam dairesi içinde kalan cemaatleri konuşacak olursak) aynı zamanda İslam'ın kendi içerisindeki farklı düşünce, görüş, yaklaşım ve ufukları vermeleri bakımından da, toplumsal ve kültürel hayatın kendi çeşitliliği ve ilmi zenginliği içerisinde akmasını sağlarlar. Hepsini "Cemaat" kavramı çerçevesinde ifade edecek olursak, tarikatler, yorumlar, eğilimler, ekoller ve bunların küçüklü büyüklü toplumsal kurumsallaşma biçimleri; tasavvufi, kelami, fıkhi, felsefi açıdan farklı eğilim ve yaklaşımları temsil ederler. Bu durum, hem hayatın zenginliğini gösterir, hem de ilmi ve kültürel olarak farklı insanların yetişmesini, bir kültürel ve toplumsal tartışma zemininin oluşmasını sağlar. Böylece kültürel, ilmi ve toplumsal hayatttaki durgunluk da önlenmiş olur. Tarihsel tecrübemizde bu zenginliği tecrübe edebiliriz.

Bugün cemaatlerin yapısına dikkat edildiği zaman, bu kültürel ve ilmi zeminin olabildiğince sönük olduğunu söyleyebiliriz. Asıl işlevini kaybeden ve ticarileşen cemaatler, bu tartışmaları da böyle bir kültürel zeminden yapmamakta; çoğunlukla kendisine yeni alanlar açmak için kendisini iktidara sunumlamanın bir vitrini ya da gösteri merkezi haline getirmektedir. Dinsel konuşma ve söylemlerin birer show aracı haline getirildiği ve şahsi stand up'lara dönüştüğünü net bir şekilde gözlemlemekteyiz.

Yani cemaatler de tüketim toplumunun bir nesnesi haline geldi. Dolayısıyla bir çok "post" hallerini yaşamaya başladılar.