Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Ekim 2018

Dert and değil, dert Erdoğan’dır

Yetti yahu! Artık bunları yazmaktan utanır oldum; “Vatan ve bayrak kimsenin ‘yegâne’ mülkü değildir. Vatanseverlik de kimsenin tekelinde değildir. Vatanseverlik konusunda önüne gelen herkesi de sürekli samimiyet testine tabi tutmak kimsenin haddi de hakkı da değildir.” Kim ki doğduğu topraklara, vatandaşı oldu ülkeye ve ekmeğini yediği vatana ihanet ediyorsa Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez fark etmez haindir. Vatan da bayrak da Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Laz’ın, Çerkez’in, Süryani’nin velhasıl kelam Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan 81 milyon insanın tamamının “müşterek değeri, üzerinde hayaller kurabileceği, sırtını dayayabileceği yegâne vatanı, onur ve namusudur.” Türk’ün ne kadar hakkı varsa Kürt’ün de Arap’ın da Boşnak’ın da velhasıl kelam 81 milyonun tamamının o kadar hakkı vardır. Vatan da namus da bir ve bütündür. Hiçbir etnik yapı ve grup, bu topraklara uzaydan veya sonradan gelmedi, ağaç kovuğundan çıkmadı. Kadimden beri buralardaydılar ve kıyamete kadar da burada hep birlikte kardeşçe Türkiye olarak kalacaklar.

Dert, namaz kılan Cumhurbaşkanıdır

Birileri çıkıyor “Türkiye sadece Türklerindir” diyor.” Birileri çıkıyor başörtülüsü, dindarı “çölde yaşasınlar” diyor. Birileri çıkıyor “ andımız geri geldikten sonra sıra Türkçe ezanda ve Türkçe ibadette” diyor. Birileri de çıkıyor “ya seveceksin ya terk edeceksin diyor. Birileri de çıkıyor “Yallah Arabistan’a” diyor. Ya siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz? Burası bizim de toprağımız, burası bizim de vatanımız, hiçbir yere gitmiyoruz ve gitmeceğiz. Biz burada yaşıyoruz ve burada da öleceğiz. Bir tek kişinin dahi kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında parya olarak hissetmesini biz kabul etmeyiz, buna rıza göstermeyiz. Dert başka, dert muhtar bile olamaz dedikleri dindar Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıdır, Beştepe’de şarap içme yerine namaz kılmasıdır.

Yarın başörtüsü düzenlemesi de iptal olsa?

“Tarihte olmadığı kadar birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ve terörize edilemeyecek bir iç barışa ihtiyacımız var. İhanet ve gafletin birbirine düşürme tuzağına düşmeyelim.” Derken “çat” diye bir yerlerde birileri fay hatlarını çatlatıyor. Danıştay da aynen öyle yaptı. Öğrenci andının kaldırılmasının iptaline ilişkin bir davayı, aradan tam tamına 5 yıl geçtikten sonra oy çokluğuyla kabul ederek, ülke gündeminde bir anda büyük bir tartışma ve kutuplaşma yarattı. “Bu ülkeyi Danıştay mı yönetiyor yoksa sivil siyasetin temsilcisi ve sandıkta hesap vericisi hükümet mi?” Yargı makamları hiçbir zaman idarenin takdir hakkını ortadan kaldıracak, idarenin iradesi yerine geçecek bir şekilde dava dosyalarında “yerindelik denetimi” yapamaz. Anayasaya ve yasalara göre sadece iş ve eylemlerin “hukukilik denetimini” yapabilir. Ötesi yetki gaspıdır. Yarın başörtüsü serbestîsini düzenleyen hükmü iptal etse kim ne diyecek? Kazanımlar pamuk ipliğine bağlı. Anayasal güvence mutlaka olmalı.

PKK ve FETÖ en çok sevinenler olmuştur

Birliğimizin, kardeşliğimizin, dirliğimizin altını oymaktan başka ne işe yaradı bu karar? İllaki herkes, her sabah “doğruyum, çalışkanım, varlığım Türk varlığına kurban olsun, ne mutlu Türküm diyene” diyerek ant mı içecek? Yahu askerlikte, okulda, tıpta, vekillikte herkes ant üstüne ant içiyor. Peki, bunca dolandırıcı, hırsız ve hain nereden çıkıyor? Andımız denen metin kesinlikle Müslüman evladının tarihsel geçmişine, kültürel birikimine, milli ve manevi değerlerine uygun değildir. Türkçe ezan zulmünün mimarlarından, insanların kafataslarını ölçen, kafataslarına göre sınıflandıran anlayışı destekleyen sözüm ona bir bilim adamı olan Reşit Galip’in yazarı olduğu bir metin. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde sabah çocukların okul önünde içtimaya dizildiği, hazır olda bekletildiği, içeriği sorunlu, ayrımcı sloganlar dizisinin okutulduğunu göremezsiniz. Kimsenin Türklükle bir sorunu yoktur ve olamaz da. Sorun Türk etnik ırkına mensup olamayan vatandaşların çocuklarının da her sabah “Ne mutlu Türküm diyene ve varlığım Türk varlığına kurban olsun” diye bağırtılmaya zorlanmasıdır. Eminim ki bu tartışmayı gündeme sokup, farklılıkların sinir uçlarını kaşıyanlara, PKK ve FETO yakında bir teşekkür mektubu yazar. Yeni bir sömürü, istismar ve tahrik alanı açtıkları için.