Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2412.05
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Mart 2020

Cepheye taşınan tweetler

Bir kandil gecesi eller semaya açılmışken, acı haberler düştü yüreklere, dayanılması zor mu zor...

Ne mutlu şehadet makamına erişenlere lakin evlat acısı, eş acısı, baba acısı benzemez başka şeye yakar kor kor…

Sınır ötesinde bizler için, geleceğimiz için bir kandil gecesi, canlarını vatanlarına kurban etmeleri öyle üzmüştü ki, sabaha kadar uyku girmedi çoğumuzun gözüne. Rabbim şehadetlerini kabul eylesin, Ailelerine sabır, devletimize kuvvet versin.

Bir tarafta petrol kokusu almış, binlerce kilometre uzaktan gelmiş Amerika, bir tarafta sıcak denizlere ulaşma ideali için gözü dönmüş Rusya. Diğer taraftaysa Afrika’dan Arakan’a, Suriye’den Filistin’e dünya mazlumlarının sesi olmaya çalışan, yüzyıl önce kendisine biçilen cüce elbisesinden kurtulmaya çalışan TÜRKİYE…

Geçtiğimiz yüzyıl çizilen sınırlar ile adeta mayın tarlasına dönen Ortadoğu, rahat yüzü görmedi o günden bu yana...

Ortadoğu’daki kargaşa her dönem Türkiye için tehdit oluşturdu, gün geldi Suriye’nin Bekaa vadisinde örgütlendiler, gün geldi Irak’ın kandil dağında. Biz zayıfken çizdikleri sınırlar, hep pranga oldu ayaklarımızda, kalkmaya çalıştıkça terör belası ile oturttular bizi.

Ve yine sınırlar çizilmeye çalışılıyor yanı başımızda... Binlerce kilometre uzaktan gelip, sırf çıkarları için Suriye’de bulunan batılılara, ağızları açık hayran hayran bakanların ‘’ Suriye’de ne işimiz var’’ sözlerinin cızırtısı altında, buralarda yeni sınırlar çizmenize izin vermeyiz diye bağırıyoruz damarlarımız çatlarcasına.

Size sulh yakışır diyerek, hürriyetin yolunun güçlü olmaktan geçtiğini unutturanlar, son teknoloji silahları ve süper güç olmanın zorbalığı ile vuruyorlar. Vakti zamanında, Kayseri’de fabrikasını kapatıp gömdüğümüz uçaklar karşılığında verdikleri süt tozları ile ne kadar güçlenebildiysek, sahada o denli var olabilmiştik düne kadar.

Bugün ise son dönem savunma sanayimizde kaydettiğimiz ilerlemeler ile sınır ötemizde başarılı harekâtları yapabiliyoruz. Geliştirilen yerli silahlar ile Suriye’nin geleceğinde yeni Bekaa vadileri olmasın diye savaşıyoruz.

İdlib’e sıkışmış milyonların dermanı olmak için, 80 milyonun geleceği için, geleceğimiz için var olma mücadelesi veriyoruz. Bugün savaşı orda göğüslemezsek, yarın sınırlarımıza dayandıklarında geç kalmış oluruz. Ne Amerika ne Rusya dostumuz, denge siyaseti izlemekten başka çaremiz yok gibisinden bir şeyler anlatmaya çalışırdım lakin karşılığında ‘’sahilde nargile içiyorlar, askerlerimiz onlar için ölüyor’’, ‘’Sarayın savaşı’’ ,’’Askerimizin Suriye’de ne işi var’’ gibi cümleler duyarım diye irkiliyorum. Ve yine o geceye dönüyoruz...

33 yiğitin şehadete eriştiği, bizlerin hüzne ve nefrete boğulduğu geceye. İstesek de istemesek de bir savaşın içindeyiz bugün. Avlusunda gördüğü hırsızın, evine girip çoluk çocuğuna zarar vermesini beklemeden boğazına yapışan dirençli bir baba gibi...

Ve 18 yıldır bu yönetimin arkasında duran dirayetli bir milletimiz var çok şükür. İşte tam da bu nokta da birileri bu dirayetimizi hedef alıyor bugünlerde. Savaşın sadece cephede silah ile olmadığını ve bir savaşın kazanılmasında en büyük etkenin psikolojik üstünlük olduğunu bilenler, son yıllarda toparlanan özgüvenimizi ve umudumuzu yine bizden gözükenler ile yıkmaya çalışıyorlar.

Şehit haberlerinin ilk geldiği dakikalarda tweeter yıkılıyor, facebook kaynıyordu adeta. Şehit sayısı için yüzlerden bahsediliyor, insanlara hüznü ve öfkeyi bir arada yaşatmaya çalışıyorlardı. Savaşın sosyal medya cephesinde tweetler atarak, facebook paylaşımları yaparak insanlara öfke patlamaları yaşatmaya çalışıyorlardı. Bizden olanlar bile, marifetmiş gibi dakika başı şehit sayısı verme gayretine girmişlerdi, hangi cepheye tweet taşıdıklarından habersiz.

Mademki şehit haberleri geldiğinde bir şey dememiz gerekir; gözlerimiz dolarak, içimiz yanarak diyoruz ki ne petrol ne de para için ordayız. Uhud savaşında Ashabın dediği gibi haykırıyoruz “Bizim ölülerimiz Şehit, sizin ölüleriniz ise leş oldu”.