Dolar (USD)
34.17
Euro (EUR)
37.70
Gram Altın
2917.96
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Temmuz 2021

Cihad Şuurunu Yakalamak

Milli ve dini bayramlarda ya da çeşitli önemli günlerde kürsülerde kullandığımız klişeleşmiş bir cümle vardır: “Huzura, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha muhtaç olduğumuz bugünlerde…” Bu cümle ile başlamışsa bir konuşma bilin ki pek çoğumuzun içini acıtan bir olay meydana gelmiştir. Bu cümle ile başlayan her konuşma korkutur beni. Peşinden neler söyleneceğini hep merak ederim doğrusu. Çünkü, “her zamankinden daha fazla” sözünde bir olağanüstülük vardır.

Bu güzel ülke gerçekten de çok olağanüstü olaylara şahitlik etti ve çok olağan üstü zamanlar yaşadı. Askeri darbeler, doğal afetler, savaşlar, açlık, yokluk, kıtlık, terör gibi olağanüstü ve yıkıcı hatta yakıcı gelişmelerle burun buruna geldik. Ama her defasında büyük bir sabır ve tevekkülle, büyük bir azim ve kararlılıkla bu zor dönemleri milletçe atlatmayı başarabildik.

Türkiye en son 15 Temmuz’da büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Ülke neredeyse işgalin eşiğine geldi, devlet büyük bir ihanet şebekesinin tasallutundan son anda kurtuldu. 251 insanımızı şehit verdiğimiz kanlı darbe girişiminde gözü dönmüş köpekler, milletin üzerine doğrulttukları silahlarla milletimize gözdağı vermeye kalktılarsa da sokağa çıkan insanların feraseti sayesinde bu namlular kendilerine döndü, altında ezilip kaldılar.

Milli mücadele yıllarında, Anadolu coğrafyasında varlık yokluk mücadelesi veren büyük milletimiz bu mücadeleyi ebediyyen sürdürecek bir kararlılık ve cesarete sahip olduğu müddetçe umudumuzu yitirmeyeceğiz ve bu ülkenin çocuklarına olan güvenimizi kaybetmeyeceğiz. Bulunduğumuz coğrafya bizi her daim teyakkuzda durmaya zorluyor. Yeni nesillerin bundan haberdar edilmesi en büyük vazifemiz olmalıdır.

Ancak!!!

Küreselleşme denilen zehirli yılan her defasında başını bizim gibi ülkelere uzatmaya gelecekte de devam edecek, emperyalistler gerek ekonomik gerekse kültürel işgal yoluyla varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi tehlikeye atacak girişimlerde bulunmaya devam edeceklerdir. Bu zorlu koşuda hem iş dünyasında hem de kültür dünyasında millileşmenin ve kendisine yetecek konuma yükselmenin çarelerini üretmek zorundayız.

Öte yandan bir milletin en kıymetli üç değeri; dini, dili ve milli kültürüdür. Din ve dil kaybolunca milli kültür de aşınır yara alır. Yüzyıllardır büyük bir mücâhede şuuruyla üç kıtada ilay-ı kelimetullah davasına hizmet eden milletimiz, yakın gelecekte bu vizyonuna tekrar kavuşacak ve davasına sımsıkı sarılarak gelecek nesilleri bu cihad şuuru içerisinde hazırlayacaktır. Türk milletini cihan önderliği makamına çıkaran en güçlü duygu cihad duygusudur. Yerli ve yabancı hainler elbirliği ile bu güçlü duyguyu yok etmeye, sıfırlamaya çalışmışlarsa da milletimizin genlerinde bu aşk hala güçlü bir şekilde açığa çıkmayı beklemektedir.

Cihad deyince sadece kılıç kalkanla, topla tüfekle yapılan mücadele anlaşılmamalıdır. Bizim irfan dünyamızda cihat kötülüğü bertaraf edip iyiliği ve adaleti yaymaktır. Küfre ve zulme dur diyerek kafirlerin ve zalimlerin şeytani planlarını engellemek, mazlumların ve mağdurların sesi olmaktır. Cihad ruhunu kaybeden milletler başkalarına esir olarak hayatını sürdürmeye devam etmiş, emperyalistlerin boyunlarına geçirdikleri tasmaya razı olmuşlardır.

Bugün bizlerin de boynuna, bileğine takılmış yüzlerce pranga bulunmaktadır. Bu prangalardan kurtulmanın yegâne yolu şöyle bir silkelenip özümüze dönmek, bizi biz yapan değerlere yeniden güçlü bir şekilde sarılarak yarınlara hazırlanmaktır. Bileklerimize geçirilen ekonomik ve kültürel kelepçelerden cihad ve mücadele ruhuyla kurtulacağımız kesindir. Bu ruha yeniden kavuşmak için ise imanımızı, inancımızı sorgulamak, doğru yolda olup olmadığımızı anlamak zorundayız. Çalıştıkça işimiz bereketleniyorsa, Allah yardımını üzerimizden eksik etmiyorsa doğru yoldayız demektir. Ancak işlerimiz, zamanımız, gayretimiz bereketsizse başımızı ellerimizin arasına alıp yeniden düşünmek zorundayız.