Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2412.48
BIST 100
10232.92
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 May 2016

Değişim Devam Ediyor

2002 yılında Ak Parti ile yeni bir döneme giren Türkiye'de, çok farklı olaylar yaşadık. Gönlümüzü hoş eden olayların gün geldi yanlış olduğuna, vuku bulduğunda tepki gösterdiğimiz olayların zamanla ülkenin lehine olduğuna şahit olduk. Birçok kez hayırda şer, şerde hayır olduğunu gözlerimizle gördük. Zamanın en iyi çözüm olduğunu bir kez daha tecrübe ettik.

Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç ayrı dönem yaşadı Türkiye.

Birincisi; Eylül 2014-Haziran 2015 - 62.Hükümet Dönemi. Karizmatik bir lider olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra görev yapmak oldukça zordu. Alışılmış bir başbakan portresi vardı ve yerine gelen kişiden bu performans bekleniyordu. Ahmet Davutoğlu bu süreci Ak Parti kadroları ile suhuletle, yatırımları aksatmadan, teröre taviz vermeden, ülkenin içte ve dışta prestijini koruyarak yönetti.

İkincisi; Haziran 2015-Kasım 2015 - 63.Seçim Hükümeti. Seçimlerden birinci parti olmasına rağmen tek başına iktidarı yakalayamayan Ak Parti'de kaybetmişlik havası esmeye başladı. Kaygılı bir dönemdi bu dönem. Puslu havayı seven çakallara gün doğmuş, aradıkları ortamı bulmuş, bunu ülkeyi kaosa sürükleyecek fırsata çevirme yollarına düşmüşlerdi. Terör hortlamış, şehit haberleri gönülleri dağlamış, muhalefet bu ortamdan siyasi rantın peşine düşmüştü. Tek çare erken seçimdi ve Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığında kurulan seçim hükümeti ile seçime gidilmişti.

Üçüncüsü; Kasım 2015- Mayıs 2016 u2013 64.Hükümet Dönemi. Herkes payına düşen hesabı yapmış, yeniden Ak Parti %49.5 ile tek başına iktidar olmuştu. Yine yeniden diyerek sekteye uğrayan her şey harekete geçmiş, Yeni Türkiye yolunda yürüyüş tekrar başlamıştı. Reformlar bir bir gerçekleştiriliyor, terörle mücadelede kapsamlı operasyonlar yürütülüyor, güven ve istikrar yeniden ihdas ediliyordu. Ekonomideki hareketlilik hızlanıyor, dış politikada nitelikli çalışmalar sürdürülüyor, G20 zirvesinden İslam Birliği Teşkilatına kadar uluslararası ilişkiler güçlendiriliyordu. Güçlü Cumhurbaşkanlığı ve güçlü Başbakanlık dönemine şahit oluyorduk. Teşkilat yapıları yenileniyor ve güçleniyordu. Bütün bunlar olurken şer odakları durmuyor, bu yapıyı yıkmak için bir yandan terör örgütü, bir yandan paralel yapı, bir yandan dış mihraklar, bir yandan içerdeki hainler yeni yeni oyunlar kurguluyor, yeni yeni planlar yapıyordu. Biz bu dönemde hem cumhurbaşkanımızı ve hem de başbakanımızı sevdik ve destekledik. Yapılanlardan ülkemiz adına gurur duyduk. Başımız öne eğilmedi.

Türkiye bir yola girmişti. Başkanlık yoluna. Türkiye'deki değişim başkanlık ile taçlanmalıydı. Bütün çalışmalar bu yönde idi. Seçimler bunun üzerine kurgulanmıştı. Muhalefetin korkusuydu başkanlık sistemi. Çünkü zaten iktidar olamayan muhalefetin bu gidişle sittin sene iktidar görmesi mümkün olmayacaktı.

Herkesin görüşü farklı olabilir. Zaten aynı şeyi düşünmemiz de mümkün değildir. Ancak farklı düşünceler içinde uyumlu yaşamamızdır önemli olan. Böyle de oldu ve farklı düşünen başbakanımız, içinde olduğu davaya zarar vermeden bir kenara çekilme büyüklüğünü göstermişti. Çekilirken de cumhurbaşkanının, partinin, seçmenin, ülkenin ve gönül coğrafyasının hukukunu koruyacak olduğuna dair namus sözü vermişti. Bilge insana da bu yakışırdı ve hoca da kendine yakışanı yaptı.

Ayrılık tohumları ekenler umduğunu bulamamıştı. Kurumsallaşan Ak Parti, tarihe altın harflerle yazılacak bir olayı hem milletin ve hem de ülkenin hafızasına nakşetti. Ne parti zaafa düştü, ne parti içinde muhalif söylemler baş gösterdi, ne ülkede kaos çıktı ve ne de beklendiği gibi göğe delik açıldı. Bunların hiç biri olmazdı çünkü Ak Parti, kadroların ve yönetici makamların kişilere bağlı olmadığı bir parti idi. İdealler peşinde olanlar için önemli olan kendi koltukları değil, ideallerinin gerçekleşmesi idi.

Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. Türkiye sözleşmesindeki kararların uygulanacağı, başkanlık modelini, şeffaflığı öne çıkaran anayasa çalışmalarının hız alacağı, terörle mücadelenin devam edeceği, partiye ve dolayısıyla ülkeye ivme kazandıracağı bir dönem. İktidarı hayal edemeyen muhalefette liderlik kavgası yaşanırken, %49.5 luk bir oy potansiyeli ile iktidar olmuş bir partide lider değişimi sessizce oluyordu. Çünkü bu dava kısır kavgalara heba edilecek bir dava değildi. Onurlu bir görevi, onurlu bir görev dönemi ve onurlu bir ayrılışla tamamlayanlar için önemli olan davaya hizmetti. 14 yıllık iktidarın hala dimdik ayakta duruşu ortak akıl, istişare ve liderlik anlayışı ile olur. Ak Parti ilkeli duruşuyla bir kitlesel parti olduğunu göstermiştir. Başarı bireysel değil ekip işidir. Şahısların hevesleri davalarının arkasında kalmıştır. Bu kutlu yolculuğu bireysel sorunlar akamete uğratamayacaktır.

Herkes metin olsun, değişim devam ediyor. Vesayet rejimini bitiren Ak Parti'nin Yeni Türkiye'yi inşa etme yürüyüşü devam ediyor.

Ben sen yok, biz varız!