Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
35.11
Gram Altın
2470.88
BIST 100
10170.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Haziran 2015

Dertleri Türkiye olanlar iş başına..

7 Haziran seçim sonuçlarına La Repubblica'dan bir yorumla başlayalım" Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu." Beyaz gömlekli bir Kürt'ün temiz yüzü ise ilk kez Türkiye meclisine giriyor ve Sultan'ın kibrini yerle bir ediyor." Birtakım batı medyası 7 Haziran seçimlerini böyle okudu. Kaldı ki mesele tam olarak buydu. Peki, Türkiye'de seçim sürecini böyle okuyan, yaklaşan ve hassasiyet gösteren kaç kişi vardı? Sanırım bu dönem biraz da bunları konuşacağız. 7 Haziran seçimleri yeni Türkiye'nin bir dönüm noktası olacaktı. Çözüm süreciyle birlikte kendi iç barışını tesis eden Türkiye'yi Ortadoğu'ya açacak yeni bir dönemin habercisiydi bu seçimler. Erdoğan bunun startını on yıl önce vermiş ve Türkiye'nin ilk yerli siyasetini inşa etme yolunda ciddi bir mücadele yürütüyordu. Kuşkusuz bu durum yıllardır ülkeyi kontrol altında tutmayı becermiş devletlerin ve onların taşeronlarının arzu etmediği bir tabloydu. Meşhur sözdür; Türkiye, Türkiyelilere bırakılmayacak kadar kıymetlidir ve stratejik bir öneme sahiptir. Bu yüzdendir ki son on yıldır yapılan her reforma, atılan her adıma, başlatılan her projeye karşı çıktılar. Bu yüzdendir ki diktatörlüğün kitabını yazmış bir kesim Erdoğan'a diktatör demeye başladı. Bu yüzdendir ki hırsızlığın dik alasını yapan, milletin parasını ceplerine indiren bir kesim tarafından da hırsız olarak yaftalandı. Bu yüzdendir ki çözüm süreciyle birlikte Kürtlere tarihi bir teklifte bulunan Erdoğan'ı vatana ihanet etmekle suçladılar. Esad'ın zulmüne dur dediği için Mursi'ye sahip çıktığı için de Ortadoğu'daki terör örgütlerine yardım ediyor bahanesiyle Lahey'de yargılanmasını istediler.

Ortadoğu'da kandan beslenen, vatandaşlarına kan parası yediren devletler ise engel gördükleri Erdoğan'ı hedefe koydular. O Filistin'de öldüren çocuklara sahip çıktıkça içerideki yapılar seslerini daha fazla yükselterek ona diktatör demeyi sürdürdüler. O Mısır'ın ve Suriye'nin özgürlüğünden, İslam ülkelerinin birliği ve dirliği bahsettikçe ona terörist dediler. O analar ağlamasın dedikçe yüksek sesle "seni başkan yaptırmayacağız" dediler. İşte bunları söyleyenlerin artık yekvücut olmalarının vakti gelmişti. On yıldır çözümü engellemek ve ülkenin istikrarını bitirmek için hemen her yola başvuran devletlerin ve içerideki yapıların son umudu 7 Haziran seçimleriydi. Bunca operasyona rağmen halktan güçlü destek gören bir liderin gücünü kırmak ve projelerinden el çektirmek için tüm kesimler üzerine düşeni yapmalıydı. Yabancı basın, üretilmiş hazır algılar ve kurulan ittifaklar bir paket olarak devreye sokuldu. Allah var, herkes görevini layıkıyla yaptı. Demokratik bir çerçevede yapılması gereken ne varsa yapıldı. Bir araya gelmeleri ihtimal dışı olan kesimlerin paketten çıktığını gören AK Parti'nin son hamleleri açıkçası pek tesir etmedi. Gazetelerin HDP ambleminden PKK çıkartma çabaları da kifayetsiz kaldı. Netice itibariyle 7 Haziran seçimleri böyle bir atmosfer altında gerçekleşti. Batının gözü kulağı bizdeydi çünkü bu seçim onları yakından ilgilendiriyordu. Sandıktan koalisyon çıktığında ise derin bir nefes aldılar. Çünkü başardılar..

