Dolar (USD)
32.46
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2427.18
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ekim 2012

Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyet Mitingleri

Cumhuriyetin ilanının 89. yılındayız. Devlet ve sol muhalefet farklı mekanlarda bu önemli günün/bayramın yıldönümünü kutladı. Bu iki grubun dışında halkın çoğunluğu bu günü kutladı mı? Kutladıysa nasıl kutladı? Bununla ilgili çok fazla bilgi sahibi değiliz. Ancak şu anda çok hayati bir konuda en az 3 farklı görüşün/tavrın ortaya çıktığını görüyoruz.

Cumhuriyet bir yönetim şekli olup ilkokuldan itibaren hepimize öğretildiği şekli ile "halkın kendi kendini yönetmesidir." Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim şekli 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet olarak belirlenmiş 1925 yılında da bayram ilan edilmiştir. O tarihten sonra da bayram olarak kutlana gelmektedir. Günümüzde Cumhuriyet rejimi ile ilgili olarak toplumun genel bir kabulü bulunduğuna göre yönetim şeklinden daha başka şeyler bu fikir ayrılığına neden olmakta ya da bu konu fikir ayrılığı oluştursun diye kullanılmaktadır. Zira hiç kimse bu gün padişahlık geri gelsin ya da seçimler kalksın dememektedir.

Türkiye'de halka dayanmayan/dayanamayan sol görüşler meşruiyetlerini Mustafa Kemal Atatürk'e ve sokağa dayandırmaktadırlar. Seçim ile iktidar olamayan sol düşünce sokağa topladığı kalabalıklar ile genel halk kitleleri tarafından destek gördükleri yönünde bir algıyı en büyük destekçileri basını da kullanarak oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu kalabalıkların toplanmasında da yaptıkları yayınlarla basının büyük bir katkısının olduğunu da göz ardı etmemek gerekmektedir.

2007 yılında gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitingleri ile yakalanan bir hava ve CHP'nin kamuoyu yoklamalarında da yükselişi söz konusu olmuştur. Bu günde aynı yönde bir hava oluşturulmaya çalışılmakta. Yerel seçimler öncesinde CHP, Mustafa Kemal, Cumhuriyet, basın özgürlüğü, demokratik kazanımların bu dönemde tek tek kaybedilmesi, ülke bütünlüğü, üniter yapı vs. kavramlar üzerinden seçim çalışmalarını başlatmış bulunmaktadır. Bu yıl ki bayram ile ilgili CHP nin genel başkanından en alt kademedeki çalışanına kadar meydanlara çıkmasının temel nedeni budur. Bir parti için hele de muhalefetteki bir parti için bu çok normaldir. Normal olmayan husus kullanılan kavramlar ile gerçeklerin kavramların içeriklerinin örtüşmemesidir. Ülkeden tek m2 gitmemesini hedef koyan kişilerin bu sorun iktidarda olsalar kendilerinin de uğraşmak zorunda kalacakları bir sorun olduğunu düşünmeden hedefe koydukları parti/gruptaki kişilerle aynı yolu seçip gerginlik üzerinden siyaset yürütmeleridir. Sanki yarın yokmuş, griler yokmuş, sadece siyah veya beyaz varmış gibi davranmalarıdır. Siyaset dilinin uzlaşı dili olduğu unutularak ya da kasıtlı olarak ortamı gerdikleri intibaı verilmektedir. Bu gün sol görüş temsilcilerinin yaptıkları ile 12 Mart ve 12 Eylül süreçlerinde sol grupların yaptıklarının ne kadar benzer olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu konuda daha derin analiz yapmak isteyenlere Davut Dursun'un Şehir Yayınlarından çıkan 12 Mart Darbesi ve 12 Eylül Darbesi isimli kitaplarını tavsiye ederim. Zira yerel seçimler genel seçimleri genel seçimler de Türkiye'de her zaman çok çetin geçen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini belirleyecek. Korkarım ki bu günden itibaren muhalefet her geçen gün sokağı daha fazla kullanmak isteyecek.

Şu an yargılamaları devam eden bazı kişiler, marjinal gruplar, birkaç sivil toplum örgütü, siyasilerden oluşan ve aralarında irtibat ve fikir birliği olup olmadığını bilmediğimiz asker/sivil bir grup 2007 yılında Cumhuriyet Mitinglerini düzenledi. Bu mitinglere katılanların amaçları düşünceleri farklı farklı olmakla birlikte, seçim yolu ile düşürülemeyen Ak Partinin gayri meşru yollarla iktidardan uzaklaşmasını sağlamak veya yaratılacak kaotik ortamlar neticesinde hata yapmasını sağlayarak iktidarın el değiştirmesini hızlandırmak amacı taşımaktaydı. Ancak bu mitinglerdeki katılım ve coşku seçim ile netice alınabileceğinin düşünülmesine neden oldu. Bu ülke insanları için hayırlı da oldu.

Bu yıl yapılan kutlamalara gelince; İktidarın, özellikle muhalif kesimlerin toplantı, gösteri ve bu tür etkinliklerine olabildiğince hoşgörü ile yaklaşması gerekmektedir. Bu hem iktidarın hedeflediği "ileri demokrasinin" gereğidir. Hem de kendisini ifade edebilen kesimlerin marjinalleşmelerini önleyecek, toplumun provokatif çıkışlara rağbetini azaltacaktır. Kaldı ki iktidarın milli bir bayramın halk tarafından en geniş şekilde kutlanması için her türlü olanağı sağlama zorunluluğu ve sorumluluğu bulunmaktadır. İktidar bu anlamda sınıfta kalmıştır.

Halk nezdinde baktığımızda ise ne yazık ki sosyal medya, mail grupları üzerinden Kurban Bayramı başlamadan Cumhuriyet Bayramı tebrik mesajları gönderen kişiler ile sadece Kurban Bayramını kutlayan ancak Cumhuriyet Bayramını önemsemeyen insanlar diye ikiye ayrıldık. Muhalefet sert bir şekilde muhalif davranmakta ancak muhalefet edememektedir. Bu nedenledir ki bazı kavramlar üzerinden tabanını canlı tutmaya çalışmaktadır. Ya iktidar ne yapmalıdır? İktidar sorumluluğunun bilinci ile muhalefetin ayrıştırmaya çalıştığı bu halkı birleştirmeye çalışmalıdır. Ne yazık ki bunu bu Cumhuriyet Bayramında göremedik. Hem bayramın kutlanması anında hem de öncesinde iktidar harekete geçip bu kadar önemli bir günün halkı birleştirmesi beklenen bir günün yeni bir ayrıma gitmesine neden olmasının önüne geçememiştir.

İktidar, devlet refleksi ile değil, kendisini iktidara taşıyan reflekslerini kullanarak olaylara yaklaşmalı, bu ülke vatandaşlarına demokratik, özgür bir hayat için gerekli olan öncelikle yeni Anayasayı ardından da diğer alt düzenlemeleri yapmak zorundadır. Eğer seçimleri bahane eder ve önümüzdeki 3 yılı heba eder ise kaybeden sadece ve sadece bu ülkenin insanları olur. Zira bundan sonra her konu sokağa taşınmak istenecektir. Savaş halinde 1. Meclisi toplayarak bu ülkeyi kuran insanlar o meclisi topladıkları için bu ülkenin var olduğunu unutanlar her konuyu sokağa taşımakta ve sokağın öfkesine sığınarak tekrar meclise gelmenin hesaplarını yapmaktadır.