Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
35.08
Gram Altın
2475.61
BIST 100
10453.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Aralık 2014

CIA'yi Paralelciler mi kurtardı, Yakup Köse'yi kim tutukladı?

Paralel yapı ile ilgili iddialara her geçen gün yenisi ekleniyor. Artık hiçbir şey bizi şaşırtamaz, derken her yeni iddia ile bir kez daha sarsılıp sükut-u hayale uğruyoruz!

Apartopar gözaltına alınan gazeteci Yakup Köse'nin bu sırada maruz kaldığı muamelenin detayları son günlerdeki şaşkınlıklarımız içerisine dahil edilebilir elbette. 28 Şubat yargısının verdiği hapis cezasının Yargıtay 9. Mahkemede -2013'de- onanmasından sonra -ev adresi bilinmesine rağmen- halk otobüsünde tutuklanan Yakup Köse'ye polislerin söyledikleri oldukça ilginç!

Otobüse ön ve arka kapıdan giren, kimlikleri hala tespit edilmemiş olan iki polis nedense; "Biz ne başbakan ne cumhurbaşkanı tanırız. Cumhurbaşkanın gelsin seni kurtarsın," demekten imtina etmemiş. İki polis memuru, bir gazeteciyi gözaltına alırken büyük bir pervasızlıkla neden başbakan ve cumhurbaşkanına meydan okuyan ifadeler kullanma ihtiyacını duyar ve bu gücü kendisinde nasıl bulur dersiniz?

Yakup Köse'nin cezaevine gönderilmesinden sadece birkaç gün sonra Hanefi Avcı'nın cezasının yine sürpriz bir şekilde(!) Yargıtay 9. Mahkeme tarafından onanmasının hangi sembolik anlamlara geldiği, içerdiği siyasi mesajları okumak hiç kimse için zor değil aslında!

Yargının bağımsızlığı hikayesi üzerine ya da devletteki paralel yapının varlığına delil olmak üzere bu onamalar baş figürler/argümanlar olarak kullanılabilir. Kararlar, hukukun/yargının cemaat/teşekkül tekeline alınmışlığının doğal tezahürleri olarak da yorumlanabilir. Hatta, yargı ve basın bağımsızlığının helvadan putlara dönüştürülerek ihtiyaca binaen kullanılmasına güzel numuneler de oluşturabilir...

"Paralel yapıya örnek vermek için buna gerek yok sadece Fuat Avni vak'ası yeter," diyenleriniz de haklı muhakkak. Lakin 14 Aralık operasyonuna siyasi müdahale anlamı yükleyenlerin Hanefi Avcı ve Yakup Köse operasyonlarındaki siyasi izleri, amaçları görmezden gelmelerine şaşırmamak mümkün mü?

Paralel yapıyla ilgili dikkat çeken bir haber de paralelcilerin, dış istihbaratla işbirliği yaptığı iddialarına delil gösterilebilecek türden. Gündeme bomba gibi düşen haberin kahramanı bir Türk vatandaşı. Fıkıh eğitimi için 2001 yılında Afganistan'a giden İbrahim Şen'in basına yansıyan öyküsü aksiyon/gerilim film senaryolarını anımsatıyor. İbrahim Şen, ABD'nin Afganistan saldırıları sonrası Pakistan'a sığınır. Pakistan, İbrahim Şen'i El Kaide üyesi olduğu iddiasıyla CIA'e teslim eder.

Önce Afganistan'daki CIA karargahında sorgulanan Şen daha sonra 2 yıl 3 ay işkence göreceği Guantanamo üssüne gönderilir. Ancak daha sonra CIA, El Kaide ile ilişkisi olduğuna dair hiçbir kanıta ulaşamadığı İbrahim Şen'den özür dileyerek Türkiye'ye getirip teslim eder.

İbrahim Şen, kendisini haksız yere 27 ay Guantanamo üssünde tutup kendisine her türlü işkence yapan ABD'den şikayetçi olur. ABD İnsan Hakları Merkezi Türkiye'ye hukukçulardan oluşan bir heyet göndererek Şen'in vücudundaki işkence izlerini rapor eder. ABD'yi işkenceden mahkum edecek süreç devam ederken CIA, İbrahim Şen'e 5 milyon dolar karşılığında davayı geri çekmesini teklif eder. Ancak Şen, teklifi; "Benim derdim para değil, ABD işkencesinin mahkum edilmesini istiyorum" diyerek ret eder.

İşte tam bu dönemde paralel yapı, İbrahim Şen'i El Kaide sorumlusu diyerek mahkum ettirir. Sahte deliller, hukuksuz dinlemeler ve çeşitli senaryolarla İbrahim Şen El Kaide'nin Ortadoğu sorumlusu yapılır. CIA, bu kararı gerekçe göstererek "Kendi ülkesi El Kaide üyesi olduğunu tescilledi" diyerek davanın seyrini değiştirir.

İbrahim Şen, bu karardan sonra yaşadıklarını şöyle anlatır: "Böyle olunca dava aleyhime döndü. ABD'ye karşı kazanmak üzere olduğum dava, buradaki sözde El Kaide operasyonu ile sabote edildi. Takipler, tacizler aylarca sürdü. Avukatlar bile ilişkiye kesti. 6 yıl, 3 ay ceza verdiler. Dosya şu an, Yargıtay 9. Dairede bekliyoru2026"

Ocak 2014'de paralel yapı tarafından yeniden gözaltına alınan İbrahim Şen'in bu süreçle ilgili iddiaları da ilginç: " Gözaltında Cumhurbaşkanına küfredip, 'Az kaldı, onları da sizleri de bitireceğiz!' diyorlardı. Bizlere 'Hükümetin, Suriye'deki grupları desteklediğini söyleyin derhal bırakalım' diyorlardı. Kendi ülkem, ısrarla beni bir yerlere yamamaya çalıştı!"

İbrahim Şen'in iddialarının bir kısmı işte böyle. Kendi ülkem, dediği güçler/odaklar/kişiler kim; bunları izah etmek, anlamak, deşifre etmek için daha ne kadar zamana ihtiyaç var, kim bilebiliru2026

Twitter.com/sabihadogann