Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Kasım 2023

​Dinimizde insan hayatının önemi- 2

İslam âlimleri; “makasıdü’ş-şaria”yı yani dinin gayesini; canı, malı, ırzı, aklı, dini ve nesli korumak, şeklinde tarif etmişlerdir. Fıkıh bilginleri yani İslam hukukçuları da, İslam’ın korumayı amaçladığı bu insanî menfaat ve maslahatları insanın en temel hakları olarak değerlendirmişlerdir. Bu haklardan biri olan canı korumanın yani yaşama hakkının ise, dinimizde apayrı bir yeri vardır.

Yüce dinimiz İslam, haksız yere bir insanı öldürmeyi bütün insanları öldürmek gibi kabul etmiştir. Yine nasum bir insanı yaşatmayı da bütün insanları yaşatmakla bir tutmuştur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Kim, katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kişinin hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Mâide 32) Bu âyet-i kerime ile yaşama hakkının ihlali olan öldürme, en büyük günahlardan sayılmış ve bir insanın yaşamasına vesile olmak da o derece kıymetli ve erdemli bir davranış olarak görülmüştür. Çünkü insan “eşref-i mahlükat” yani yaratılmışların en şereflisidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Ve Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Secde 9)Bu ayet-i kerimede ise, insanın yaratılışındaki özün, Allahü Teâlâdan geldiğine işaret edilmiştir. Bu da insanın İlahî yaratma fiilinin çok kıymetli bir eseri olduğunu ve her türlü saygıyı hakkettiğini ifade etmektedir. Ahzab sure-i celilesinin 72. âyet-i kerimesinde ise, daha açık ifadelerle dağların, taşların, ırmakların, canlıların korku ve dehşet içinde kalarak yüklenmekten kaçındığı emanetin insan tarafından kabul edildiği vurgulanır.

İslam hukukunda yaşama hakkı en kutsal haklardan biri olarak kabul edilmiş ve bu hakkın titizlikle korunması için her türlü tedbir alınmıştır. Bu bağlamda tıpkı insan öldürmek gibi kürtaj, ötanazi ve intihar benzeri yaşama hakkının ihlali olan bütün fiiller haram sayılmış ve yasaklanmıştır.

Bunun için iman sahibi olan kişi; hiçbir zaman etkisinde kaldığı dünyevî bir hâdisenin zorluğuna tahammül edemeyip insanı öldürme gibi büyük bir günahı işlemeye teşebbüs edemez, etmemelidir. Çünkü dünya fâni, sıkıntılar geçicidir. Bu hakikat; “Allah'ın verdiği canı O’ndan başka kimse alamaz,” şeklinde bütün müslümanların beynine kazınmıştır.

İslam hukukuna göre masum bir insanı kasten öldürmenin cezası kısas olarak öldürülmektir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında kısas size farz kılındı…” (Bakara 178)

Bir insanı öldürmek yasak olduğu gibi onun vücut bütünlüğüne zarar vermek de yasaktır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Tevrat’ta İsrâiloğulları’na; cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalarda da kısas vardır. Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için bir kefâret olur. Ve her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir, diye yazdık..” (Maide 45)

Yüce dinimiz İslam, yaşama hakkının en fazla ihlal edildiği savaşlarda dahi insan hayatına çok büyük önem vermiştir. Bilindiği gibi cahilî toplumlar tarafından yapılan savaşlarda kanunlar ve ahlakî kurallar tümüyle devre dışı kaldığı için çok çok büyük zulümler yaşanır. Yüce dinimiz İslam’da ise, bu ihlallerin önüne geçmek için savaş hukuku çerçevesinde kanun ve kurallar belirlenmiştir. Buna göre savaşlarda ya da savaş dışı durumlarda asla soykırım yapılamaz. Fiilen savaşa girmeyen kadınlar, çocuklar ve din adamları öldürülemez. Aynı şekilde hayvanlara ve bitkilere zarar verilemez.

Efendimiz aleyhisselam; kendisine her türlü zulüm ve kötülüğü yapmış, hicrete mecbur etmiş Mekkelilere şefkatle davrandı. Halbuki isteseydi, o zâlim müşrikleri kılıçtan geçirebilirdi. Ama O, onlara: “Kim Kâbe’ye sığınırsa emniyettedir. Kim Ebu Süfyan’ın evine sığınırsa emniyettedir. Kim evinin kapısını kilitler ve kendi evinde oturursa emniyettedir, ona dokunulmayacaktır, o güven içindedir…” şeklinde haber gönderdi ve böylecekan dökmeden Mekke’yi fethetti…

(Devamı haftaya…)