Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2450.84
BIST 100
9893.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Ekim 2022

CHP'nin âlimlerle ve aydınlarla çetin imtihanı

CHP’nin tarih boyunca âlimlere ve aydınlara uyguladığı baskı, hafızalardan hiç silinmiyor. Sağın bütün temsilcileri bu konuda hemfikir.

Son zamanlarda bazı kişilerde, bilhassa ihtirasa kapılan kimi politikacılarda hafıza kaybı yaşanıyor. Bu ülkede yaşanılan acıları unutmayı tercih ediyorlar. Kendilerine bazı sorular yöneltilerek hafızaları yeniden tazelenebilir mi? Kim bilir belki de vicdanları sızlar, intibaha gelir, uyanırlar. Mesela asırlar boyunca yeryüzünde büyük bir ahenkle okunan “Ezan-ı Muhammedî”yi, 18 sene boyunca aslından çıkarıp uyduruk sözlerle camilerimizde okutan hangi partiydi? Bazı camilerde “Türkçe ibadet” adı altında bir garabeti deneyen ve Ayasofya Camii’ni zincirlere mahkûm edenler kimlerdi?

ÂKİF, BEDİÜZZAMAN, ARVASİ VE TUNAHAN

Cumhuriyet devrinin büyük âlimlerine türlü eziyet edenleri düşündük mü hiç? İman hakikatleri olan Risale-i Nurları telif edip talebeler yetiştirdiği için Bediüzzaman Said Nursi’ye 27 sene zindanlarda çile çektiren, tasavvuf dünyamızın mümtaz ismi Abdülhakim Arvasi’yi ‘idamla’ yargılayan, ömrü boyunca Kur’an-ı Kerim’in okunması ve anlaşılması için hizmet eden Süleyman Hilmi Tunahan’a türlü eza ve cefada bulunanlar kimlerdi?

Peki “İstiklal Marşı”mızın mimarı Mehmed Âkif’in peşine polis takıp aziz şairimizi huzursuz eden, çok sevdiği vatanından ayrı kalmasını sağlayanlar kimlerdi? Mehmed Âkif kitabını yazarken beni en çok hüzünlendiren sahne, şairimizin vapurla İstanbul’a dönüşü ve hissettiği hüzündü. Bu arada Âkif’in mücadele arkadaşı Eşref Edib’in CHP ve Din isimli eserinin bu konuda çok detaylı bilgileri ihtiva ettiğini belirtelim. Necip Fazıl’ı, Osman Yüksel Serdengeçti’yi, Cevat Rifat Atilhan’ı çeşitli bahanelerle ‘içeri’de çürüten hangi zihniyetti? Mürşidi Abdülhakim Arvasi’ye sıkıntılar yaşatan CHP, onun talebesi olan Şairler Sultanı Necip Fazıl Kısakürek’i de hiç rahat bıraktı mı? Üstat, Falih Rıfkı Atay’a yazdığı mektupta, “O CHP ki, milletin harap edilen ahlakının, ruhunun, kökünün maneviyatının sorumlusudur.” diyordu. CHP’nin ‘günah galerisi’ ağzına kadar dolu. “Sorbon Üniversitesi’nde doktora yapan ilk Türk öğrencisi” Nurettin Topçu’yu üniversiteden uzaklaştıran da aynı zihniyetin mensupları elbette. Ne var ki 1939’da Hareket dergisini çıkaran mütefekkirimiz yüzlerce aydın yetiştirmiş bir fikir, sanat ve inanç adamı olarak bugün en çok okunan, saygıyla hatırlanan bir abide şahsiyet olarak gönüllerde taht kurmuştur.

YA SOSYALİST AYDINLAR?

Sosyalist veya komünist aydınları gölge gibi takip edenleri merak ediyor musunuz? Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Aziz Nesin ve diğer aydınları hapishanelerde çürüten, Nâzım’ın yurtdışına kaçmasına yol açanları hatırlıyor muyuz? Sol’un en gerçekçi ve yerli isimlerinden olan İdris Küçükömer’in de, Osmanlı’yı savunduğu için dışlanan Kemal Tahir’in de CHP ile başları hoş olmamıştır. Attilâ İlhan’ın İnönü Dönemi’ne yaptığı zehir zemberek eleştirileri ise okuduk durduk. Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel de parti ile yıldızı barışmayan sosyalistlerden. Sabiha Sertel, Roman Gibi isimli hatıra kitabında, yazı yazdığı Projektör dergisinin yasaklanışını anlatır. Solun ağır toplarından Aziz Nesin de CHP’ye mesafeli olan muhalif bir yazar. Meşhur “Tan Matbaası” baskınından sonra kaleme aldığı yazıda saldırganları eleştirir. Yazısında, makinaları kırıp dağıtanlara hitap ederken şu ifadelere yer verir: “Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk Partisi’nin ambarlarında mevcuttur.” Sabahattin Ali’nin başına gelenler malum. Bugün kitapları en çok okunan yazarın, ‘karanlık bir suikast’e kurban gittiğini artık herkes biliyor.

