Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2393.91
BIST 100
10265.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Ocak 2015

Cemreler

"Yılın en zorba ve hoyrat zamanları da anarşizm de bahardan sorulur. Militan kadrosu 'üç' ile sınırlı; üç cemre, üç kamer. Dört tarafımızdan yükselen değişim çığlığına rağmen 'yeni' ve 'saf' olana uyanırız elbette. Umutluyuz baharın ev sahibi Nisan'dan. Hep umutlu olduk."

Hep havaya mı düşer cemre? Hayır. Gökyüzündeki bütün cisimler o cemreyi hisseder, o uyanışla tebessüm eder ve insanlığa muştular sunar. 'Göğün burçlarına selam' gönderenlerin de yüreklerine düşer. Orada his olur, heyecanla pişer, kelimelere dökülür, denemelere dönüşür ve insanlığın ortak vicdanına hitap eder.

Hep toprağa mı düşer cemre? Bereketin timsalidir toprak. Huzurun, istirahatin ve uyanışın simgesidir. Toprağa düşen cemre gönüllere de yayılır. Börtü böcek, bitki çiçek cümle mahlukat nasiplenir o nimetten. Uyanmak için derin bir uykuya dalarlar. Ve sonra yine uyumak için tekrar dirilirler. Bu ölüş ve diriliş devridaim halinde sürer gider.

Hep suya mı düşer cemre? Tabii ki dereye, çaya, nehre, denize ve okyanusa düşen cemre, insanın bütün damarlarına da yayılmalı. Sıcak kanlar bütün bedenleri harekete geçirmeli.

"Bize huzuru hatırlatacak ve yaşatacak kaç insan kaldı? Zararlı izleklerin duygu ve akılda yaptığı tahribatın etkisiyle muhabbet ile şüphenin yeri değiştiğinden beri 'insan'a olan inancını ve ihtiyacını yitiren insan, huzurun varlığına inanıyor mu?" Kötümser tablolar çizmekten hiç usanmayanlar, bir ümit ışığını olsun göremeyenler, felaketi saadet yerine insanlığa sunanlar elbette büyük bir imtihan içinde. Peki kaçı farkında? Kederlenen kalplerin atışı azalıyorsa, gelecekten ümitler kesiliyorsa, hastalıklı ruh hallerine sahip olunuyorsa o yazıcıların hiç mi kabahati yok? O bedbin yazıcılar "Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en gür sada İslam'ın sadası olacaktır!" müjdesini duymadılar mı, duydular da unuttular mı?

Mihmandarımız bir ümit bahçesi olan Cemreler'de bizi huzurla dolaştırıyor. Bize sunulan his ve bilgi meyvelerini kabul ediyoruz: "Şanı dünyaya yayılmış Fatih, sanatkarlara ve sanata hatırı sayılır bir mesai harcıyordu. Çünkü güzellik için hep vakit vardı, olmalıydı." İşte büyük medeniyetimizin temel taşı olan sanatı hatırlatış. Sanatın, ulvu00ee duyguları yüreklerimize taşıdığını bu satırlar ifade ediyor.

"Şehir sürü sürü taşıyor bizi, dünyaya dair neyimiz varsa ne olabilmişseku2026 Kalabalıkları küçük hücreli evlere, taşıtlara tıkıştırıyor. Ahalinin sabah gevşeyen ipleri, akşamüzeri geriliyor iyice. Herkes anlıyor ki, eve dönüş vakti gelmiştir." Eve dönüş, yani kendimize, değerlerimize, asıl mekanımızau2026 Yeni duyduğum düşündürücü söz: "Ev evliyadır." Akl-ı selim, iki kelime ile huzuru işaret ediyor, kaybedenlere. Her fırsatta evi terk edenlere inat sığınış ve kurtuluş yeri ev olmalı. Cümle kötülüklerden ırak olup yeniden eve iltica etmeliyiz.

"Hem su hem de toprağın ağırlığını taşıyan insanoğlu, giden olduğu kadar kalan olmayı da başarıyor. İnsanlık yaratıldı yaratılalı, kim bilir kaç anne evladını, kaç evlat anne babasını uğurladı. Hayatta iken kalan olabilmeyi göze alanlar, hayatta iken toprak olabilenlerdi." Bu satırlar aslında irfanımızın özü sayılan 'ölmeden evvel ölünüz' sözünü şerh ediyor. Bize bizi anlatıyor. Ölümün hakikatini, hayatın manasını ve kadu00eem serencamımızı tasvir ediyor.

"İnsan sonsuzun yolunu aramaya ve bulmaya geldi dünyayau2026 Ve doğası gereği bitişlerin hiçbirine anlayışlı değildir, sevmez. Çünkü ruhu ebediyet üzerineu2026 Aklının durdurduğuna kalbi yol verir. Bu yüzden bitmek ve bitirilmek istemez, zaten bu mümkün olmaz." Sonsuzluk deryasında kulaç atanlar elbette sınırlı bir hayata, çitli bir bahçeye razı olamaz. Bizler Hazret'in ifadesiyle, "Ebed için yaradılmışız ve ebede namzediz." Şairler, cennete 'baba yurdu' gözüyle bakıyorlar haklı olarak. Öyleyse hazırlık da ona göre olmalı. Kısa, fani, geçici bir dünya hayatı bizim hayallerimizi de, rüyalarımızı da, sevdalarımızı da taşıyamaz.

Bir incelikler demeti Cemreleru2026 Bir şefkat ve sevgi yumağıu2026 Günümüzde yitirmeye çalışılan, göz ardı edilen, fark edilmeyen, günlük curcuna içinde hissedilmeyen güzellikleri bize hatırlatıyor. Kaybolan sesleri bize işittiriyor. Temelde aşinası olduğumuz ama bugün için idrak edemediğimiz irfan kelimelerini, inanç kavramlarını kulağımıza fısıldıyor. Kitap sayfalarında dolaşırken medeniyetimizin zarafetini ve ihtişamını bir kez daha görüyor, duyuyor, anlıyor ve seviyoruz.

"Sanatçının daimi bir endişesi var. Ve hep bir 'şiir' kaygısıu2026 Sanatın meskeni 'şiir'u2026 Bütün renkler, biçimler, sesler ve görüntüler, bir 'şiir'in izahıu2026" Sanat ve sanatçı hakkında ne çok şey yazıldı, çizildi bugüne kadar. Ama galiba en doğru tariflerden birini okuduk şimdi. Sanat bize umut vermiyorsa, üstün melekeler, kalıcı erdemler katmıyorsa bizi hakikate taşımıyorsa neye yarar?

Ey mürekkep hokkası yerine, kan çanağına umutsuz kalemlerini batıranlar, ey insanların yüreklerini onarmak yerine kanatanlar, ey her gün karanlık bir sabaha uyanıp etrafı simsiyah görenler! Ey kara kaplı defterlerine kara satır yazanlar, bırakın o mübarek kalemi elinizden. Çekilin kenara ve bir nevbahar gibi doğan yeni kalem efendilerini okuyun! Umulur ki, o 'ye's bataklığı'ndan kurtulur, hakikate erişirsiniz. Size de tavsiye edeceğim ilk kitap Elif Sönmezışık'ın Cemreler'i olacaktır.