Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.01
Gram Altın
2466.60
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Eylül 2017

ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMAK!

Sorunların çözümünde gayretli olmamak, sorunun bizzat kendisi olmak demektir. Sorunlar da ancak sorunları fark edip sorular sorarak halledilebilir. Soru sormak; gelişime açık olup yeni oluşumların içinde olan ve bu sorumluluk ile hareket eden kişiler için fırsatları içinde barındırır. Fırsatlar değerlendirmek içindir.

Soru soran hayatının anlamını bulur. Ferdi olarak iç gelişimi oluşturur. İç gelişimini tamamlamış birey öncelikle kendine, ailesine ve yaşadığı topluma faydalı olur. Gelişimini tamamlamış, evlilik çağına geldiğini düşünen ve evliliğe giren her ferdin öncelikli hedefi mutlu olmak, mutlu etmek ve güzel evlatlar yetiştirmektir.

Evlenmiş, anne- baba olmuş bizlerin öncelikle bu gelişim evremizi tamamlama gayreti içinde olmamız gerekir. Soru sormalı, sorgulamalı, düşünmeliyiz, eyleme geçirmeliyiz ki; evlatlarımız da soru sorsun, sorgulasın ve hal ve hareketlerini etkilesinu2026

Soru sormak ve sorgulamak özgür olduğumuzun doğal sonucudur. Fikrimiz hür, vicdanımız da rahat olmalıdır ki; bu rahatlıkla iç huzur oluşsun, sevilenlere de mutluluk sunulsun...

İç huzurunu yakalamamış ne anne ne de baba sağlıklı bir ortam kuramaz. Hep çekişme ve tartışma ortamları içindedir. Baskın karakterli olan ebeveynin etkisinde kalan evlat, gördüklerinden etkilenir ve bu doğrultuda hareket eder.

Sorunların olması normaldir. Asıl mesele; bu sorunları görmek ve çözümün parçası olmayı istemektir. Çözümün parçası olmak; sorumluluk farkındalığını yakalamak ve yapılan yanlışların muhakkak bir karşılığı olduğunu hesaba katmaktır.

Bu dünyanın "etme-bulma dünyası" olduğu ve "ne ekersen onu biçeceğinin" bilgisi ancak iç gelişimini tamamlamış bireylerin yapabileceği bir erdemliliktir.

Evlatlarını kendilerine bağımlı değil, bağlı yetiştirmek söz dinlemenin bir ürünüdür. Söz dinlemeyen anne, söz dinlemeyen evlatla karşı karşıya kalmaktadır. Zamanında annesinin sözlerini kulak arkası yapan, kendi sözlerinin de kulak arkası edileceğini bilmelidir.

Olgunlaşmak zaman işidir. Domateslerin bile çabuk olgunlaşmadığını ve zamanı geldiğinde kızardığını bilen anne babalar, evlatlarına da zaman vermeli, soru sordurarak gelişmelerine yardım etmeli, olgunlaşmalarını beklemelidirler.

1998 yılında Vernon Benjamin Mountcastle ismindeki Amerikalı bir nöro bilim adamı NAS Awart in theNeurosciencesAmerikanın "en prestijli bilimsel ödülü"nü almıştır. Bir öğrencisi; "Amerika'da üç binin üzerinde nöro bilim profesörü var. Neden siz?" sorusuna "Araştırmamı öncü buldukları için" demiştir.

Öğrencisi; "Sizin araştırmalarınız niçin öncü?" dediğin de "annem yüzünden cevabını vermiştir. Devamında; " Okuldan döndüğümde arkadaşlarımın anneleri " öğretmeninin anlattıklarını öğrendin mi? diye sorarlardır. Benim annem; "Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu? derdi. Ben soru sormanın önemli olduğunu ve sürekli soru sormam gerektiğini annemden öğrendim."

Ezber eğitime mahkum yürekler soru sormanın insanı ne kadar geliştirdiğini bilemezler. Halbuki soru sormak insanlığın önünün açılmasıdır. Soru sormak görmeyi, görmek de düşünceleri doğurur. Düşünceleri olmayan her birey köle olmaya, güdülmeye mahkumdur.

Düşünceler insanda öncelikle söylemler, akabinde de eylemler getirir. Soru sormadan bir eylemin içinde olanlar, eylemin düşüncesini yüklenen aklın kölesi olurlar.

Soru sormak; sorumluluk üstlenmek demektir. Hayatın sorumluluğunu kime veriliyorsa, gücün de onda olduğu bilinmelidir. Gücümüzün elimizde olması için sorumluluğumuzu bilip bu doğrultuda hareket etmemiz gerekir.

Hayattan beklentiler herkesin farklı farklı olabilir. Lakin herkesin ortak beklentisi; sevilmek, saygı duyulmak, güvenilmek, başarmak, mutlu olmaktır. Bu olgulara sahip olan birey niyetini, beklentilerini belirlemiş, seçimini yapmış, bu seçimin sorumluluğunu üstlenmiş demektir.

Kaybetme korkusu olan kazanmanın tadına alamaz. Verilen her nimet öncelikle emanettir. Şükür de; emanete ihanet etmemeyi gerekli kılar. Değeri bilinmeyen, emek verilmeyen her emanet sahibine yüktür.

Düşünen, düşündüğünü dile getiren, dile getirdiğini eyleme geçiren, soru soran ve sorgulayan da sorunların çözümünde en büyük parça olacaktıru2026