Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2394.24
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Nisan 2017

Değişim Rüzgarı

Uzun bir süredir küresel sistemdeki değişimden bahsedip duruyorum. Çünkü değişen küresel paradigmalar bizi de değişime zorluyor. Ancak bu değişim bizde sadece değişim olarak kalmamalı aynı zamanda bir gelişimi de sağlamlıdır.

16 Nisan pazar günü milletimiz, dünya tarihinin en önemli değişim sürecini yaşadığının farkında olduğunu ilan etmiş ve "dünya değişirken biz olduğumuz yerde kalmamalıyız, biz de değişmeliyiz" demiştir. Bu tarihi karar ile beraber artık değişim beraberinde gelişimi de getirecektir. Çünkü bu karar Türkiye'yi prangalarından kurtaracak, siyasi iktidar ile devlet iktidarı aynı elde olacak böylece değişen dünya dengelerinde daha proaktif hamlelerde bulunulabilecektir. Bu karar ile millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 7 Ağustos 2016'da El Cezire Televizyonu'na verdiği mülakatta söylediği "Devleti sıfırdan kuracağız" sözlerini hayata geçirme iznini ve yetkisini vermiştir.

Gelin beraber öncelikle her hafta olduğu gibi öncelikle dünyadaki son gelişmeleri inceleyelim sonrasına tekrar ülkemize dönüp son dönemde yaşanan olayların dış bağlantılarını inceleyelim.

İlk olarak ABD'den başlayalım. Çünkü geçtiğimiz haftalarda bahsettiğim küresel ekonomik milliyetçilik, ekonomik ırkçılığa doğru gitmeye başladı. ABD Başkanı Donald Trump, "Amerikan malı al, Amerikan işçisi çalıştır" başlıklı kararname imzaladı. Beyaz Saray "Ekonomik büyümeyi hızlandırmak, iyi maaşlı iş imkanları yaratmak, orta sınıfı güçlendirmek, Amerikan sanayi ve savunma endüstrilerinin yanında yer almak için" bu kararın alındığını belirtirken bu hafta içerisinde vergi reformunu açıklayacağını söyledi. Trump, vergi reformunda bireylere ve kurumlara yönelik yüklü bir vergi indirimine gidileceğinin de sinyallerini verdi. ABD'nin dünya üzerindeki konumunu düşündüğümüz zaman bu kararın diğer ülkelere de hızla yayılacağını şimdiden söyleyebiliriz.

İngiltere'ye geçersek... Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl İngiltere'de yapılan referandumda %51,9 oyla İngiltere'nin AB'den ayrılmasına karar verilmişti. Referandumda "Hayır" çıkması için çalışan eski Başbakan David Cameron istifa etmiş ve o dönem İçişleri Bakanı olan Theresa May, önce Muhafazakar Parti'nin yeni lideri, sonra da başbakan olmuştu. İlerleyen süreçte küreselciler ile büyük bir mücadele yaşamaya başlayan May, Yüksek Mahkeme'nin Brexit müzakerelerine Parlamento onayı olmadan başlanamayacağı hükmü ile karşılaştı. Geçen ay İngiltere'de Parlamento'nun üst kanadı olan Lordlar Kamarası, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkış sürecini (Brexit) resmen başlatmaya izin veren tasarıyı onayladıktan sonra İngiltere parlamentosu önünde terör saldırısı yaşandı. 29 Mart'ta Brexit sürecini resmen başlasa da diğer partilerin Brexit süreciyle ilgili tutumlarını eleştirerek, "Eğer bu genel seçimi şimdi yapmazsak, siyasi oyunlar devam edecek" diye konuşarak 8 Haziran'da erken seçime gidilmesini istedi.

Yazıyı yazdığım saatlerde Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimleri devam ettiği için ilk tur sonuçlarıyla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim. Ancak Le Pen'in kazanması durumunda AB'nin artık dağılma sürecine gireceğini şimdiye kadar yürüttüğü seçim kampanyasında verdiği milliyetçi beyanatlardan çıkarabiliriz. 6 Şubat'ta yine bu köşede "Fransa'da yapılan terör saldırılarının amacı halkın milliyetçilik duygularını artırarak ulusalcı tarafa doğru kaymalarını sağlamaktır" yazmıştım. Geçen hafta Paris'te polise yönelik saldırı sonrası açıklama yapan Trump, olayın cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkileyeceğini kaydetti.

Küresel değişim rüzgarı Suudi Arabistan'ı da etkiledi. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz tarafından imzalanan, ülkenin Washington Büyükelçisi, İstihbarat Başkan Yardımcısı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve bazı bakanların görevlerinden alınarak, yerlerine yeni atamaların yapıldığı 40'tan fazla kraliyet kararnamesi yayımladı.

Gelelim Türkiye'yeu2026 Verdiğimiz bu tarihi karar küresel yapıları oldukça rahatsız etti. Rahatsız olanlar yıllardır ülkemizde kurdukları network üzerinden yaygara koparmayı deniyorlar. Küresel sermayenin ekonomik tetikçilerinin lideri olan Soros'un Gezi, ABD Başkanlık seçimi, Brezilya, Ukrayna ve Gürcistan gibi dünyada genelinde birçok ayaklanmayı organize ettiğini önceki yazılarımda belirmiştim. Sahip oldukları finansal güç ile sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirerek yine sahip oldukları medya kuruluşları üzerinden yapacakları algı operasyonları ile referandum sonucunu etkilemek için çalışıyorlar.

Küresel sermayenin tüm bu çabalarına rağmen Türkiye bu süreci uhulet ve suhuletle atlatacaktır. Çünkü bu millet 15 Temmuz gecesi FETÖ teröristlerinin aslında sadece bir maşa olduğunu ve bu maşayı tutan ellerin küresel sermaye olduğunu açık bir şekilde görmüştür. Referandum sonucunda evet ve hayır oyları her ne kadar birbirine yakın olsa da bunun sadece bir tercih olduğunu, asla bizim aramızda bir ayrışmaya yol açamayacağını milletimiz bilmektedir. Biz bu anlamsız tartışmaları bir kenara iterek yeniden işlerimize odaklanıp Türkiye'nin güçlenmesi için çalışmaya kaldığımız yerden devam etmeliyiz.