Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2454.54
BIST 100
10171.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Ekim 2022

​Değer deyince neyi anlıyoruz?

D. Mehmet Doğan ‘’Büyük Türkçe Sözlük’’ eserinde değer kavramını şöyle tarif eder: ‘’Bir şeyin karşılığı, kıymet, bedel, semen.’’Değer kavramı üzerinde düşününce bu kavramın nasıl tanımlandığını merak ettim ve sözlüğe bakmaya ihtiyaç duydum. Demek ki bir şeyi bizim için değerli veya kıymetli kılan şey ona muhtaç olduğumuz şeydir. Bu nedenle eserin belirlenmiş bedelini ödeyip kütüphaneme koymuşum ve ihtiyaç duydukça da bakarım.

Görüldüğü gibi değer ile ihtiyaç arasında direk bir ilişki vardır. Bu en basit ihtiyaçlardan en yüksek ihtiyaçlara kadar bütün değerleri içine alır. Mesela canlı hayatın devamı için ‘’suya muhtacız’’ dediğimizde suyun bizim için ne kadar değerli olduğunu ifade ederiz.

Ancak insanın gereksinimleri farklı farklıdır. Örneğin, ‘’Mehmet Akif Ersoy, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Mustafa Kutlu, D. Mehmet Doğan gibi daha birçok mütefekkirin eserleri bizim için çok değerlidir’’ Dediğimizde: Gıda gibi basit ihtiyaçlarımızın ötesinde, bizi tamamlayan daha yüksek ihtiyaçlarımızı kastederiz.

Hilmi Ziya Ülken Bilgi ve Değer adlı eserinde: ‘’Burada haz, elem, ihtiras, duygular, hayal, irade, düşünce gibi çeşitli ruhsal yetilerimizin rol oynadığı ihtiyaçları tamamlayan şeyler değer oluyor demektir’’ der. Bu bağlamda bir bardak su ile, M. Akif’in bir şiiri veya Süleyman Seyfi Öğün’ün bir makalesi ‘’değer’’ihtiyacımızı karşılaması açısından hiçbir fark yoktur.

Her birimiz çevremizce takdir edilmeyi, diğerkâmlığı, dostluğu, katıksızlığı birer değer olarak görürüz. Zira insan bunlardan yoksun olduğu zaman, kendisinden bir şeyin eksikliğini hisseder. Aslında karşımızdakine verdiğimiz değer, aynı zamanda kendimize verdiğimiz değerdir.

Değer ile ihtiyaç arasında direk bir ilişki olduğunu açıklamıştık. Bir dış tehdit karşısında farklı siyasi partilere sahip olsak da birbirimizle dayanışma içinde olma ihtiyacını hissederiz. O hâlde günlük siyaset uğruna birbirimizi değersizleştirmemeliyiz.

Her ülkenin temelinde bir değerler sistemi ve her dönem de bir değerler düzenidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran, onlara üstün kılan kuvvetler bu değerler düzeninin temelini oluşturur.

İnsan inan, düşünen ve etki eden bir varlık olduğu için bütün medeniyetlerin temelinde bir inanış, düşünce ve hareket sistemi vardır. Dolayısıyla bu değerler düzeni, bir bilgi sistemi değil, bir inanış sistemidir. Ancak her türlü bilgi ona dayanır.

Dolayısıyla bir medeniyetten başka bir medeniyette geçmek demek, bir inanış sisteminden başka bir inanış sistemine geçmek demektir. İnanış sistemi yıkılınca medeniyet de yıkılır.

Toparlayacak olursak, medeniyet değerlerini kaybetmiş bir toplum topraklarını da kaybetmeye mahkumdur. Çünkü toprakları mekân hâline getiren değerlerdir. Bizi biz yapan medeniyet değerlerimize verdiğimiz değer, aynı zamanda topraklarımıza verdiğimiz değeri gösterir.