Seçimler kuşkusuz demokratik bir ortamda yapıldı. Halk tercihini koalisyondan yana yaptı. Bu durum elbette derdi Türkiye olanlar için arzu edilen bir tablo değildir. Fakat sonuç ne olursa olsun sahip olduğumuz ahlak bu duruma saygı duymamızı gerektiriyor. Lakin böyle bir tablonun oluşmasında payı olan, gerekli çabayı gösteremeyen, alternatif bir strateji geliştirmeyen, halkı yeterince ikna edemeyen ve kaliteli bir propaganda yürütemeyen AK Parti'nin de oturup aklıselim bir muhasebe yapması gerekmektedir. Ve yoluna sağlam ve samimi bir ekiple devam etmesi gerekmektedir. Fakat bu topyeku00fbn saldırı altında dahi aldığı oy oranı yine de AK Parti'yi ülkenin en önemli siyasi aktörü yapmaktan alıkoymamıştır. Netice itibariyle ortada siyasi bir belirsizlik var. Başından beri AK Parti'yi tasfiye etmek için hedef yapan muhalefet koalisyon durumunda ne yapacağını bilemez halde. Bu ise başlı başına vahim bir durum. Ülkeyi koalisyona mahku00fbm ettikleri yetmezmiş gibi yeni bir hükümetin kurulması konusunda da net değiller. Hiç biri AK Partiyle koalisyona girmek istemiyor. AK Parti'nin öyleyse siz kurun önerisine de sıcak bakmıyorlar. O halde bu yaşanan belirsizliği, kaosu, piyasaların anında verdiği olumsuz tepkiyi seçmenlerine nasıl izah edecekler? Her şey AK Parti'yi hedeflerinden bir müddet uzaklaştırmak için miydi? Eğer öyleyse bu millete yapılmış büyük bir haksızlık değil midir? Bilmem bunu düşünen var mı?

Şu andaki tablo bize ülkenin geleceği ve alacağı yolla ilgili ne yazık ki net bir şey söylemiyor. Çözüm süreci, yeni anayasa, ekonomi, büyük projeler vs askıya alındığı gibi ülkeyi hangi partilerin yöneteceği ve ortaya nasıl bir hükümetin çıkacağıyla ilgili kimse net bir şey söylemiyor. Kısacası önümüzü göremiyoruz. Türkiye hiç bu kadar kıskaç altında olmamıştı. Millet istikrarın ne denli kıymetli olduğunu böyle bir zamanda tekrar tecrübe edecek ve belki de bunu bir bedel ödeyerek öğrenecek. Keşke bu kadar hızlı yol almaya başladığımız bir zamanda ülkenin önü kesilmeseydi. Lakin oyun, kurulan tezgah çok büyüktü. Ülkeye düşman olanların işi budur. Onlar tarihin her evresinde sahneye çıkarlar ve vazifelerini yaparlar. Tam da bu noktada AK Parti kadroları nerelerde yanlış yaptıklarını birlikte oturup değerlendirmeliler. Şunu bilsinler ki bizler her zaman yanlarındayız. Bizim özgür, demokratik ve barış dolu bir ülkede yaşama ideallerimizden en ufak bir sekme olmadı. Her zaman yanlarındayız ve olmaya devam edeceğiz Çünkü mesele artık AK Parti meselesi değildir mesele tam anlamıyla bu ülkenin bir bağımsızlık ve özgürleşme meselesidir. Eninde sonunda kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ben buna yürekten inanıyorum. Kimse endişeye, ümitsizliğe kapılmasın. Bir müddet sonra daha güçlü ve daha sağlam olarak geri geleceğiz ve mazlumların umudu olmaya devam edeceğiz.

@sivildemokrat
[email protected]