TÜRKÇÜLER DE İŞKENCE GÖRDÜ

CHP’nin hükümran olduğu dönemde sadece din âlimleri, muhafazakâr yazarlar ile sosyalist aydınlar acı yaşamadı. Türkçü düşünceye sahip olan münevverler de büyük baskı gördü, hatta işkenceden geçirildi. 3 Mayıs 1944 tarihinde komünistlere karşı Türkiye’ye sahip çıkmak isteyen Türkçü-Milliyetçiler, polis tarafından derdest edildi. Alparslan Türkeş 1944 Milliyetçilik Olayı kitabında, “Milliyetçi gençlerin kafalarının yarıldığını, gözlerinin patlatıldığını, kollarının ve kaburgalarının kırıldığını” yazar. İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1944 tarihinde Türkçülüğe karşı yaptığı ağır konuşmanın ardından ülke genelinde ‘milliyetçi avı’ başlar. Sonra genç milliyetçilerin öncüleri yakalanır ve haklarında dava açılır, tutuklanırlar. “Irkçılık Turancılık Davası” 7 Eylül 1944 tarihinde başlar, 29 Mart 1945 tarihine kadar devam eder. 65 oturum süren muhakemenin neticesinde Türk milliyetçileri Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Orhan Şaik Gökyay, Zeki Velidi Togan, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Cemal Oğuz Öcal, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu ve diğer ilim, fikir ve sanat adamları çeşitli cezalara çarptırılır. Hapishanede “tabutluk” adı verilen iki metrekarelik hücrelere tıkılır, işkenceden geçirilirler. Prof. Zeki Velidi Togan, resmi “Orta Asya yorumlarına” ilmî delillerle karşı çıkınca üniversiteden atılır. Talebesi Nihal Atsız, Hocasını destekleyen bildiriye imza attığı için Emniyet’e çağrılır. Atsız’ın çıkardığı Türkçü dergiler CHP iktidarında defalarca kapatılır.

TÜRKİYE’NİN BAŞINA GELEN

Yahya Kemal büyük bir şair ve mütefekkirimiz. Aynı zamanda iyi bir nüktedan. Onun bu yönünü keşfedenlerden biri yakın dostu Nihad Sâmi Banarlı’dır. Edebiyat tarihçimiz, Bir Dağdan Bir Dağa isimli eserinde İstanbul şairinin unutulmayacak nüktesini anlatıyor:

“Yine o yıllarda bir gün de şu son asırlarda Türkiye’nin başına gelen felâketler üzerinde konuşuluyordu. Müzmin Moskof harpleri, Balkan ihtilâlleri, İttihad ve Terakki Fırkası, Balkan Harbi, Birinci Dünyâ Harbi’nde ülkeler boyu vatan kaybedişimiz, bizi biraz güldüren İstiklâl Harbi’nden sonra Lozan’daki siyâsî mağlûbiyetimiz; açlık, sefâlet, verem, sıtma, türlü yolsuzluklar, hak isteyen köylüye dayak… Bunlar hep memleketin başına gelenler olarak, birer birer hatırlanıyordu. Aynı târihte memleketin başında, hem de Millî şef unvânıyle, bir de İsmet Paşa vardı.

Yahyâ Kemal, durdu, durdu da birden dedi ki:

- Bu son asırda Türkiye’nin başına gelenlerden biri de İsmet Paşa’dır.

Bu, Yahyâ Kemal’in o tarihte söylediği siyâsî nüktelerin en keskini ve bir bakıma, en cesuru idi.

Ama, nükte idi. Bir Yahyâ Kemal Lâtifesi idi. Kinâye sanatının da zarif bir örneği idi. Nitekim, dikkat ettim. Dinleyenlerden bir kısmı, bu lâtifedeki inceliği anlayamadı. Onun, o zaman için olan dehşetini de!..”

