Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Aralık 2022

Dosdoğru Yol

İstikamet, sık sık karşılaştığımız fakat tam anlamıyla vakıf olmadığımız bir kavramdır. Zaman zaman yolculuklarımızda rotamızı belirlerken ya da doğruluğuna ve samimiyetine inandığımız birini tarif ederken sıkça kullanırız. Peki, biz dünya hayatı yolculuğumuzda her gün beş vakit namazlarımızı eda ederken Fatiha Suresi’yle ‘Rabbimiz bizi sırat-ı müstakime (doğru yola) ilet’ diyerek adından sıkça söz ettiğimiz, bir müminin hayatının en önemli mihenk taşlarından birini teşkil eden bu kavramı ne kadar tanıyoruz?

Sözlükte ‘doğru ve apaçık yol’ anlamına gelen sırat ile ‘dengeli ve dosdoğru’ manasındaki müstakim kelimelerinden oluşan sırat-ı müstakimapaçık, dosdoğru ve hak yol’ demektir.

İslâm âlimleri, yukarıdaki bilgilerin ışığında sırat-ı müstakimin manasını ve muhtevasını belirlemeye çalışmışlardır. Bunlar arasında Allah ve resulüne uyma, Allah’ın kitabı, İslâm, iman, din, hak, cenneti hak etmiş olanların yolu, kurtuluşa ulaştırıp cennete götüren yol, Peygamber ile onun arkasından gelen halifelerin yolu gibi yorumlar zikredilebilir.

Kur’an’da “Allah’a ortak koşmamak, anaya babaya iyilik etmek, evlâtlarının canına kıymamak, her türlü kötülük ve iffetsizlikten uzak durmak, yaşama hakkına saygı göstermek, yetim malına yaklaşmamak, ölçü ve tartıda dürüst olmak, yalan söylememek, Allah’a verilmiş olan ahde vefa göstermek” şeklinde özetlenebilecek olan belli başlı dinî ve ahlâkî görevler sıralandıktan sonra bunlara riayet etmenin Allah’ın dosdoğru yolu olduğu, başka yollara sapmadan bu yolda yürümenin gerektiği bildirilmektedir (el-Enam 6/151-153). Buna göre sırat-ı müstakim müminler için İslâm dışı her türlü inançtan, Kur’an ve Sünnete aykırı davranışlardan uzak durarak hayatını sürdürmeyi ifade etmektedir

Namazlarımızın bütün rekâtlarında Fatiha Suresi’ni okur ve Allah’tan sırat-ı müstakime hidayet talebinde bulunuruz. Böylece Rabbimizden sırat-ı müstakime hidayetimizi dilemekle, bu dünyada ömrümüzü istikamet çizgisinde geçirmeyi, yani kıldan ince, kılıçtan keskin olan sırat köprüsünü bu dünyada geçmeyi istemiş oluruz. Gerçekten de bu dünyada bütün işlerimizi, sözlerimizi, hallerimizi istikamet çizgisinde tutabilmemiz oldukça zor. Ama bu ince ve keskin yolu aşırılıklara sapmadan tamamlamadıkça da ahirette sıratı geçmemiz mümkün değildir.

Bedenimiz bütün organlarıyla, kalbimiz bütün his dünyasıyla hep istikamet üzere bulunmadıkça saadete ermemiz mümkün değildir.

Dil, bir Müslümanı istikamette tutmaya yarayan en önemli uzvumuzdur. Çünkü dil, insanı hayra sevk edebileceği gibi şerre de sevk edebilir. Onda insanın tüm duygu ve düşüncelerini ifade eden bir güç vardır.

İmam Gazali dilden şöyle bahseder: “Hayır da dilin geniş alanına girer, şer de. Bu bakımdan dilin ucunu bırakıp onun dizginini ihmal eden bir kimseyi şeytan alır, götürür. Onu yıkılmak üzere olan bir yar’ın kenarına sevk eder. Böylece onu ebedi bir sevkiyete girmeye mecbur eder; zira insanlar cehenneme ancak dilleriyle ekip biçtiklerinden dolayı atılırlar. Dilin şerrinden ancak şeriatın gemiyle gemlenen bir kimse kurtulur. Dilini dünya ve ahirette kendisine fayda verecek konularda çalıştıran, dünya ve ahirette sonucundan korktuğu şeylerden uzaklaştıran bir kimse dilin şerrinden kurtulur.”

Dolayısıyla insan hayatı boyunca ondan çıkan her bir sözün muhatabı olarak mesuliyet içerisindedir. Dilin istikametini de ancak onu yalan söz söylemekten, gıybet etmekten, boş ve faydasız sözlerden, laf taşımaktan, iftiradan koruyarak, zikir ve hamd ile meşgul ederek sağlayabiliriz.