Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2399.93
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Nisan 2017

CHP, Vesayetçi Sistemin Sözcülüğünü Yapıyor

Bilgi kirliliği ve dezenformasyon devam ediyor. Ana muhalefet partisi asli görevini yapmak yerine tezvirat yapıyor, eş zamanlı sosyal medyada fitne yaygınlaştırılıyor, yalana sığınmayı alışkanlık haline getiren bazı kalemler de manipülasyonu genişletiyor. Üçlü koalisyon yani ana muhalefet partisi, sosyal medya trolleri ve her daim milli irade karşıtlığı ile tanınan yazar çizer kadrosu referandum sonuçları üzerinden analiz değil, kaos meydana getirmek için yalana sığınıyor. Bir yandan toplum mühendisliği ile kardeşliğimizi hedef alıyor, bir yandan ise halk oylamasında aldıkları yenilgiyi perdelemeye çalışıyorlar.

Akıl tutulması yaşıyor, milletin aklıyla dalga geçiyorlar. Son günlerde ürettikleri materyal, ülke ikiye bölündü söylemi. Oysa seçmenin önüne iki tercih konuldu, millet tercihini kullandı. Milletin tercih kakkını kullanmasını ve çıkan sonucu bölünme olarak değerlendirme esasen toplumu bölme arzusunun göstergesidir. Ülke ikiye bölündü söylemi art niyetlidir ve bir niyet izharıdır.

Yazıma bu tespiti yaparak başlamak istedim. Çünkü iyi niyetli değiller. Ağır bir toplumsal deprem meydana getirmek istiyorlar. Ülkeyi enkaza döndürmeye çalışıyorlar. Oysa enkazın altında sadece şu veya bu toplum kesimi değil, herkes, tüm toplum kalır. Buna rağmen "Bölünme" ve "Kutuplaşma" tezi üzerinden statükosunu kaybedenler, gerilimle ayakta durmak için 80 milyonu hedef alıyorlar. Altını çizerek ifade ediyorum; Türkiye olarak bu söylemlere prim vermememiz gerekiyor. Aksi takdirde kaybeden hepimiz olacağız. Yüzde 51'i tartışmak bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. Yüzde 51'i tartışmak demokrasinin belli kesimlerce sadece araç olarak görüldüğünün göstergesidir. Yüzde 51'i tartışmak, millete olan güvensizliğin delilidir. Yüzde 51'i tartışmaya açanlar aynı zamanda profesörle çobanın oyunu birbirinden ayıran "seçkinciler"dir. Seçkincilik bu seçimde de hortlamıştır. Bunların kurmaya çalıştıkları tuzaklara düşmemek gerekir. Millet iradesi bu şekilde tecelli etmiştir ve millet iradesine saygı gösterilmelidir.

Bakın; 24 Nisan 1920'de TBMM Başkanlığı seçimi yapıldı. Adaylardan Celaleddin Arif Efendi 109, Mustafa Kemal ise 110 oy aldı. Atatürk 1 oy farkla seçildi. Trump toplamda Hillary Clinton'dan daha az oy almasına rağmen seçim sisteminin özellikleri nedeniyle Başkan seçildi ama kimse sistemi tartışmadı.

İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılmasına bir milyon küsur oyla karar verildi, ortaya çıkan irade sorgulanmadı. 1987 referandumunda eski parti başkanlarının siyaset yasağı yüzde 51'le kalktı, bugün yaşananlar dayatılmadı. Ancak bugün CHP, sergilediği tutum ile bir grup marjinalin söylemine esir oldu, yüzde 48'in temsili fırsatını kaçırdı. Fırsat kaçtıkça, kendisini toplaması beklenirken, aksi bir tutum sergileyerek tercihi evet olan milletle örtülü bir savaşın içine girdi.

Yazık.

Oysa milletle savaş yapılmaz. Millet, hiçbir dış ve iç baskıya aldırmadan, tamamen kendi iç dinamikleriyle bir sistem değişikliği gerçekleştirirken, küresel vesayet ve onun taşeronlarının hamlelerine "evet" diyerek güçlü bir cevap vermiştir. Bu cevaba sahip çıkmak, tüm siyasilerin görevi iken aksi bir tutum içerisine girmek 1960 darbesi ile başlayan, 61 Anayasası ile kurumsallaşan vesayetçi sistemin sözcülüğünü yapmak demektir. Barış ve özgürlük söylemleri altına gizledikleri asıl kimliklerini ortaya koyarak bu tutumda ısrar etmek tükenmek demektir.

Sözün özü; Türkiye'nin tarihi ve değerleriyle buluşup, kendi sistemini tahkim etmesine karşı çıkmak, vesayet bekçiliği yapmaktır. Milletin temsilcisi olmak yerine vesayetçilerin sözcülüğüne soyunanlar kaybetmeye mahku00fbmdur.