Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2409.44
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Nisan 2017

'Diyet ettim Allah rızası için!'

Üç aylar girince nafile oruçlar akla gelir. Fakat benim aklıma on iki, onbir aylar diyeti geldi.

Ve tabii ki; son günlerde insanın burun kıvırdığı, yakında ilmihallerde haram kılınacak gibi duran, "Diyet ettim Allah rızası için" diyenlerin gıda fıkıhlarında çoktan haram kılınan bir güzellik...Fırın yakınlarında kokusuyla doyuran, sıcaklığında akla tereyağı ve ardından tulum peyniri hatırlatan o şey...Ekmek! aklıma geldi. Önceleri onsuz hiç bir şey yedirilmezdi. Ne vakit bir katığa, peynire, zeytine uzanılsa büyüklerimiz ciddi ciddi ters bakar ve "Ekmekle ye!" derdi. Şimdi o büyüklerimizin pek çoğu sizlere ömür. Şimdi onların yerine, onların yetiştirdiği ve epeyce büyümüş küçükler var. Ne zaman sofraya otursalar, pardon masaya; önceden hangi şeye uzansalar onlara söylenen "Ekmekle ye!" sözü, şimdi tam tersi: "Ekmeksiz ye!" uyarısına dönüştü. Çünkü artık beyaz ekmeğe beyaz zehir gözüyle bakılıyor. Yakında bakkaldan alınan beyaz ekmekler gazeteye sarılacak ve kolun arka tarafına, kol boyunca dik vaziyette, yani önden kimsenin görmeyeceği şekilde eve götürülmeye başlanacak. Eve kadar taşımaya cesaret eden de yolda bir tanıdığıyla karşılaşmamaya çalışacak. Karşılaşırsa da mahcup bir vaziyette bakışlarını öne indirecek...Daha ötesinde de beyaz ekmek yiyenler mimlenecek, fişlenecek...Cezai müeyyideler, hukuk filan. İş oraya doğru gidiyor. Hayır madem yüksek yerden emir verin. Üretimine engel olun. Tüketmeyin böyle bizi...

Bu arada kimse artık sadece din vaizlerinin nasihatlerinin insanları çok bunalttığını ve dinin insan hayatına çok fazla karıştığını iddia edemez. Hocaların yerini beslenme, diyet uzmanları, sağlık uzmanları, güzellik, spor ve şu veya bu uzmanları aldı. Her birinin hem de çok farklı bakış açıları, mezhepleri, gidişatları ve birbirine zıt söylemleri, şiddetli farzları ve haramları var. Bakıyorum bir vaiz veya İlahiyatçı en ufak bir ricada bulunsa "Hayatımıza müdahale ediliyor, baskıcı bir din anlayışına karşıyız!" diye avaz avaz bağıranlar, onca uzmanın hayatlarına müdahalesine hiç ses çıkarmıyor, kuzu kuzu itaat ediyorlar. Mesela kurgulanmış bir çeşit kusma biçimi olan diyet! Hayatın sıradan, gelişi gerçekten güzel akışına yayılmış olan tabii beslenmeyi alt üst ediyor. İnsanları zora sokuyor. Ağır bir şeriat gibi mutsuz da ediyor. Fakat ısrarla ve çok yanlış metotlarla da olsa yapılıyor.

Neler oluyor? Nihayet insanın sağlık bakımından önemsenmesi, varlığının ikizi olan bedenine dikkat etmesi güzel de...Fakat yeni fark edişlerde, farkındalığın, bilginin ve bilincin ergenliğinde her şey biraz fazla abartılmıyor mu? Meyve ve sebzeler, çeşit çeşit nimetler adlarıyla değil kalori hesaplarıyla anılır oldu. Doğrusu masada kalori hesabını yapanlarla birlikte yemeğe oturmuyorum. Ya da bu hesabı sesli yapmamalarını, bundan rahatsız olduğumu söylüyorum. Yemeği kalori matematiğine çeviriyorlar ve hiç bir şeyin zevki kalmıyor.

Beslenmenin apayrı ve yeni çıkmış, (dikkat inmemiş) sıkı bir şeriat gibi, heyecanlı vaizler diliyle her daim kurallarını dayatmasından çok sıkılmadık mı?! Bir soru sordum?...

Nerdeyse yakında toplum olarak ikiye ve üçe, beşe bölüneceğiz. Ekmeksiz yaşayanlarla, ekmekçiler... Ekmeksiz diyetçi, ekmekli diyetçiler. Beyaz ekmekçi, siyah ekmekçiler.

Hayatın, günün bütününde, mevsimin tepsisinde tabiatıyla sunulan birbirinden güzel nimetleri yaygın ve az yemekle yeterli beslenmeyi, iyi insan olmak için verilmesi gereken; ibadetler, kendi işini kendisi yapma, başkası için davranma, üretme, ve boş durmama gibi bütün emekleri sarf ederek tabii hareketliliği, dolayısıyla şişmanlamamayı elde edebileceğiz. Bunun yerine yapay kurallar yığınıyla, masraflı ve kederli diyetler, sporlar yapmak, bu hayat dışı zorlu molalardan sonra yeniden normal hayata dönüp diyet ve sporu bırakır bırakmaz eski kiloları gerisin geriye almak kısır döngüsünü kınıyorum. İnsanın kendi kendisine işkence etmesine göz göre göre izin veriliyor. Diyet ve spor konularında yepyeni ve çelişkisiz bir bakış açısına ihtiyacımız var. Bedenimizle ilgili herhangi bir tasarrufta ruhumuzu dikkate almadan, köksüz bir tutum sergilemiş oluyoruz. Dal ve meyvenin problemi köke, asla ait eksikliklerin de tezahürü oysa. Mevzu derin yine. Nokta; noktalamış olmuyor.