Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2383.80
BIST 100
10173.14
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 May 2013

Cuma Namazından Sinemaya

Osmanlı toplumunda Lale Devri denildiğinde sosyal hayatımızda, ahlak ve günlük yaşantımızda yavaş yavaş artan bir dozda Batı karşısında edilgenliğimiz/ezilmişliğimiz hatıra gelir. Bu edilgenlik, giderek bütün kurum ve görünümleriyle Batıyı taklide; sosyal değişmede de toplumun geleneksel yapısında bir bozulmaya dönüşür.

İmparatorluğun zamanla doğal sınırlara erişmesi, uzun süren savaşlar neticesinde Avusturya ile yapılan Pasarofça antlaşması sonrasında gerek Padişah III. Ahmed ve gerekse sadrazamı Nevşehirli Damad İbrahim Paşanın, halkı savaş psikolojisinden uzaklaştırmak için düzenlediği zevk ve safa sohbetleri bu döneme damgasını vurur.

Bu dönemin ilk öğesi laledir. ikinci öge lalenin sergilendiği Fransız tipi bahçeler ve son öğe de bu bahçelerde sözü olanların başında Şair Nedim gelir.

Mekan-insan ilişkileri bakımından da bu dönemde toplumun eğlence, gezinti ve sayfiye mekanları tamamen İslam toplumundan kaçışın da göstergesidir. Nedim'le beraber inşa edilen Sa'd-abad köşkü; sevgililerin birbirlerini görme, hatta flörtleşme mekanı haline gelir. Zengin aileler, görkem ve şatafatlarını teşhir etmenin yollarını ararlar. İşte bu eğlenceler içerisinde kendini bulan Şair Nedim'in şiiri bir vesika niteliğindedir.

İznalub Cum'anamazına deyumaderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden

Dolaşub iskeleye doğru nihan yollardan
Gidelim serv-i revanım yürü Sa'd-abad'a

Şiir uzayıp gider. Ama bizim için gelenekten kopuşun, düşünce ve toplum ahlakı bağlamında geçmişle ilişkilerin koparılması anlamında bu bölüm önemlidir. Daha sonraları 19. asırda Boğaziçi medeniyeti diye adlandırılacak olan bu hayatı kıymetli hocamız Fatih Andı kitabında şu şekilde ifade eder:

"Boğaziçi Medeniyeti diye adlandırılan bu hayatın bir medeniyet mi, yoksa bir medeniyetin çöküş devresinde, batmakta olan bir geminin güvertesinde verilen müsrif, eğlenceli, gösterişli parti misali, Batılı bir sosyete hayatının yerli gölgesi mi olduğu tartışılabilir. Burada medeniyetin ne olduğu nerede aranması gerektiği sorusu da saklıdır."(bkz. M. Fatih Andı, İnsan Toplum Edebiyat s.133)

Boğaziçi Medeniyeti!, ahlaken, ma'nen soysuzlaşmanın, dinu00ee değerlerden uzaklaşmanın bir süreci olarak devam etmekte. Bu medeniyete ve sözcüsü Şair Nedim'e günümüzde itirazlar yüksek perdeden gelmiyor değil. Entelektüel hayatımızın ilk durağı olan Şair Sezai Karakoç, Şair Nedim'e Diriliş felsefesinin dik duruşuyla cevap verir İstanbul'un Hazan Gazel'inde:

"Ne yapacaksın plaj yerlerini
"Gidelim Kağıthane'ye Sadabad harabelerine

Şad etmek için Nedim'in ruhunu
Ağzımızı dayayalım kurumuş çeşmelerine

'Sinemaya gidiyorum" de annene
Cuma namazına gidelim onun yerine

Bakalım hayranlıkla Süleymaniye'ye
Sultanahmed kubbe ve minarelerine

Nedim'in arkadaşına "Annenden Cuma namazına gidiyorum diye izin al, seninle Sadabad'a gidelim" deyişi Cuma namazı üzerinden kaçışın da bir yöntem olarak kullanılması söz konusu.

Eskiden Cuma namazına gitmek doğru görülür, kaçamaklar gizli yapılırdı; şimdi ise öyle bir hale geldik ki kaçamaklar uygun görülürken namaz kılmak garipsenir oldu. Müthiş bir sosyal tenkit örneği doğrusu! Ve Sezai Karakoç, bunu yaparken sanatından taviz vermiyor aksine bunu estetik bir tarzda söylüyor. Gerçi Nedim de şiirini sunarken sanatında ölüsünden taviz vermiyor ama imanından, değerlerinden çok ödün veriyor.

Burada Cuma Namazı-Sa'dabad, Sezai Karakoç'la Cuma Namazı-Sinema olarak yer değiştiriyor. Zaten modernite kendi teknolojisini zamanla değiştirmiyor muydu. Evet burada eğlence Sa'd-abad'dan sinemaya taşınarak moderniteye gönderme yapılıyor. Nedim'in Osmanlı toplumunda Cuma namazı'nın evden çıkmak için meşru bir gerekçe oluşu, Sezai Karakoç'un Türkiye'sinde bu kez sinema'ya gitmenin meşru bir gerekçe oluşuna dönüşür: Karakoç, böylece Modernitenin ya da sekülerleşmenin, dinselliğin ya da dine ilişkin bir pratiğin, bir 'meşruluk gerekçesi' olmaktan çıkardığını vurgulamak ister.

Son söz; Galiba Karakoç üstadımız yeni dönemde "Mazbut Aileler" için de bir şiir yazması gerekir. Mazbut ya da mütedeyyin aileler, Osmanlı dönemde çocuklarının Cuma namazına gitmesini önemserlerdi. Günümüzde ise büyük AVM'lerin sinema salonlarına dinu00ee film izlemeye gönderirleru2026