TANDOĞAN’IN YAPTIKLARI

Dindar münevverlere uyguladığı aşırı baskı ile tanınan dönemin CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan da hafızalarda iyi intibalar bırakmamıştır. Bediüzzaman ve talebelerine en feci eziyetlerde bulunan Tandoğan, 1944 yılında henüz üniversite talebesi olan Osman Yüksel Serdengeçti’yi karşısında ‘suçlu’ olarak bulur ve kendisine hakaret eder. İsmet İnönü’nün has adamı olan Tandoğan, görev yaptığı sırada Ankara’ya ‘köylü kıyafeti” ile gelen vatandaşların şehre giremeyeceği talimatını vermiştir. Bu garip ve tuhaf yasaktan, meşhur halk ozanımız Âşık Veysel Şatıroğlu da ne yazık ki nasibini almıştır.

ALİ FUAD BAŞGİL’İ DE İSTEMEMİŞLERDİ

Merhum Ergun Göze, 27 Mayıs’tan sonra milletin ümidi hâline gelen Başgil’i Cumhurbaşkanı seçtirmemek için koalisyon kuran şer cephenin çirkefliklerini anlattıktan sonra Hoca ile aralarında geçen şu konuşmayı aktarıyor: “Ne var ki Hoca hukuk adamı idi. Hâlbuki Türkiye’de daha çok ‘guguk’ adamları mevcuttu. Nitekim bunlar Hoca’nın cumhurbaşkanlığına mani oldular. Nasıl mı? Silâh göstererek. Hoca kendi canından korkmuş değildi. Amma çıkacak kargaşalığın memlekete getireceği zararın mesuliyetini omuzlayamadı:

- Ergun Bey evlâdım, ben medenî bir siyasî mücadele yapabilirim, bedevî davranışlara karşı elimden ne gelir?

Nitekim, şu son birkaç senede, bazı merd-i kıptî’ler Başgil Hoca’yı nasıl o koltuğa oturtmamak için ne gibi kanunsuzluklar yaptıklarını iftiharla anlatmaktan da çekinmediler. Memlekette insan unsurunun iflâsından büyük ıstırap içindeydi. Bir defasında elini öpmeme ‘Eli öpülecek adam getir de beraber öpelim’ diyerek mâni olmuştu. Başgil, son devirde milletiyle bütünleşebilen ender âlimlerden birisi hatta birincisidir.”

Bu anlatılan sahneler bize hiç yabancı gelmiyor değil mi? Bugün de benzer sahnelere şahit olmuyor muyuz? Erdoğan’ı seçtirmemek için kimlerin canhıraş şekilde tezgâh kurduğunu görmüyor muyuz?

“MEFAHİRE YAYLIM ATEŞİ”

Mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi’nin Kubbealtı Neşriyâtı’ndan çıkan Ne İdik Ne Olduk isimli eserinde, “Halk Partisi’nin Muhâlefeti” başlıklı çok kıymetli bir makalesi vardır. Yazı şöyle başlıyor:

“Demokrat Parti iktidarı (1950), bilhassa Cumhuriyet'ten bu yana, memleketin tarihi ve an'anevi rotasının batıya kaydırılmasıyla, değer hükümlerinin uğradığı zelzele yüzünden, istikrarsız ve şaşkın bir devrin içine ilk adımını atmış bulunuyordu. 27 sene sürmüş olan Halk Partisi iktidarı, adeta bir Sovyet Rusya prensliği anlayışı içinde, dediği dedik buyruğu ile, tarih, iman ve mefahire yaylım ateşi açarak, Türk milletine kan kusturmuştu.”

“İşte, Türk milleti de, eline bir gerçek seçim fırsatı geçer geçmez, Halk Partisi’ni kapı dışarı ederek, muhalefette olan Demokrat Parti’ye iktidar imkânı tanımıştı.” diyen Ayverdi, makalenin ilerleyen bölümünde okuyucularını değerli bilgilerle donatıyor. “Halk Partisi muhalefeti” üzerine derin tahlillerde bulunan mütefekkirimiz, “27 Mayıs afeti” ile neticelenen Demokrat Parti-Halk Partisi mücadelesini şu manidar cümlelerle tamamlıyor: “Halk Partisi muhalefeti ise, şahsi kin, gözü dönmüş bir iktidar mücadelesi ve sola kaymış bir ideolojinin kapısını aralayarak, girmek istediği yere o noktadan ulaşmak istemekteydi. Nitekim, bu mesuliyet ve devlet mantığından kopmuşluk, 27 Mayıs afeti ile tecelli etti. Böylece de, iç ve dış siyaset bakımından, devlet de millet de, Türk tarihinin en acılı ve acıklı devrini yaşamak felaketini idrak eyledi. Öyle ki, binlerce askerin şehit olmasına gözünü kırpmadan yol açarak, rakibini mevkiinden, yahut da başından etmek için ters taktik tavsiye eden vicdansız kumandan hiyaneti içinde bulunan Halk Partisi de, Türk milletinin azim kaybı ve felaketi olan 27 Mayıs'ın sahneye getirilmesinde, Moskof menfaat ve kışkırtmacılığına öncülük etmekte tereddüt etmemiştir.”

