Dolar (USD)
34.17
Euro (EUR)
37.70
Gram Altın
2917.93
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ekim 2021

Cumhuriyet değerlerini canlandırma

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 98’incini Cuma günü ülke olarak kutladık.

Şöyle bir bakınca; 98 yılda nereden nereye geldi Türkiye...

Yönetimin hangi dönemde, kimin elinde olduğunun hiçbir önemi yok. Devlet ayakta kalmak için dönemin şartlarına adapte olmayı çok iyi biliyor.

Bu da Türkiye’nin devlet geleneğinin ne kadar köklü olduğunu gösteriyor.

Çünkü mesele devlet olunca “Kim var?” denildiği zaman, sağa sola bakmadan “Ben varım!” diyecek bir anlayış hepimizin içine kazınmış durumda.

Bu nedenledir ki her birimizin ülkenin daha iyiye gitmesi için bir plan ve programı var.

Farklı düşünce köklerine inen yaklaşımlar olsa da özünde hepimizin ortak amacı ülkenin gücünün artması...

Bu aşamada Cumhuriyet ile birlikte artık ülkenin kaderinin belirlenmesinde halkın da sözü olduğu önemli bir gerçek.

Halka getirilen bu hak aynı zamanda halka gelecek ile ilgili büyük bir sorumluluk da veriyor.

Bu sorumluluk da tarihi kırılmalarda önemli bir role sahip oluyor.

Kurtuluş Savaş’ıyla düşmanı denize döken ecdadın verdiği mücadeleyi “düşmanı yok etmek” düsturuyla devam ettirseydik eğer, bizi boğazlamak isteyen Yunanistan ile birkaç yıl içinde samimi ilişkiler geliştirebilir miydik hiç?

Yunanistan Başbakanı Venizelos’un, Atatürk’ü Nobel’e aday göstermesi sadece 12 yıl sürdü.

“Eski dosttan düşman olmaz” mı denir yoksa “Çıkarlar için her yol mubahtır” mı denir bilemem.

Ama şu bir gerçek: Cumhuriyetin temin ettiği demokratik kültür, halkın geleceği hakkında söz sahibi olmasına imkân veriyor.

Siyasetçiler ise ancak halkın bu talebine karşılık veriyorlar.

Bu dengeye karşı çıkan siyasetçinin gideceği yer sandığın dibi oluyor.

Bu denklemde şurayı anlamak çok önemli: Türkiye büyümek, gelişmek istiyor.

Taa Hunlardan kalan bir dürtü bu.

Kimse hiçbirimizden bu dürtüyü söküp atamaz.

Bunu gerçekleştirmek için her yolu deneyeceğiz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu hedef için Cumhuriyet’i ilan ederek “Yurtta Barış Dünyada Barış” metodunu ortaya koydu.

Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, İran ile köklü düşmanlıkları bir kenara bırakarak gelecek için birliktelikler kurdu.

Siyaseti, geleceği dizayn etme aracı olarak kullandı.

Fakat siyasetin kısıra girdiği zamanlar da oldu.

Tüm bu örneklere ve kurucu değerlere rağmen bugün hem ülkenin hem de vatandaşların menfaati için siyaset yaptığını belirten CHP’de şu sıralar aksi yönde bir anlayış var sanki...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Venizelos’tan bile daha büyük düşman gibi görmenin ülkeye hiçbir faydası yok.

Siyaset yaparak eleştirilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin restorasyonu için masaya oturmayı denemek ülkenin geleceği için daha makul bir yaklaşım olacakken en çok 2 dönem seçilme şartını kaldıran bir sistemi getireceği vaadinin kime, ne faydası var Allah aşkına...

Ortak gelecek için hareket etmek yerine farklı bir gelecek tahayyül edenlerle bir olmak...

Siyasi hırslara kapılıp ülke menfaati yerine kendi ikbali için her şeyi yapacak noktaya gelmek olarak nasıl görülmesin...

Suriye tezkeresine verilen ret oyunun anlamını iyice düşünmek ve kimlerin düşman, kimlerin dost olduğunu iyi kavramak en azından Atatürk’e ödenmesi gereken bir borç.