Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Kasım 2020

Deprem zararlarından kimler sorumlu?

En son meydana gelen İzmir depreminde kâğıt gibi yıkılan kimi binalardan gördük ki “Deprem değil, çürük binalar, sahtekâr müteahhitler ve denetim ihmali” insanları öldürür. Peki, deprem nedeniyle yitirilen onca can ve mal kaybından kimler sorumlu olacak? Depremin meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarında illiyet bağına kesebilmesi, 3. kişilerin hukuki ve cezai sorumluluğunu kaldırabilmesi için oluşan zararlı sonuca insan faktörünün etkisinin olmaması, yapıların mühendislik kurallarına uygun yapılmış olması gerekir. Yani mühendislik kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına rağmen, deprem nedeniyle yine de yapılar yıkılmışsa burada hukuki ve cezai sorumluluk doğmayacaktır.

Muhakkak ki kişilerin cezai ve hukuki sorumluluğu farklı hükümlere ve şartlara tabidir. Hukuki ve cezai sorumluk da süreleri de farklıdır. “Müteahhit tarafından yapılan binanın yıkılmasında zamanaşımı aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele aldığımız gibi yüksek mahkeme kararlarıyla, yapının tamamlandığı yani oturma izninin alındığı tarihten değil, yapının yıkılma tarihinden başlayacaktır. Bu sayede sorumlular da zamanaşımına takılıp, kurtulamayacaklardır.”

Deprem sonrası yıkılan binalarda meydana ölüm ve yaralanma olaylarında “taksirle öldürme veya taksirle yaralama” suçları olacaktır. Çünkü kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı kusurlu bir davranışıyla öngörmeden başka bir kimsenin hayatına son vermesi “taksirle ölüme neden olma” suçunu oluşturmaktadır. Bu suç da TCK madde 85 de düzenlenmiştir. Duruma göre çok kötü yapılarda yani “Banker Bilo” filminde olduğu gibi malzemeden çok fazla çalınmışsa, ucuzun ucuzu kullanılmışsa ve sonuç istenmemesine rağmen yıkımın çok rahatlığı ön görülmüşse “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçu dahi gündeme gelebilir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2001/ 2636 E., 2001/ 2900 K., 19.11.2001 tarihli içtihatında “Deprem nedeniyle bina yıkılmasında suç tarihi, binanın yıkıldığı tarihtir” diyerek zaman aşımı konusuna açıklık getirmiştir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 2003/ 9261 E., 2003/ 274 K. İçtihatında “Genel bir tehlikeyi içerecek şekilde tahribat ve musibete neden olmak suçunun gerçekleşme anı, tahribat ve musibetin gerçekleşme anıdır. Bu doğrultuda bina yıkılmışsa suç tarihi de binanın yıkıldığı tarihtir” diyerek tartışmalara son notayı koymuştur.

Muhakkak ki yıkılan binalarda izni veren kurum ve yetkililer de hukuki ve cezai noktada sorumlu tutulabilecektir. İdari sorumluluk davalarında Danıştay bir kararında deprem sebebiyle meydana gelen zararın tazmini davalarında yerel yönetimleri de önlem alma ve denetim görevlerini yerine getirmeyip, hareketsiz kalmalarını “idari eylem” olarak kabul etmiş. İYUK 13 de öngörülen bir ve beş yıllık süreler içinde açılıp açılmadığını araştırılmasını ve tam yargı davasına konu olabileceğini belirtmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 13.05.2002 T., 2002/ 4491 E., 2002/ 5701 K. Sayılı içtihatında “Binanın deprem sebebiyle yıkılmasında zarar verici davranışın, binanın yapıldığı tarihte, buna karşılık zararın ise deprem sonucunda gerçekleştiğini, bu sebeple konu ile ilgili davanın zararın doğmasından yani depremle yıkılmasından itibaren BK madde 60’da ( yeni madde 72) öngörülen 1 ve 10 yıllık süreler içinde açılabileceğini kabul etmiştir. Çünkü bina yıkılmadan hak istenebilecek hale gelmemiştir. İstenebilecek hale gelmeyen hak da süre başlamaz” demiştir.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 22.10.2003 T., 2003/ 4-603 E., 2003/ 594 K. Sayılı içtihatında “Sürelerin başlayabilmesini, bir zarara neden olmuş, dolayısıyla haksız fiil olarak varlık kazanmış bir fiilin varlığına bağlamaktadır. Dolayısıyla neden olduğu zarar henüz gerçekleşmemiş bir fiilin salt işlenmiş olması, anılan sürelerin başlaması için yeterli değildir” diyerek süreler konusunda tartışmalara netlik kazandırmıştır.

Özetle; “Deprem nedeniyle yitirilen canlar, yıkılan evler, zarar gören eşyalar nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında gerek Danıştay’ın gerekse de Yargıtay’ın görüşü son derece nettir. Yüksek mahkemelere göre, depremde doğan zararlarda sürelerin başlangıcı için zararın gerçekleşmesi, bu zararı tazminat olarak istenebilir duruma da gelmesi şartı kabul edilmiştir. Depremle yıkım zamanı, zaman aşımı sürelerinin başlangıç anı olarak kabul edilmiştir.