Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2398.34
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Cesaret mi? Esaret mi?

Cesaret, dört büyük erdemden birisidir. Din, namus, vatan, inanç ve kutsal değerleri savunmak ve korumak amacıyla insanın varlığını feda etmesidir. Bir başka ifadeyle "ölüm ile nefsini harcamasıdır." Bunların aksi tavırlar ise, korkaklık, zayıflık ve ahmaklık olarak kabul edilmektedir.

Tevhidin tarih boyunca mücadele amacı, Hakk'ın ve hakikatin, yani mukaddes olanın yeryüzü üzerinde yayılıp insanlara ulaştırılmasıdır. Sayılan değerler ise, aslında bu maksadı gerçekleştirmeye yöneliktir. Habil'in, kardeşi Kabil tarafından öldürülmesi, adalet ve zulüm, iyi ve kötü, doğru ve yanlış arasındaki savaşı akla getirmektedir.

Bütün peygamberlerin, Hakk, adalet, barış ve insanlık için yaptığı savaş, cesaretin bir sonucudur. Hz. İbrahim'in Nemrud'a, Hz. Musa'nın Firavun'a, Hz. İsa'nın pagan Romalılara, Hz. Peygamber'in (s) zalim müşriklere karşı yürüttüğü mücadele, tevhitle yoğrulmuş bir cesaretin göstergesidir. Bedir, Uhud, Mekke, İran, Mısır, Kudüs, Endülüs, Malazgirt, İstanbul'un fetihleri ve dünyanın en gelişmiş ordularına karşı Çanakkale'nin 'geçilmez'liği, cesaretin en yüce örneklerini temsil etmektedir.

Cesaret, akılla zirveye taşınır. Hendek savaşında derin hendeklerin kazılması, Tarık b. Ziyad'ın gemileri yakarak İspanya'yı alması, Alparaslan'ın kendisininkinden dört kat büyük bir orduyu kısa sürede yenmesi, Salahaddin'in Haçlıların elinden Kudüs'ü tekrar alması, I. Murat'ın Kosova'da kısa sürede büyük zafer kazanması, Fatih'in karadan gemileri yürüterek İstanbul'u fethetmesi, Yavuz'un geçilmeyecek denilen çölü ordusuyla geçmesi, Kanunu00ee'nin Osmanlı'nın sınırlarını Avrupa'nın içlerine kadar genişletmesi, cesaretin akılla ortaklığının örneklerindendir.

Cesaret, bir başka ifadeyle şecaat, insanın var oluşunun işareti olan nefsini/ruhunu, tüm kutsalları adına bedelsiz bir şekilde harcamasıdır. İnsanın cesaret ile uğruna canını harcadığı amaçlar, dünyevi çıkar ve faydalar üzerine bina edilirse, o zaman bu hal, ahmaklık ve tedbirsizliğe dönüşmektedir.

Ahlak filozofları, cesaret erdemini şu alt erdemler üzerine bina ederler; nefsin doygunluğu, yiğitlik, alicenaplık (yüce gönüllü), metanet (sağlamlık), hilm (yumuşaklık), temkinlilik (bir işin sonunu düşünerek ölçülü, önlemli davranma), şehamet (akıl ve zeka ile olan yiğitlik), dayanıklılık, alçakgönüllülük, hamiyet (bir kimsenin yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası ve erdemi, bu değerlere bağlılık), rikkat (incelik, nezaket).

Yiğitlik ve mertlik, insanın ruhuna ve bedenine, yani kendisine hakim olmasıyla ortaya çıkar. Korku ve tehlike anlarında ise akıl devreye girmeli, kişi işin sonunu düşünerek sabırla hareket etmelidir. Dolayısıyla bu durumda sabır, sebat ve tahammül ana ilkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelinen noktada kaygı ve korkuya asla yer yoktur. İşin sonunda zor ve sıkıntılı anları bertaraf edip, galibiyet elde etmek vardır.

Kemalat (olgunluk) yolunda mesafe alma, korku ve yenilgiden ürkmemek ve namerde/zalime boyun eğmemekle mümkün olabilir. Sabretmek; bela ve musibetlere karşı çelik bir beden ve ruhla hareket edip karşı gelmek, zafere ulaşan cesur kimselerin halidir. Aksi takdirde Endülüs'ü terk eden son İslam hükümdarının 'ah vahlar' içinde ağlayarak alay konusu olması gibi kötü akıbetler zuhur eder.

Cesaret sahibi kimse, tüm zorluklara karşı ümitsizliğe ve yılgınlığa düşmeden, azimle gücünü harcayarak, yorulmayandır. Bu hususta ruh ve beden gücü eşittir. İhmalkarlık ve gevşeklik göstermek, korkakların ve zayıfların özelliğidir. Cesur kişi, çirkin ve aşağılık bir eylemde bulunmaktan haya eden kimsedir. O, alay ve aşağılanmanın zilletinden onurla ve şerefle mücadele ederek ölümü gözü alıp, canını feda edendir.

Heva ve heveslerini dizginleyen ve tımar eden bu yiğitler, hazlarını ve şehvetlerini asla amaç edinmezler. Onlar bilirler ki, ebedu00ee ve kalıcı olan mükafatların yerini, hiçbir geçici zevk alamaz.

Yiğitlik, gösterişle bir araya gelmez. Gösterişte, riya ve münafıklığın kokusu vardır. Riyakarlık, dünyevu00ee beklentileri olan kişileri esir alır. Cesaret sahibi, eziyet ve zorlu zamanların insanıdır. O, bunlara katlanmasını bildiği gibi, tüm olumsuzluklara rağmen, her türlü risk ve tehlikeye karşı hazırlıklıdır. Dolayısıyla en kötü ortam ve şartlar bile, onun için sadece aşılması gereken zorluklardır. Nihayetinde bu aşamalar, onun olgunluğun basamaklarını çıkmasında, geçilmesi zor olmayan badirelerdir/engellerdir.

Şu halde onur ve şeref zırhıyla meydana çıkan cesaret sahibi, korku ve tehlikeyi korkutan bir şekilde hareket eder. Yani, o, "ölümü öldüren" kahraman ve cengaverdir. Nitekim iki cihanın lütuf ve ikramları, onu beklemektedir.