Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 May 2024

​Çürütülmüş demokrasi

Osmanlı coğrafyası demokrasi havarileri eliyle yüz yıldır tarumar ediliyor. Lübnan’a, Afganistan’a, Irak’a götürülen demokrasinin mahiyetine bakanlar, batı demokrasiyi kendi içinde tam yaşatıyor diğer ülkelerde de çıkarlarını korumak için kullanıyor söylemlerini öne çıkartıyorlar. Lübnan demokrasisi, bölgede Fransız çıkarlarının korunması için inşa edildiği, Afganistan’a götürülen demokrasinin ise ülkeyi afyon tarlaları haline getirdiğini, 6 milyon Irak’nın kanı üzerine kurulan Irak demokrasisinin ise, Cumhurbaşkanı Kürt, başbakan Şii, meclis başkanı Sunni olacak. Irak’ın Kuzey bölgesinde seçimlere girecek Türkmenler ne kadar oy alırlarsa alsınlar kontenjanları olan 5 milletvekilinden fazla vekil çıkaramayacak gibi kaos üreten bir sistem olması kimseyi rahatsız etmiyor. Ha keza Suriye’de barış görüşmelerinin kilitlenmesi de yüzde 5 ile ülkeyi yöneten Esed’in Anayasa uzlaşısına yanaşmaması…

Türkiye demokrasisi ise ha keza 1960 ve 1980 darbeleriyle taçlandırılmış, darbeci ABD çocuklarının yaptıkları anayasa ile batı hükümranlığı pekiştirilmiş, batı hegemonyasıyla mücadele eden herkes ya diktatör veya demokrasi düşmanı ilan edilmiş, en büyük günah keçisi ise 28 Şubatta olduğu gibi din, dindarlar, Osmanlı olmuştur.

Özgürlük heykeli ile demokrasisini dünyaya pazarlayan ABD’nin üniversitelerdeki soykırım karşıtı eylemleri 2 binin üzerinde öğrenciyi tutuklayarak durdurması, polis şiddeti ve tutuklamaların hiç bir insan hakları örgütünün veya mahkemesinin ses çıkarmaması, hatta ve hatta Filistin’e destek eylemlerini durdurmak için “Antisemitizm Farkındalık Yasası’nı temsilciler meclisinin kabul etmesi Müslüman halklar için demokrasinin ne kadar sevecen bir şey olduğunu gösteriyor. Yasayla Hz. İsa’yı Yahudiler öldürdü demek bile yasaklanırken, İncil okuyan veya İncil’in söylemlerine inanan herkesin hapse tıkılması gerekiyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, soykırımı durdurmak için ticari ilişkileri kesen Erdoğan’ı diktatör olarak ilan ederek, "Erdoğan, İsrail'in ithalat ve ihracat limanlarını bloke ederek anlaşmaları ihlal ediyor. Türk halkının ve işadamlarının çıkarlarını hiçe sayan ve uluslararası ticaret anlaşmalarını görmezden gelen bir diktatör işte böyle davranır." Diyor, hızını alamayan Katz, "Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hayal ediyor. Müslüman Kardeşler'in adamı Erdogan İsrail'i çökertmeyi, Kudüs'ü fethetmeyi ve Müslüman dünyasına liderlik etmeyi hayal ediyor. Erdoğan, sen Diriliş ve Kuruluş dizilerini izlemeye devam et ve hayal kurmaya devam et." Batıya çeşni darbe anayasasıyla hiçbir sorununun olmadığını sorunun Osmanlı ile Müslüman Kardeşler ile olduğunu açık açık söylüyor.

Demokrasi ithalatımız arasında terörün ne kadar yeri var derseniz, Mideast Discourse sitesinde Steven Sahiounei’nin yazısına bir göz atmamız gerekiyor. ABD ve İsrail’li demokratların müttefikleri arasında bulunan binlerce teröristin Gazze’de İsrail’in soykırımlarına ortak olduğunu yazıyor. İsrail hükümeti PKK’lı teröristlerle imzaladığı sözleşmeyle 2 bin 200 dolar maaş, ölüm ve yaralanma halinde ise 25 bin dolar tazminat ödemeyi kabul ediyor. Yazıda, Avrupa’, Irak, Suriye ve ABD’den 2000 PKK’lı terörist ve paralı katilin İsrail’e taşındığını yazıyor.

İsrail soykırımlarını kınayan İspanya Başbakanı Sanchez’in eşi hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları, İrlanda Başbakanı Leo Varadkar’ın, Filistin’e destek vermesi üzerine istifa ettirilmesi, Üniversite rektörlerinden sivil toplum örgütlerine kadar İsrail soykırımına karşı çıkacağını açıklayan herkesin bir şekilde ya işiyle, ya eşiyle veya hayatıyla tehdit edilmesi batı demokrasisinin ne anlama geldiğini biraz daha gözlerimizin içine soktu.

Yıllarca destek verdikleri Kılıçdaroğlu-Çeviköz ikilisinin sarayla müzakere değil mücadele edilir anlayışlarıyla demokrasimizi dizayn edemeyenlerin, hem müzakere hem mücadele düsturuyla sahneye Özel-Tan ikilisini sürmeleri yumuşama mı, kaleyi içerden çökertme taktiğimi olduğunu süreç içinde göreceğiz. Sözün özü, yönetimimizi yeni anayasa ile ülkemizin çıkarlarını gözeterek yeniden düzenleyeceğiz veya Gümrük Birliği garabeti gibi AİHM kararlarının Anayasa’dan daha üstün sayılması gibi garabetlerle batının çıkarlarının Türkiye’nin çıkarlarından, Avrupalının çıkarlarının Türk’ün çıkarlarından daha üstün tutacağız. Bunu yaparken de sanki bizi yıllardır Avrupalılar sömürmüyormuş da Araplar yada doğulular sömürüyormuş gibi koyu bir Arap düşmanlığıyla ABD-AB emperyalizmine kapı kulu olacağız.

Bu ikilemin düğümü de Gazze’den geçiyor. Türkiye, yaptırımlarıyla, Adalet Divanı’nda davaya müdahil oluşuyla Gazze soykırımını durdurabilirse, Irak, Suriye, GKRY, Doğu Akdeniz, Yunanistan kuşatmasını yararak askeri çözüme gerek kalmadan kendisine ekonomik, siyasi ve diplomatik açacaktır. Vesselam….