Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Eylül 2023

Çocuklarımız asimile oluyor

Dünya tarihine baktığımızda hep görürüz ki, yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek kişiler var olduğu ve güçlü olduğu sürece bulundukları yerde bir yüksek medeniyet oluşmuş. Bunu sağlayacak nesilleri yetiştirmeyenler birer birer yok olup gitmişler. İbni Haldun, bir devleti ayakta tutan, devleti devlet yapan, vazgeçilemez kriterler arasında güçlü ordu ve para sistemi olduğunu belirtir, keza, geçmişten ders alarak “neslin korunması” da devletin ayakta kalmasını sağlayan üç unsurdan biridir.

Bizim medeniyetimizde, “hayat, inanç, akıl, mal ve neslin” korunması temel hak ve özgürlükler arasında yer alır. Bu bağlamda, “neslin korunması” devletin görevleri arasında yer alır. Bu konu kamu düzenindendir, dokunulmaz, vazgeçilmez, terk edilmez, mutlak bir görev ve mutlak bir haktır.

Neslin maddi olarak korunması kadar neslin değerler açısından korunması da önemlidir ve hatta “değerler” açısından korunma, maddi korumadan bile önemlidir denilse ileri gidilmiş olmaz. Bu bağlamda korunması gereken değerler arasında milli ve manevi değerler olduğunu söylemeye gere olmadığını düşünüyoruz.

Ahlaki koruma ve son dönemdeki küreselcilerin dayattığı cinsel sapkınlıklara karşı koruma kadar kültürel değerlerin korunması açısından da devletin görevi olduğunu biliyoruz. Dilimizin korunması, yani çocuklarımıza öğretilmesi de neslin korunması açısından önem arz ediyor. Dilini koruyamayan gençlerimiz her türlü milli ve manevi değerlerine karşı hassasiyetini yitiriyorlar, hatta inançlarını bile koruyamıyorlar. Bu yazımızda konunun sadece yurtdışında yerleşik yaklaşık üç buçuk milyon kişinin çocukları ile ilgili olarak neslin korunmasına değineceğiz.

Yüksek Seçim Kurulu’nun yurtdışında kayıtlı seçmen sayısı yaklaşık üç buçuk milyon kişi. Bu kişiler seçmen olduğuna göre ergin durumda, yani ya çocuk sahibi veya çocuk sahibi olma yaşında. Yani milyonlarca çocuğumuz yurtdışında okuyor. Bunların çoğu da ilkokuldan itibaren bütün eğitim ve öğrenim hayatını yurtdışında yürütüyorlar. Fakat bu kadar yüksek sayıda çocuğumuza biz anadilini öğretemiyoruz. O kadar ki, bu çocuklar içinde Türkçe okuma - yazma bile bilmeyen çok sayıda çocuk var. Kademeli olarak bu çocuklarımızı kaybediyoruz, yani bunlar tam olarak asimile edilmiş oluyor. Elimizden kayıp gidenler de çoklukla dünyanın çok iyi okullarında okumuş, nitelikli çocuklar aslında. Yurtdışında yaşayan, eğitimlerini yurtdışında alan çocukları dinleyince durumun ne kadar vahim olduğunu görüyoruz.

Bu asimilasyonu önlemek için adımlar atılması, bu konunun ciddi bir çalışma alanı haline getirilerek çözülmesi lazım. Öncelikle dünyada bu konudaki başarılı uygulama örnekleri (best practice) toplanmalı, akademik çalışmalar teşvik edilmeli, yurtdışında yaşayan Türkiye vatandaşları ve hatta diğer ülkelerin vatandaşı olan Türkler organize edilmeli, kurumsal bir çözüm üretilerek bu çözümün sürdürülebilirliğini sağlayacak yapılanma ivedilikle sağlanmalı, gönüllülük esasıyla yapılabilecek çalışmalar da organize edilmeli, vakıflar ve derneklerden de bu konuda faydalanılmalı, özellikle de Türk Dünyası ile ilgili çalışmalar yapan STK’lardan istifade edilmeli. Yurtdışında yaşayan memurlar ve memur eşleri ile eğitimcilerden de destek alınmalı, bunun dışında akla gelen her imkan seferber edilmeli. Bu konuda, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımızdan da daha fazla ve etkin yararlanılması değerlendirilmelidir.

Yukarıdakilere ilave olarak, sorunu kaynağında çözecek bir enstrüman olarak şimdiki Sayın Bakan Hakan FİDAN, Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili diğer kurumları arasında bir koordinasyon sağlayarak, Türklerin yoğun yaşadığı ülkelerden başlayarak, hükümetler arası protokolle, Türk çocuklarının yurtdışında yaşadıkları ülkelerde okudukları okullarında seçimlik yabancı dil olarak Türkçe dersi verilmesi konusunun da kurumsal ve köklü çözüm olacağını görebiliriz. Ancak bu durumda da ilgili ülkelerdeki eğitim kurumları ile sahada işbirliği yapılarak destek verilmesi lazım. Bu desteğin de organize edilmesi gerekecektir.

Konu çözümsüz değil, imkansızlık da yok sadece bir eylem planı hazırlayıp, saha çalışmasını organize edip uygulamak gerekiyor. Bunun sağlanması halinde sorun kolaylıkla çözülecektir.