Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2394.09
BIST 100
10237.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Mart 2020

Dinde ve Siyasette Koza Örenler

Siz istediğiniz kadar Türkiye’nin büyümesi, birlik birlik diye çırpınıp durun. Birileri, belli kesimler, toplumun bir parçası, … kendi etraflarına koza örmeye başlamışsa bütün çırpınışlarınız yetersizdir. Sorun mutlaka ama mutlaka insanlarca, gruplarca koza örülmeden önce tespit edilmeli ve buna göre çözüm, çare bulunmalıdır.

Koza örmek ne demektir?

Nefsin müdahil olduğu her konuda ipekböceği kozası gibi zihinlere, kalplere ve gönüllere koza örülebilir. Ağırlıklı olarak din ve siyasette insanlar koza örerler. Tek başına bir insan da etrafına koza örebilir, bir grup halinde hareket eden insanlar da liderleri tarafından kozayla kuşatılabilir.

Tarihte bunların sayısız örnekleri vardır. Mesela Kuran’da bahsi geçen Hâbil-Kabil Olayı.

İnsanlık tarihinin başlangıcına gittiğimizde iki kişi ile karşılaşırız. Birisi Hâbil birisi Kabil’dir. Olması gereken nedir?

Elbette ki iki kardeşin birlikteliğidir. Başlangıçta her şey mükemmeldir. Peygamber bir baba ve muhteşem bir anne. Şartlar dünyanın en uygun şartlarıdır. İki kişi için dünya, paylaşmak sözünün düşünülemeyeceği kadar büyüktür. Fiziksel olarak sorun çıkması mümkün değildir. Fakat en büyük sorun ortaya çıkmıştır. Kabil, kardeşini kıskanmış ve biz olmak yerine bir olmayı, ben olmayı seçmiştir. Terbiye etmediği nefsiyle birlik olmayı istememiş ve birliği bozmuş, yıkmıştır. İnsanlık tarihinin ilk birlik bozanı olmuş ve asırlardır kötü bir geleneği bugünlere miras bırakmıştır.

Demek ki kişi yüzünü nefsine döndüğünde, aynı zamanda da aklına ve ahlakına sırtını dönüyormuş. Küçük bir dünyalık, haram bir çıkar için özünden, ahlakından ve geleceğinden vazgeçebiliyormuş.

Sadece Hâbil-Kabil meselesi mi?

Yine çoğumuzun bildiği Hazreti Yusuf ve on bir kardeşi. Yusuf’u niçin öldürmeye karar verdiler? Babalarının, O’nu daha çok sevdiğini düşündükleri için. Sorun ne? Kıskançlık. Hâbil-Kabil hikâyesinden farklı olan nedir? Tıpatıp aynısı. Hatta fazlalığı var.

Tarih boyunca sayısız Hâbil-Kabil benzeri hikâye yaşanmıştır. Sayısız Yusuf ve Kardeşleri hikâyeleri yaşanmıştır. Ele geçen tek bir olumlu şey olmamasına rağmen yine ve hâlâ yaşanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca ne yaşanmış ve yaşanacaksa koza örmek zaviyesinden değerlendirilebilir. Siyasi hayat, iç çekişmeler, kavgalar, savaşlar hep bu türden akılsızlık ve ahlaksızlıklarla doludur.

Kozayı nasıl örüyorlar?

Bugünü ve dünü düşündüğümüzde ne kadar dinli dinsiz, ondan bundan taraf, terör gayrı terör, bağnaz bir yapı varsa tüm inananlarının koza ördüklerini görürüz. Kozanın, akılla değil nefsle örüldüğünü çok iyi bilmekteyiz. Nefs, kozayı örerken iki unsuru, iki şarkılık bir plak gibi kusursuz yerine getirir.

Birincisi şudur: Koza; kin, nefret, öç alma, yok etme gibi menfi duygularla nefs tarafından örülür. Örgü malzemesi kesinlikle olumsuz olmalıdır. Müspet olanlar, ancak nefse karşı çıkmakla elde edilir. Hâlbuki olumsuz olanlar, bir nehrin aşağıya akması gibi gayet kolay, gayet basit, gayet güçlü örülür. Örüldükçe, tıpkı yuvarlanan kartopu gibi içindeki kötülükleri büyütür, kin ve nefretin şiddetini de arttırır.

İkincisi ise şudur: Koza nefslerde örüldüğü, dışarıyla iletişim kapatıldığı için muhatapların söyleyeceği hiçbir akli, ahlaki delil (isterlerse dünyanın en haklı gerekçelerini sunsunlar) kabul edilmeyecektir. Sosyal Psikolojide de bunun delillerini bulabilirsiniz. Kuran’ı Kerim’de de delillerini bulabilirsiniz.

Kıskanarak öldürdüğünüzü, kıskanarak kuyuya attığınızı, kin ve nefret ile attığınız oku ve ben seni dinlemem ancak sen beni dinlersin diye ettiğiniz kelamı geri alamıyorsunuz. Bütün bu kötü işler için boşa akıttığınız zamanı da geri alamıyorsunuz. Sonrasında tartıp biçmeden, akıl ve ahlak süzgecinden geçirmediğiniz her söz ve eylem bir gün geliyor önce sizi ve etrafınızı ateşler içinde bırakıyor.

Her çağda, her bölgede, her zaman sorun oluyor. Her çağda sorunların olmasının yegâne sebebi, güç sahiplerinin Hakkı üstün tutan bir nizam kurmak istememeleridir. Hakkı üstün tutmayan güçlerin insanları ve insanlığı bitirmeleri, yok etmeleridir. Dünyanın zenginliklerini ele geçirmek için her masum insanı zehirleyip koza ördürmeleri, bu sayede insanları savaştırıp birlikleri böldürtmeleridir.

İnsanlar, birlik oldukça sorun çözerler. Birliği bozdukça sorun üretirler. İnsanlar ya nefsine uyacak, yeryüzünü birlik, düzen yerine kavga, çekişme, savaş alanı ve cehenneme çevirecek. Ya da birlik olup akıl ve ahlakla adalet, refah üretip sorun çözecek.

Yarını planladığımızda karşımıza çıkacak şudur: İnsanlığın, Dünyanın, hatta Kâinatın Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Türkiye’nin iç meselelerini çözmesi adına koza örenlerin akıl ve ahlakla donatılmaları her insanın, her grubun, her siyasi partinin görevidir. Ve yapılmalıdır. Hep beraber Türkiye’den Dünyayı yeni bir yapıya kavuşturacak, eskinin nizam dağıtan sözünün, eyleminin ortaya çıkması gerekmektedir.

Bu kelamlar sizlere kesinlikle hamaset gelmesin. Dünyanın şu anki gidişatında kavgasız, savaşsız, adil ve müreffeh bir hayat için, Yeni Bir Dünya için Türkiye’den başka sansı yok. Her insanın Türkiye’den tutması, Türkiye’nin de önce kendi insanları, sonra tüm insanları gölgesinin altında birleştirmesi şarttır.