SAĞ PARTİLER TABANA SAYGI DUYMALI

Malum, uzun zamandan beri ‘HDP Gölgeli Altılı Masa” adlı bir ucubeyi konuşuyoruz. Bu masada CHP’nin dışındaki diğer beş sağ partinin genel başkanlarının tek belirleyiciliği sonuç getirecek mi? Genel başkanlar, sürüklendikleri maceralı yola tabanlarını da taşıyabilecek mi? Hiç sanmıyorum. Tepedeki isimler Türkiye’de yaşananları unutsa da milliyetçi muhafazakâr ve dindar vatandaşlarımız, hakikatleri asla unutmaz! “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” derler ama insanımızın hafızası, hayati meselelerde unutkanlıkla illetli olmaz. Olursa yazık olur, mahcubiyet doğar, vebal artar. Anadolu insanının ruhu dipdiri ayaktadır. Dünü unutmadığı gibi geleceğe de iyi hazırlanır. İnsanlarımız babalarından, dedelerinden duyduklarına inanır. Bu hususta aziz milletimizin ferasetine, basiretine, güçlü duruşuna ve sağlam şuuruna inanıyorum. Tarihi boyunca hürriyetlerini, bilhassa inanç özgürlüklerini kısıtlayan bir partiyi asla iktidara getirmez, getirmeyecektir. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşamam!” diyenlerin ardından gidenler gaflete düşmez. “Hak geldi, bâtıl zail oldu.” ayetini şiar edinenler, asla “bâtılla ittifak” etmez. Üstatlarına, hocalarına, öncülerine, başbuğlarına türlü eza ve cefayı reva görenlerle aynı çadıra girip vebale girmezler. Vakit henüz çok geç değil. Kirli tezgâhlarla ve kumpaslarla kurulan zoraki ittifak, hayra hizmet etmiyor, üstelik parti tabanlarında büyük rahatsızlıklar doğuruyor. Ata sözüdür: “Hatadan dönmek fazilettir.” Bu fazilet hissinin aziz vatanımızda hâkim olması ve doğru yolda buluşulması en büyük temennimiz, dileğimiz, duamızdır. Cenabı Allah, birliğimize, dirliğimize, devletimize, milletimize, ümmetimize zeval vermesin, âmin.

CHP ZULMÜNE UĞRAYAN ÂLİMLER VE AYDINLAR

Abdülbaki Gölpınarlı, Abdülhakim Arvasi, Ahıskalı Şeyh Ali Haydar Efendi, Alparslan Türkeş, Arif Damar, Arif Nihat Asya, Attila İlhan, Aziz Nesin, Bediüzzaman Said Nursi, Bekir Berk, Cebbar Şenel, Cemal Oğuz Öcal, Cevat Rifat Atilhan, Cihat Savaşter, Çetin Altan, Enver Gökçe, Erdoğan Alkan, Eşref Edib Fergan, Fakir Baykurt, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fethi Tevetoğlu, Hasan İzzettin Dinamo, Hikmet Kıvılcımlı, Hikmet Tanyu, Hüseyin Nihal Atsız, İbrahim Abdülkerim Meriçboyu (A.Kadir), İskilipli Atıf Hoca, İsmet Tümtürk, Kemal Tahir, Kerim Korcan, Mehmed Âkif Ersoy, Mehmet Fuat Köprülü, Mihri Belli, Muhammed Esad Erbilili, Nâzım Hikmet, Nejdet Sançar, Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu, Nurullah Banman, Orhan Kemal, Orhan Şaik Gökyay, Osman Yüksel Serdengeçti, Ömer Rıza Doğrul, Reha Oğuz Türkkan, Sabahattin Ali, Sabiha Sertel, Süleyman Hilmi Tunahan, Şükran Kurdakul, Tahirü’l Mevlevi, Vedat Türkali, Yaşar Kemal, Zekeriya Sertel, Zeki Velidi Togan.